TÜRKİYE, GÜNEYE LİMANLARINI AÇTI (!)

Evet, Türkiye, Kıbrıs’ın güneyine limanları açtı. İsterseniz, Anadolu Ajansı’nın dün servis ettiği habere bakalım hep birlikte.






Evet, Türkiye, Kıbrıs’ın güneyine limanları açtı.
İsterseniz, Anadolu Ajansı’nın dün servis ettiği habere bakalım hep birlikte.
<<… Kıbrıs’ın Limasol Limanı’ndan yola çıkan, 533 ABD’li yolcu ve 450 personeli bulunan “Seven Seas Voyager” adlı gemi ile Rodos’tan hareket eden 461 Alman turist ve 350 mürettebatı olan “Astor” isimli kruvaziyer gemi, Alanya Limanı’na yanaştı.
Gemilerden inen ABD’li ve Alman turistler, ilçenin tarihi ve turistik yerlerini gezerek alışveriş yaptı…>>


* * *

ANADOLU AJANSI’nın haberi bu!..
“Kıbrıs” dediği “Kıbrıs Cumhuriyeti”, hani “yok” hükmünde (!)
Limasol dediği de, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin limanı (!)
Alanya, TÜRKİYE’nin turistik şehri (!)
TÜRKİYE, kimi tanıyor sizce!?

* * *

“KKTC” mi dediniz?
Öyle bir “gemi” yola çıkmadı henüz!..
Su alıyor, “demirlediği” yerde!..

 

 



İç çekmelerimiz…


Henüz “duvarımız”da ilk “delikler” açılmamıştı, bir “yarı”dan “öteki”ne geçmek için…
Ve bir baba oğul, dikenli tel örgülerin ardından izliyordu şehri…
Kıbrıslı Rum…
Ya da Kıbrıslı Türk olması çok da fark etmezdi…
Sonuçta farklı olamazdı, dalıp dalıp gitmelerin, iç çekmelerin hali…

* * *

Barışı…
Ve halkların kardeşliğini…
Özgürlüğü ve demokrasiyi…
Bu değerler uğruna her türlü bedeli ödemeye hazır olduğunu haykıran…
Ödeyen de…
Beş, on, yüz, bin, on bin fark etmeden…
İnsanlar önünde bunu tüm samimiyeti ile haykıran iki isim vardı…
Biri Naci Talat… Diğeri Özker Özgür…
Naci Talat’ın ismini taşıyan vakfın duvarlarını süslüyordu; acının, umudun, göçün, mücadelenin resimleri…
Ve ertesi gün, ölüm yıl dönümüydü Özker Özgür’ün.

* * *

Panikos Hrisantu’nun fotoğrafları arasında, biri, özellikle dikkat çekti.
Kerpiç bir duvarda asılı, yırtılmış afişler vardı.
Denktaş fotoğrafları.
“Bu ülkede barışı Rauf Denktaş yapar” yazıyordu üzerinde de…
Tekrar tekrar okuduk.
Evet…
“Barışı” yazıyordu…

* * *

Bir diğer fotoğraf, ölümünden 6 ay önceki ziyaretinde, Kıbrıs’ta çekilmişti, “Çirkin Kral” Yılmaz Güney’in…
Kıbrıslı bir teyzeye sarılmış, sevgi dolu.
Güney, 1983’te Türk vatandaşlığından çıkarıldı.
“KKTC”nin kurulduğu yıldı.
Ve usta sanatçı, aynı yıl, bir film yönetti Fransa’da…
“Duvara Karşı…”

* * *
Dalıp dalıp gitmelerimiz ve iç çekmelerimiz, “flu” bir geleceğe “yırtılır” en fazla.
Dünyadan uzak, yalnızlık duygumuza yanarız.
Ve “korkularımız” üzerine inşa edemediğimiz geleceğe…
Birileri, her dönem, “barışı ben yaparım” diye çıkar ortaya…
Oysa…
Barışı toplumlar yapar…
Liderler cesaretlendirir ve imza atar en fazla…
Evet, siz, biz, hepimiz…
Barışı inşa edebiliriz, ancak birlikte…
Ve yırtık afişler, fotoğraf karelerinde bir anı olarak kalır sadece…
Beynimizdeki “duvarlar” da yıkılır o zaman.




Emek en yüce…

YENİDÜZEN’in logosu üzerinde, değişmez slogandır “Emek En Yüce Değerdir” diye.
36 seneyi geçti…
Dün, bir teknik yanlışla, yazı yerinde yoktu.
Ne kadar çok telefon, mesaj, mail geldi anlatamam.
Böylesi bir sahiplenme, hassasiyet, duyarlılık bizi nasıl mutlu etmesin ki!..
Hem özür…
Hem de teşekkürler bu nedenle…


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri