Elyeli üreticilerin açıklamasına ve bu açıklamaya dünkü yazımda eklediğim yorumlara bazı arkadaşlar tepki gösterdi…

-*-*-

Ne yazmıştık dün?
“Anavatan edebiyatı gerçek bir fiyaskodur: TC’den KKTC’ye ambargo!” başlıklı yazımızda, Elyeli üreticiler adına Mehmet Bicen imzasıyla kaleme alınan açıklamada, “Ülkemizin en büyük ihraç kaynağı olan narenciye Türkiye Cumhuriyeti’nden ülkemize uygulamak istenen ambargo nedeniyle geçen yıl olduğu gibi bu yıl da dalında kalmak üzeredir” denildiğinden bahsetmiştik!
-*-*-

Türkiye KKTC için şunu yaptı, Türkiye bunu ödedi, Türkiye öyle, Türkiye böyle!
Bir yığın hikaye!

-*-*-

Türkiye, elbette ki dilediği zaman, dilediği şekilde bize ambargo uygular…
Ayrı ve bağımsız, dev gibi bir ülke!
Yöneticilerinin paşa gönülleri ne derse!

-*-*-

Ama acı olan nedir?
Acı olan şudur; “Türkiye istemese de ya da istemediği halde bize ambargo uygulamak zorundadır!”
İşte bu gerçek herkesten gizlenmektedir!

-*-*-

Neden acıdır bu gerçek?
Şu açıdan acıdır:
Bu acı gerçeği örtmek için bize sürekli yalan söylenmekte ve çok alelade propaganda uygulanmaktadır!

-*-*-

Türkiye, onlarca uluslararası kurumun üyesidir…
Onlarca uluslararası sözleşmenin imzacısıdır…

-*-*-

Dünya’nın önemli ve de güçlü devletlerinden bir olabilir…
Ama gücü ne olursa olsun; üye olduğu kurumların, imzaladığı sözleşmelerin kısacası uluslararası hukukun dışına çıkamaz!

-*-*-

Haaaa narenciyemizi ve patatesimizi ya da başka ürünlerimizi satın alamaz mı?
Elbette alabilir!
Almalıdır da!
Ama acı burada ikiye katlanmaktadır; almama sebebi sadece uluslararası hukukla bağlantılı engeller değildir; ticari çıkarlardır!
Doğal rekabettir!

-*-*-

Türkiye, turizmde bile bizim rakibimizdir hem de TL kullanımı nedeniyle belki de en büyük ve hatta tek rakibimizdir!
Şu örneğe bakalım dilerseniz; Türkiye’den KKTC’ye kumar turizmi ve az da olsa kongre turizmi dışında gelen “turist”ler ya kaçak çalışmaya gelenlerdir, ya çok üzgünüm ama 6 ve 7 yaşındaki iki kız çocuğuna sarkıntılık eden sapıklardır, ya da soyguncular ve hatta katiller!
Irkçılık mı?
Hayır!
Cebinde 5 TL’si olmayan biri, turist diye başka bir ülkeye giremezse ki giremez; Dünya2nın hangi ülkesinden gelirse gelsin, KKTC’ye de girememelidir!

-*-*-

Türkiye bizim narenciyemizi, patatesimizi, rakımızı, peynirimizi isterse alır; istemezse almaz!
Sebep ticari rekabetse anlayışlı olmak zorundayız!
Kapitalist – emperyalist Dünya’da elbette her devlet kendi çıkarını, kendi üreticisini koruyacaktır!
Ama yalan söylenmez!
Kimseye yalan söylemez!
Hiçbir salak da bu yalanlara inanmaz, inanmamalıdır da!

-*-*-

Türkiye takımları, bizim futbol takımlarımızla maç yapamaz değil mi?
Yapamaz!
Yaparsa ne olur?
Ceza alır!

-*-*-

Bize söylenen yalanlar, çirkin propaganda, bu yalanları yutmamızı emredebilir ama ortada acı bir gerçek daha yatır; Türkiye, “KKTC” için ceza almayı istemez!

-*-*-

Elektrikte konnekte olmak!
Mümkün müdür?
Fiziken mümkündür ama hukuken değildir!

-*-*-

Peki ne yapmak lazım?
Birincisi, yalandan, propagandadan, hamasetten, külliyemsi işlerden vazgeçilecek!
İkincisi de, Kıbrıs sorununun çözümü önünde engel olunmayacak!

