Türkiye’nin, gündeme geldiği günden beri veto yetkisini kullanmakla tehdit ettiği İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurusunun önü artık açıldı.
Böylece, Rusya’nın Ukrayna’ya dönük saldırganlığı nedeniyle, kolektif bir güvenlik örgütü olarak bir çekim merkezi haline gelen NATO’da yeni bir genişleme dalgasının ilk adımı atılmış oldu.
Bu boyutuyla, Batı ile Rusya arasında en azından orta vadeye ve ötesine yansıyacağı anlaşılan ve yeni bir soğuk savaşa dönüşme potansiyeli taşıyan kamplaşma artık daha da belirginleşti.
Başka ülkelerin de NATO’ya katılımına ilişkin tartışmaları izlemeye hazır olmalıyız!
Yeni iki üyenin katılım sürecinin tamamlanmasından sonra, Avusturya, İrlanda, Kıbrıs ve Malta dışındaki tüm AB üyeleri ayni zamanda NATO üyesi olmuş olacaktır.
Geriye kalan bu dört ülkenin NATO’ya üyeliğinde teorik olarak herhangi bir engel de bulunmamaktadır!
Türkiye’nin, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğini engellemeye dönük vetosunu, ilgili üç ülke arasında varılan bir uzlaşma sonucunda kaldırması ise Türkiye-Batı ilişkilerinin bundan sonraki gidişatının anlaşılması açısından ele alınması gereken bir konudır.
Bu anlamıyla Türkiye, İsveç ve Finllandiya’nın imzaladığı mutabakat metninin içeriği ve dolayısıyla ne anlama geldiğinin irdelenmesi önem taşımaktadır.
Mutabakat’ın 1. Maddesi mutabakatın varlığını, yöntemini ve boyutlarını/sınırlarını belirlemektedir. Tarafların, NATO şemsiyesi altında bir uzlaşmaya vardıkları ve uzlaşmada yer almayan herhangi bir konu hakkında talepkar olamayacakları oldukça açıktır.
İkinci Madde’den anlaşıldığı gibi, NATO’nun bir üyesi olan Türkiye ile NATO’ya üye olacak olan İsviçre ve Finlandiya, NATO Andlaşması’nın dayandığı ilke ve değerlere bağlı olduklarını açıklamış oldular.
Zaten, her üye devletin ve üye olmak isteyen devletin kabul etmek durumunda olduğu şey zaten NATO andlaşmasının kendisidir. Bunun mutabakatta tekrarlanmış olması, ilgili devletler açısından başka bir anlamı olamaz.
Ama 3. Madde NATO Andlaşması’nda yer alan ‘milli güvenlik’ ilkesine ek olarak, bu andlaşmada yer almayan ‘uluslararası barış ve istikrara doğrudan tehdit teşkil eden terörizm’in her türüne karşı da tarafların dayanışma ve işbirliği içinde olacaklarını öngörmektedir. Ama ‘uluslararası barış ve istikrara doğrudan tehdit teşkil eden terörizm’ ifadesinin ne anlama geldiği ve hangi durumları kapsadığına dair somut bir ifadeye mutabakat içinde yer verilmemiştir.
Mutabakatın en somut ifadesini içeren ve ayni zamanda Türkiye’nin kazanımı olarak kabul edilmesi gereken 4. Maddesi, İsveç ve Finlandiya’nın PYD/YPG ve ‘FETÖ olarak tanımlanan örgüt’e destek’ sunmasını yasaklamaktadır.
Bu maddede örgüt ismi zikredildiği için, kapsam daraltılmıştır. Ama daha da önemlisi, ‘Finlandiya ve İsveç terörizmi tüm biçim ve tezahürleriyle en kuvvetli şekilde reddeder ve kınar’ ifadesi ilgili örgütlerin ismiyle birlikte kullanılmamıştır.
Ayni madde içinde yer alan ‘Finlandiya ve İsveç, tüm terör örgütlerinin Türkiye’ye karşı gerçekleştirdikleri saldırıları açık ve net biçimde kınar’ ifadesi PYD/YPG ve FETÖ örgütlerini otomatik olarak kapsam içine almamaktadır.
