Cuma gecesi tüm Türkiye ve dünya ile birlikte biz de ‘prime time’ da naklen bir darbe girişimi izledik. Tüm ‘DARBE’ tanımlarını alt üst eden müthiş bir olay!... Naklen yayında televizyonlar basıldı, köprüler kapatıldı, meclis bombalandı ve bu arada Türkiye devletin tüm siyasi erkânı canlı yayınlarda cirit attı. Siyasiler esir alınacağına komutanlar esir alındı ve yine naklen yayında devletin başı tüm halkı meydanlara darbeyi önlemeye çağırdı. İmamlar devreye girdi, hazır olda beklermiş gibi 90 bin camiden birden ezanlar okundu halka çağrılar yapıldı. Yine sanki her gün darbe olurmuş da bunu önlemekle mükellefmiş gibi hazır bekleyen halk da sokaklara fırladı, bayraklarla ve Tayyip Erdoğan posterleriyle tekbir getirerek tankların önünü kesti, zavallı erlerin kafasını kesti ve sonunda darbeyi önledi.
Hangi erlerin mi kafası kesildi? Hangi erler mi elleri bağlıyken tartaklandı ve kemerlerle, sopalarla dövüldü? Hangi erler mi tankın içindeyken kafası tekmelendi? 18,000TL bedelli askerlik parasını ödeyemeyip, askerlik yapmak zorunda olan emir komuta zincirinin en ucundaki erler... Askerler çırılçıplak soyuldu, Türkiye halklarının kutsal saydığı her şey sokaklarda sürüklendi. Devletin başının emriyle sokaklara çıkan yüzlerce insan öldü.
Elbette ki bu bir darbe falan değildi. Naklen izlediğimiz ve insan olan, Türkiye’yi seven herkesi kahreden bu olaylar sadece iki İslami oluşumun birbiriyle hesaplaşmasıydı.
ÇOK CİDDİ BİR DERS ALDIK…
Evet, biz Kıbrıslı Türkler de izlediğimiz manzara ve yaşanan olaylar karşısında kahrolduk, çok üzüldük. Tek kelimeyle hasta olduk. Çünkü biz Kıbrıslı Türkler tarihimiz boyunca Türkiye’nin o laik ve aydınlık yüzünü çok sevdik. 1974’de yaşanan savaş sonrasında Türkiye’nin elbette ki biz Kıbrıslı Türklerin de katkısıyla burada uyguladığı birçok yanlış politika yüzünden geldiğimiz noktada çok mutsuzuz. Çözümsüzlüğün ve tanınmamışlığın girdabında, gelecek kaygısında ve yok oluşun uçurum kenarındayız. İşte tam da bu nedenlerden dolayı Cuma gecesi Türkiye’de yaşananlar bize çok ciddi ders olmak durumundadır.
Toparlanalım sevgili dostlar ve siyasi partiler... Türkiye ile birlikte sürüklendiğimiz uçurum Kıbrıslı Türklerin asla kabul edebileceği bir durum değildir. Türkiye koşar adımlarla tek adamın yönettiği bir İslam devleti olma yolundadır. Biz Kıbrıslı Türkler dini, hep yüreğimiz ve tanrımız arasında yaşadık. Hiçbir zaman din şekilciliği yapmadık. Böyle bir sistem bizi tümden yok eder.
Ey siyasetçiler, Türkiye’den gelen yetkililerle namaz da kılabilirsiniz, Türkiye ziyaretlerinizde başınızı da örtebilirsiniz, ama hepimiz de biliyoruz ki bu yalakalığı içselleştiremezsiniz.
Her ne pahasına olursa olsun kendi yağımızla kavrulmayı öğrenmek zorundayız. Türkiye’den gelecek para üzerine bir ekonomi oluşturmamaya en azından yavaş yavaş başlamak zorundayız.
Siyasi partilerimiz artık iç çekişmeleri, makam kavgalarını, popülizmi bir yana bırakıp bu toplumun geleceği için gerçek mücadeleyi başlatmak zorundadırlar. Ben inanıyorum ki; şu anda ne iktidarda, ne de muhalefette böyle bir rejimi destekleyen hiçbir Kıbrıslı Türk yoktur. Türkiye halkı böyle bir rejimi seçecekse elbette ki saygı duyacağız, ama biz Türkiyeli değil, Kıbrıslıyız.
BİZE ULUSAL POLİTİKA GEREK…
Her siyasi parti kendi bağımsız Kıbrıslı politikalarını ivedi bir şekilde oluşturmaya başlamalıdır. Bu anlamda da siyasi partilerimiz, kendi içlerini temizlerken, birbirleri ile kuracakları daha iyi diyaloglarla, ulusal bir politika oluşturmaları şarttır. Çözüme, barışa, dünya ile ilişkilerimize konsantre olmak zorundayız. Birçok kesimin ‘ANAVATAN’ dediği Türkiye maalesef artık o bildiğimiz anavatan değil...
Her gelen iktidarla insan kaynaklarımız yok ediliyor. Bakanlıklar bir önceki hükümetin yaptıklarından habersiz her şeye yeniden ve yeniden başlıyorlar. Yanlış üstüne yanlış yapılıyor. Bu nedenle yasalar yapılamıyor, bizi ileriye taşıyacak adımlar atılamıyor. İnsanlar birbirine düşman oluyor. Gereksiz bir şekilde kin ve nefret dalgası her yanımızı sarıyor. Hepimiz bu ülkenin çocuklarıyız ve aslında umutlarımız, gelecekten beklentilerimiz eğer görmeyi başarabilirsek tamamen aynı.
El ele vermek ve birbirimiz çok sevip saymak zorundayız. İnanın bize bizden başka yar yoktur. Eğer ki, ulusal politikamızı oluşturmayı başarabilirsek ne büyük bir güç olduğumuzu işte o zaman anlayacağız.