Türkçe’ye Arapça dilinden geçen ‘Muhip’ kelimesi ‘Seven, dost’ anlamına gelir. Ancak Türk siyasi tarihinde “Muhibbi” kelimesinin özel bir yeri ve algısı vardır.
Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında, 20 Mayıs 1919’da İstanbul’da Padişah ve Halîfe Vahdettin, Sadrazam Damat Ferit Paşa, İç İşleri Bakanı Ali Kemal ve ulemadan Sait Molla’nın da katılımlarıyla ‘İngiliz Muhipleri Cemiyeti’, yani ‘İngiliz Dostları Derneği’ kurulmuştu; başkanlığına da Sait Molla getirilmişti. Ancak, derneği perde gerisinden asıl yöneten İngiliz rahip, ajan ve misyoner Robert Frew idi; kendileri İngiltere'deki Britanya Kızılay’ının (British Red Crescent) İstanbul'daki temsilcisi idi. (Yakın geçmişin Amerikalı rahip Andrew Brunson’u çağrıştıran bir durum)…
Osmanlı devletinin tek kurtuluşunun İngiliz Mandası olmasında gören, bunu savunan ve gerçekleşmesini de misyon edinen bu Cemiyet’in işbirlikçilerinden biri de Damat Ferit Paşa’nı genel başkanı olduğu Hürriyet ve İtilaf Fırkası idi. Ayrıca, İstanbul'un üst sınıfı ve zenginleri de işbirlikçiler arasında idi; onlar da statükolarını korumak ve hatta İstanbul’un İngilizler tarafından işgal edilmesinden çıkar elde etmek peşinde idi. Cemiyetin ve işbirlikçilerinin misyonu Anadolu’da karışıklılar çıkararak Mustafa Kemal’in çabaları ile oluşmakta olan kurtuluş vizyonunu ve mücadelesini dumura uğratmak ve engellemek idi. İstanbul’da da Rahip Frew yönlendirmesi ile yoksul semtlerin sakinlerine günlük olarak et dağıtıyorlardı. (Çay o zamanlar henüz daha Türkiye’de pek üretilmiyordu).
Padişah Vahdettin, İngiliz Başbakan Llyod George’a bu Cemiyet üzerinden gönderdiği bir mektupta Osmanlı Devleti’nin İngiliz Mandası olması halinde taleplerini bildiriyor (bir tanesi kendisinin halifeliğinin devamı idi); karşılığında da Kıbrıs’tan tümüyle vazgeçecek… İngiliz Elçi’nin bu mektupla ilgili olarak hükümetine yaptığı yorumun son cümlesi “Padişah bizi buraya yerleşmeyi diliyor” idi. Mustafa Kemal Nutuk’ta bu Cemiyet’e atıfta bulunarak “Bence, bu derneği kuranlar kendi şahıslarını ve kendi çıkarlarını gözetenler ile, kendi çıkarlarının korunma çaresini Lloyd George hükûmeti aracılığı ile İngiliz himâyesini sağlamakta arayanlardır.” dedi.
Mustafa Kemal’in öderliğindeki Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanması ile İngiliz Muhipleri Cemiyeti de tarihe karıştı. Derneğin başkanı Sait Molla da 1924 yılında TBMM’nin çıkardığı 150’likler sürgün listesinde 98. sırada yer aldı. İngilizle onu önce Mısır’a, 1925 yılında da Kıbrıs’a gönderdi. Kendisine verdikleri misyon da ulusal kimliği ile gurur duyup Atatürk devrimlerini anında uygulayan Kıbrıs Türklerini engellemek ve dini kimliklerini öne çıkarıp Kıbrıs Müslüman topluluğu kimliğini kabullenmelerini sağlamak idi. Adamcağız beş yıl uğraştı, başaramadı; İngiliz de umudu keserek onu Atina’ya gönderdi. 1930’da orada vefat etti; karanlıklarda olsun…
Geldik bugüne; bugünlerde KKTC’nin sağ siyasetinin önemli oranında görülen katışıksız ve adı konmamış AKP muhibbiliğine… Onlar bu tavrı kamuoyuna “Türkiye Muhipliği” olarak takdim ediyorlar ama aslında onlar Mustafa Kemal’in Nutuk’ta dediğini uyarlayacak olursak “Kendi şahıslarını ve kendi çıkarlarını gözetenler ile, kendi çıkarlarının korunma çaresini AKP hükûmeti aracılığı ile Türkiye himâyesini sağlamakta arayanlardır”… Soınsuza kadar yaşatacaklarını söyledikleri KKTC’yi bu nedenlerle Türkiye himayesine sokmak isteyenlerdir… Elbette ki bugünün Türkiye’sinin Kıbrıslı Türkler için önem ve değeri, Osmanlı’nın son dönemindeki İngiliz’in önem ve değeri ile aynı nitelikte değildir ama “Muhipler” ve strateji ve taktikleri benzeşiyor… Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğunun Kıbrıs sorununa çözüm ve Kıbrıs’ta sürdürülebilir barış için desteklediği BM Ölçütleri konusunda halkın kafasını karıştırmak ve caydırmak amaçlı çabalar, çözüm yönünde mücadeleyi dumura uğratmak ve engellemek ve dahi yoksul bölgelerde gıda paketleri dağıtmak İngiliz Muhipleri cemiyetinin faaliyetleri ile garip bir şekilde benzeşiyor.
