Türkiye Magazini’nde “Kıbrıs Çıkarması”

Eralp Adanır

 

1970’li yıllarda Kıbrıs’a ve dolayısıyla Leymosun’a da geldiğini hatırladığım iki “mecmua” vardı; “Hayat” ve “Ses”. Kıbrıs Türkü o yıllarda Türkiye Magazin Dünyasını en başta bu dergilerle takip ederken, orta sayfasında verdikleri renkli posterleri odalarının, dükkanlarının bir köşesine asmayı da ihmal etmezlerdi.
Yeşilçam’ın artisleri ve jönleri, Türkiye müzik dünyasının grup ve solistleri, dünyadan müzisyenler ve doğal olarak “dedikodular”.
20 Temmuz 1974 tarihinde Türk Ordusu’nun Kıbrıs adasına müdahalesi neticesinde, savaşın ve kan’ın, acının ve hüznün, bazı bölgelerimizde zafer çığlıkları atılsa da, “acı”nın Türkü-Rumu, yaşlısı-çocuğu olmadığından, tıpkı her savaş ortamı gibi, kaybedenler sivil insanlar olmaktadır.
Böylesi ortamlarda (yine) tıpkı dünyada olduğu gibi bir “savaş sanayisi” doğmakta, bu atmosfere ithafen yeni “iş kolları” kurulmakta, kısacası; her şekli mübah sayılan bir “çıkar elde” etme dönemi başlamaktadır.
Türkiye’deki plak sektöründe bırakın önceden kurulmuş ve bu piyasada saygın bir yer edinen  plak şirketlerini, , sırf bu “rant dönemi” için Kıbrıs harekâtıyla ilgili yaptıkları plakları piyasaya sürmek için şirketler kurulmuş, o güne kadar adı-şanı duyulmamış solistler, ozanlar, ağıtlarıyla ya da küfürleriyle isimlerini bu döneme yazdırmışlardır.

Sadece bu değil, plak kapakları bile ayrı bir “ticari” zihniyetin ürünü olarak kendi dizaynlarını oluşturmuştur.
Elimde bu döneme ait “savaş plakları” diyebileceğimiz iki yüze yakın 45’lik plağım var.
İşte aynı şekilde Yeşilçam da bu ortamdan kendine “magazinsel” yararlar sağlamıştır.
Birçok sinema yıldızı, kan bağışında bulunmak üzere hastahanelere baş vurmuş.
Tabii ki yanlarında haberciler ve kameralar da vardı.
SES Magazin gazetesi ise 3 Ağustos 1974 tarihli nüshasında “Türk Sinemasında Kıbrıs Çıkartmas” üst başlık ve büyük puntolarla YEŞİLÇAM DA COŞTU ana başlığıyla bu “etkinliği” sayfalarına taşımışlardı.
2. sayfada kan verenler ya da vermeye gelenler görüntülenmiş.
Kıbrıslı Feri Cansel kan bağışını gerçekleştirirken, Bahar Erdeniz’in tansiyonu düşük çıkmış, Ferda Büyükgüneş’in de kilosu yeterli olmadığından kan verememişler ama fotoğraflarda yer almışlar.
Bu hareketin başını çekenler Türkan Şoray ve Fatma Girik.
Türkan Şoray’ın kan verip veremediği belirtilmiyor ama Fatma Girik’ten kan alınmış. Hatta doktor dinlenmesini söyleyince şöyle bir cevap vermiş: “siz üzülmeyin doktor bey, Türk kadını da erkeği kadar güçlü ve dayanıklıdır”.
Tabii Yeşilçam’ın flaş isimlerinden Hülya Koçyiğit, kan vermeye gidememiş ama o günlerde çekimleri devam eden “Suç ve Ceza” filminin setinde, fırsat buldukça televizyondan gelişmeleri izlediğini “fotoğrafla” belgelemiş.
Jönlerde durum ise şöyleydi: Kadir İnanır, iki filmden aldığı ücreti Deniz ve Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakıflarına bağışladığını açıklarken, Serdar Gökhan ise askere alınmak için başvurmuş ama ihtiyaç olmadığından askere alınmamış.
Bir de okuyucunun sesi diye bir köşesi var SES’in. Burada yazılan Kıbrıs’la ilgili yazıyı da süreç içerisinde paylaşmayı umuyorum.
Diyeceğim o ki; Kıbrıs, Türkiye’de her zaman iyi bir malzeme olmuştur her şekilde.