Hazırlıkları uzun zamandır süren “Türkiye Tribünal Mahkemesi”, bu sabah Cenevre’de Erdoğan Hükümeti’ni temel insan hakları ihlalleri üzerinden yargılamaya başladı. Dört gün sürecek duruşmalarda, işkence, zorla kaybetmeler ve yurtdışından muhalif kaçırmalar, basın ve ifade özgürlüğü, adalete erişim hakkı, cezasızlık ve insanlığa karşı işlenen suçlar başlıkları altında toplam 15 tanık dinleniyor olacak.
Duruşmalar Cenevre’de InterContinental otelinde yapılıyor. Mahkeme heyetinden kaynakların aktardığı bilgilere göre, Erdoğan Hükümeti Türkiye’nin Bern Büyükelçiliği üzerinden otel yönetimine son dört gün boyunca “mekanın yargılamaya kapatılması” için, kaynakların ifadesiyle “ağır, tehditkar ve kabul edilemez” baskı uygulamış. Ancak otel yönetimi, İsviçre güvenlik makamlarına da başvurarak, bu talepleri kategorik olarak reddetmiş.
Peki, bu bir yargılama olduğuna göre “sanık” pozisyonundaki Erdoğan Hükümeti’ne savunma hakkı tanındı mı? Kurucu üye Lanotte, “elbette” diyor. “Bu çok ciddi bir süreç. Mahkemenin çalışma prosedür gereği Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti de, Türkiye’nin İsviçre Büyükelçiliği vasıtasıyla, duruşmalarda zaman ayrıldı.” Ancak, Ankara’nın ayrılan bu zamana itibar etmediği anlaşılıyor. Bu zaman dilimleri boş geçiyor.
Erdoğan Hükümeti yargılamasının birinci günü işkence ve zorla insan kaçırma başlıklarına ayrıldı. İşkence oturumlarında öğretmenler Mehmet Alp ve Erhan Doğan ifade verecek, hukukçu ve insan hakları uzmanı Eren Keskin işkence uygulamaları, uzman araştırmacı ve hukukçu Johan Heymans da “zorla insan kaçırmalar” (abductions) üzerine birer kapsamlı sunum yapacaklar.
Uluslararası Türkiye Mahkemesi’nin yargılamaları daha sonra Mustafa Özben, Mesut-Meral Kaçmaz ve Gökhan Güneş’in “zorla kaçırma ve kaybetmeler”; (Kemal Kurkut’un kardeşi) Ercan Kurkut, cezaevinde işkence sonucu öldürüldüğü öne sürülen Gökhan Açıkkollu’nun eşi Tülay Açıkkollu ve Barbaros Şansal “cezasızlık”; Faysal Sarıyıldız, Hasan Dursun ve Süleyman Bozoğlu “adalete erişimsizlik” üzerine tanıklık yapacaklar. Kürt gazeteci Meltem Oktay ve Nokta Dergisi eski genel yayın yönetmeni Cevheri Güven de “basın ve ifade özgürlüğü ihlalleri” alanında yaşadıklarını anlatacaklar.
Türkiye konusunda bir “ilk” olan bu girişim, Türkiye’de son 5-6 yıl içinde temel insan hakları ihlallerinin mağduru olan Kürt, Gülen Cemaati bağlantılı ve genel olarak baskıların hedefi olmuş farklı meslek gruplarını (medya, yargı, akademi) bir araya getirmesi açısından da ilgi çekiyor.
1995-2014 arasında üç dönem Belçika Federal Hükümeti’nin Başbakan Yardımcılığı görevini de yürütmüş olan Anayasa Profesörü Johan Vande Lanotte tarafından kurulan “Türkiye Tribünal Mahkemesi”, uluslararası alanda tanınmış altı yargıçtan oluşuyor:
- Prof. Em. Dr. Françoise Barones Tulkens: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Eski Yargıcı ve Başkan Yardımcısı (1998-2012) Yargıcı ve Başkan Yardımcısı (1998-2012)
- Johann van der Westhuizen: Güney Afrika Anayasa Mahkemesi eski Hakimi (2004-2016)
- Prof Angelita Baeyens: Halihazırda Robert F. Kennedy İnsan Hakları Uluslararası Savunuculuk ve Dava Takibi Başkan Yardımcısı ve 2012’den beri Georgetown Üniversitesi Hukuk Merkezi’nde Yardımcı Hukuk Profesörü
- Prof Giorgio Malinverni: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Hakimi (2007-2011) ve halen Avrupa Konseyi İdare Mahkemesi Başkan Yardımcısı
- Prof Ledi Bianku: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Hakimi (2008-2019)
- Dr. John Pace: Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu Sekreteri (1978-1991 ve 1993-1994)
Kurucuları tarafından bağımsız ve tarafsız bir 'Halk Mahkemesi’ olarak tanımlanan Türkiye Tribünali’nde yargıçların, her bir raporla alakalı üçer tanığın ifadelerinin dinlenmesi, uzman raporlarının okunması, raportörlerle birlikte konuların incelenmesi ardından dava ile hükmü 24 Eylül’de TS ile 16’da vermesi bekleniyor.
Verilecek hükme bağlı olarak, mahkemenin Uluslararası Ceza Mahkemesi ‘ne (ICC) başvuru yapması bekleniyor. Kurucu üye Johan Lanotte’un aktardığı bilgilere göre, Erdoğan Hükümeti’nin “mahkum edilmesi” halinde ICC’ye yapılacak başvuru uzun bir süreci başlatabilir, ama “zorunlu”. ICC, bilindiği gibi, insanlık suçlarından evvelce Yugoslavya Eski Başbakanı Miloşeviç ile Sırp liderler Karaciç ve Mladiç’i soykırımdan yargılamış ve mahkum etmişti.
Türkiye Tribünal Mahkemesi, faaliyetlerine Eylül 2020’de Türkçe ve İngilizce raporlar hazırlayarak başlamıştı.
Peki, kalabalık bir yargıç, uzman, sekreterya ve katılımcı topluluğunu kapsayan bu girişimin “parası nereden geliyor”?
Lanotte bu soruyu Ahval’e şöyle yanıtladı:
“Şeffaflık ilkesi esastır. Bu girişimin yapısı Belçika’da kayıtlıdır. Mahkeme elbette ki kâr amacı gütmüyor, yargıçlara herhangi bir ödeme yapılmıyor. Başka kimseye de ödeme yapılmayacak. Mahkemenin finansmanı, kendi websitemiz ve çeşitli güvenli platformlardaki “crowdfunding” yoluyla sağlanmakta. Her bir kişi veya kurumdan en fazla 10,000 Euro kabul edilecektir. Şu ana kadar çeşitli kesimlerden toplanan paranın miktarı 100 bin Euro’nun üzerinde. Şunu da ekleyeyim: Bağış yoluyla elde edilecek tüm gelirler Cenevre duruşmaları sırasında lojistik, konaklama ve mahkeme salonu masrafları için kullanılıyor. Bu bağışların bir kısmı ise Uluslararası Ceza Mahkemesi başvurusu için ayrıldı.”