-*-*-

Çok çok uzun bir süreden beri Türkiye’nin Kıbrıs siyasetinde, “Kıbrıslı Türk toplumu” merkezli insani ve duygusal bir yan kalmamıştır!
Türkiye’nin Kıbrıs siyaseti, tamamen kendi çıkarları doğrultusunda adımlar içermekte; bu adımların atılması için çalışılmaktadır…

-*-*-

Ve Kıbrıslı Türklerin onurlu varoluş direnişinin, Kıbrıslı Türklerin varlığının ve namusunu kurtarmak için harcanan yaşamların, Türkiye’nin Kıbrıs siyasetinde hiç bir değeri yoktur!

Toroslar’a bakmayı bırakın; Toros’a bakın!

CTP Milletvekili Fikri Toros, geçtiğimiz Salı günü Meclis’te yaptığı konuşmada, Kıbrıs sorununun çözümünde Kıbrıslı Türklerin özne olmasının şart olduğunu, aksi takdirde Kıbrıslı Türklerin yıllardır sürdürdüğü varoluş mücadelesinin yok oluş şekline döneceğini kaydetti… 

-*-*-

Toros, Kıbrıs çözüm sürecinin vizyonel siyasi liderlikle olabileceğini dile getirerek, bu süreçte ülkenin kendi partisinin liderliğine ihtiyaç duyduğunu belirtti.

-*-*-

Kıbrıs’ta kalıcı barış ve gerçek demokrasinin sadece adanın birleşmesiyle olabileceğini dile getiren Toros, Kıbrıs’ta, iki toplumlu, iki bölgeli ve siyasi eşitliğe dayalı federal çözüm olması gerektiğini söyledi. 
 

Horoz mu çocuk mu?

Kararı açıklayan Yargıç Tutku Candaş resmen isyan etti!
“Öngörülen ceza caydırıcı değil, yasama konuyu ele almalı”…

-*-*-

Karar neydi?
6 ve 7 yaşındaki iki kız çocuğuna cinsel taciz suçunu işleyen ve suçu mahkeme tarafından “kabul” edilen bir şahıs, 4 buçuk yıl hapis cezası aldı!

-*-*-

İndirimiydi, Türkiye ile yapılan suçluların iadesini içeren anlaşmalardı derken, umarım üç beş ayda çıkmaz!

-*-*-

Çocuğa taciz!
Yasa, daha yüksek cezaya engeldir!

-*-*-

Evet, geçen gün de yazmıştım; “… suçun ortadan kaldırılmasını ceza kanunlarının şiddetinden beklemek deliliktir. Bu ancak suçluyu ortadan kaldırır” diye!

-*-*-

Ama aklıma horoz güreşi geldi!
Bu ülkede horoz güreşi yasaktır!
Yasak da devam etmelidir!

-*-*-

Son günlerin en popüler kavgası, horoz güreştirenlere 6 yıl; o güreşi izleyen veya güreş alanında bulunanlara da 2 yıl hapis cezası öngören yasa değişikliği içeren tasarıdır…

-*-*-

Ve belirtmekte fayda görüyorum, yasada “Para cezası” öngören eski şekle verdiğim destek açıktır…

-*-*-

Horoz güreşi ile ilgili 6 yıllık hapis cezası ile çocuklara tacizin cezasının kıyaslanması ve asıl değiştirilmesi gereken yasanın, Yargıç Tutku Candaş’ın da vurguladığı yasa olduğu “acilen” belirtilmesi gereken bir durumdur!

AP muhabiri 1974’ün sonbahar günlerinden birinde Rauf Raif Denktaş ile söyleşi yapıyor… Kısa söyleşinin sonunda “ne istiyorsunuz?” sorusuna Denktaş, “… ayrı devlet istemiyoruz, ayrı bölge istiyoruz. Federal çözümden yanayız ve bu çözümün, Türkiye ile Yunanistan’a da, bölgeye de barış ve huzur getireceğine inanıyoruz” diyor… Söyleşiyi izlemek isteyenler, arama motorlarından birine, “AP Archives, Rauf Denktash, Cyprus, 1974” yazsın, dinlesin… Ya da şu linki kopyalayıp yapıştırın, izleyin, dinleyin…

https://www.youtube.com/watch?v=ohOJj7sWi9s