Böylece, NATO’nun iki aday ülkesi, PYD/YPG ve FETÖ olarak adlandırılan örgütlere, terör örgütü oldukları gerekçesiyle değil, bu mutabakat çerçevesinde destek vermemeyi taahhüt etmişlerdir.
Mutabakat’ın 5. Maddesi herhangi bir yenilik içermiyor: Bu madde ‘PKK’nın yasaklanmış bir terör örgütü olduğunu’nun İsveç ve Finlandiya tarafından teyit edilmesini öngörüyor.
Zaten her iki devlet de PKK’yı terörist bir örgüt olarak nitelendirmekteydi. Ortada olan tek yeni şey bunun ‘yeniden teyid edilmesi’dir.
Bu madde her ne kadar da İsveç ve Finlandiya’nın ‘PKK ve diğer tüm terörist örgütlerin, bunların uzantılarının faaliyetleri ile iltisaklı kuruluşlar ve paravan örgütler içerisinde yeralan veya bu terör örgütleriyle bağlantısı bulunan şahısların faaliyetlerini engelleyeceklerini’ taahhüt etseler de, PYD/YPG mutabakatın herhangi bir yerinde PKK ile ilişkili bir örgüt olarak nitelendirilmemektedir.
Finlandiya’nın ‘1 Ocak 2022 tarihinde yürürlüğe giren Ceza Yasası’nda yaptığı bir dizi değişiklikle cezalandırılabilir terör suçları kapsamına yeni faaliyetler’ eklediğinin hatırlatılması bu mutabakat metninin daha ziyade İsveç ve Finlandiya’nın beklentileri doğrultusunda şekillendiğini göstermektedir.
Yedinci madde ise Türkiye’nin başka bir kazanımını ifade ediyor: Finlandiya ve İsveç Türkiye’ye dönük silah ambargosunu kaldırmayı taahhüt etmişlerdir.
Madde 8’de Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in bu mutabakat yoluyla başta terörizm ve terörist örgütler olmak üzere diğer tehditlere karşı da mücadele edeceklerini hükme bağlamaktadır.
Ama terörizmden somut olarak kast edilen tek örgüt PKK ve onun faaliyetleridir.
Bu madde içinde dikkat çeken önemli bir başka unsur ise, Türkiye’ye AB’ne üye olmamasına rağmen, birliğin ‘Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası’nın mevcut ve müstakbel girişimlerine mümkün olan en geniş şekilde dahil’ olması için AB üyeleri olarak İsveç ve Finlandiya’nın yükümlülk altına girmiş olmasıdır.
Ama ayni yükümlülüğün diğer AB üyelerini otomatik olarak kapsamadığı da çok açıktır.
Dokuzuncu madde mutabakat kapsamında atılması öngörülen somut adımların gerçekleştirilmesi için ortak mekanizmaların oluşturulmasını öngörüyor.
Ama ayni madde, oluşturulacak ortak mekanizmaların diğer ülkelere de açık olacağını hükme bağlamaktadır. Yani bu ifadenin öztürkçesi şudur: KıbrıslıRumlar’ın yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de, oluşturuldukları takdirde, bu mekanizmalara katılımının engellenmesi mümkün değildir.
Türkiye 10. Madde ile hem Finlandiya ve İsveç’in, ‘NATO üyesi olmak üzere davet edilmelerine desteğini ifade’ etmekte hem de NATO’ya üye olmak isteyecek olan diğer devletlere de kapının açık olduğunu taahhüt etmektedir.
İçeriğinden de anlaşıldığı gibi, Türkiye bu mutabakatla Batı’ya doğru bir adım atarak, Batılı kimliğini hatırladığı yönünde bir mesaj vermektedir. Ama bu mesaj sadece yukarıda belirtilen çerçeve içinde bir anlama sahiptir.
Batı-Türkiye ilişkilerinin geniş ölçekte nasıl gelişeceğini anlamak için daha çok gözlem yapmaya ve ‘diğer mutabakatların’ gerçekleşmesini beklemeye ihtiyaç vardır.