Adı konmamış AKP Muhipleri Cemiyeti veya AKP Dostları Derneği üyelerinin Kuzey Kıbrıs kamuoyuna bugün Türkiye diye takdim ettikleri de aslında AKP Hükümetidir; AKP Türkiye değildir, Türkiye de AKP değildir… Kıbrıslı Türklerin kimliği ile oynamaya çalışan AKP Hükümeti de geçmişte Sait Molla’yı bu amaçla kullanan İngiliz Hükümeti deneyiminden öğreti edinebilmelidir.
İslamist AKP’nin Türkiye’de uyguladığı baskıcı rejimi red ve inkâr eden ve “Türkiye’de hapislerde aydın mı var?” diyen Kıbrıslı Türk AKP Muhipleri, AKP’nin KKTC’de egemen olmasına ve benzer siyaseti uygulamasına da cesaret veriyorlar… Tıpkı Mustfa Kemal’in Nutuk’ta dediği gibi, “Kendi şahıslarını ve kendi çıkarlarını gözetenler ile, kendi çıkarlarının korunma çaresini” AKP Hükümeti’nin KKTC’deki bugünkü hükümet üzerinden egemenliğini istiyorlar.
İşin garip yanı, Kıbrıs sorunu süresince Kıbrıs Türk sağ siyaseti ve onun liderleri hiç bu kadar TC Hükümeti muhibbi olmamıştı… Denktaş “12’ye 5 Kala” kitabında “… körü körüne Türkiye dostluğu …” güdmenin sıkıntılarını yazıyor… Kendileri, değişen TC Hükümetleri ile Kıbrıs sorunu bağlamında güçlü işbirliği kurabiliyor ama bir ‘Muhip’ tavrı ile tavla teslim olmuyordu… Eroğlu da TC Hükümetleri ile derin işbirliğine rağmen farklılaştığı konuları ifade edebiliyor, sonunda da “MİT evimi gözetiyor” diye açıklama dahi yapabiliyordu. Eroğlu 11 Şubat 2014 tarihli belgeyi Anastasiadis ile birlikte imzalamazdan önce zamanın TC Dış İşleri Bakanı Davutoğlu’na karşı direnmiş, düşüncelerini aktarmıştı; belgeyi, tüm Kıbrıslı Türk siyasi partilerin kabul ettiğini açıklaması üzerine imzalamaya razı olmuştu. Yani, Denktaş ve Eroğlu aslında ve kendilerince Türkiye muhibbi idi; Türkiye’yi yöneten siyasi partinin muhibbi değil… Şimdi ise Kuzey Kıbrıs kamuoyuna takdim edilen “Türkiye muhipliği” gerçek anlamında bir “AKP Muhipliğidir”.
Ne olacak?! Aynı muhipler, AKP’den sonra hükümete gelecek olan TC siyasi partisinin muhibbi olacaklar… Ve tekrarlayalım, Mustafa Kemal’in İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin üyeleri için Nutuk’ya söylediğini uyarlayarak: “Kendi şahıslarını ve kendi çıkarlarını gözetenler ile, kendi çıkarlarının korunma çaresini” TC Hükümetleri’nin KKTC’deki hükümet üzerinden egemenliğini isteyecekler… Halka da bunu “Türkiye muhipliği” diye takdim edip, KKTC’yi de sonsuza kadar yaşatacaklarını” söyleyecekler… Tutturabilirlerse…
Sonu?! “İngiliz Muhipleri Cemiyeti” halkın iradesini aşamadı, Cemiyet’in başkanı Sait Molla da Kıbrıslı Türklerin kimliğini değiştiremedi… Katışıksız AKP muhipleri de benzer başarısızlıkları yaşayacak. Öğrenecekler ki “Durduramayacaklar halkın çoşkun akan selini”…