Geçtiğimiz Ocak ayında ülkemizi ziyaret eden Türkiye Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın çantasında kablo ile ilgili taslak bir anlaşma metni vardı.
Kıbrıs Türk tarafı bunun üzerinde çalışacak ve kendi önerilerini oluşturacak.
Başbakan Yorgancıoğlu ve Enerji Bakanı Sennaroğlu kablo projesine sıcak baktığımızı defalarca açıkladı ancak aradan da neredeyse üç ay geçti.
Bu projeye karşı çıkanların gizliden gizliye propagandasını yaptığı konuların başında “Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgili kötü emelleri” geliyor.
Kıbrıs sorununun çözümü için Türkiye, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların ortak çıkarlarda uzlaşması gerektiği fikrinden hareketle bilhassa yükselen değer olan enerji konusunda bizim dışımızdaki iki tarafın politikalarını bir süredir yakından takip ediyorum. Tespitim o ki enerji alanında örtüşen vizyonlara sahip olan ve vizyonlarını hayata geçirebilmek için işbirliği yapmaları kaçınılmaz olan Türkiye ve Kıbrıslı Rumlar arasında müthiş bir köprü işlevine sahip olabiliriz.
Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs ve İsrail doğal gazının Avrupa’ya pazarlanması için ciddi açılımlar yapmaya hazır görünüyor. Türkiye de bölgemizde transit ülke olmanın ötesinde hub olma yani merkez dağıtıcı ülke olma vizyonu ile hareket ediyor.
Kıbrıslı Rumlar ekonomilerini güçlendirmek için enerji sektörüne odaklandılar. Türkiye 10 yıl öncesinden ekonomik büyümeyle enerji sektörü arasındaki ilişkiyi görmüş, büyümenin kamu finansmanı ile olamayacağını tespit etmiş, özel sektör ve uluslararası sermaye ile birlikte gerekli dönüşümleri yapmak için kolları sıvamış. Kıbrıs sorununda, Kürt sorununda, bölgesel dengelerde ve tüm diğer diplomatik ilişkilerinde ekonomik büyüme ve enerji sektörü ile bağlantılı stratejilerini gözeterek yeni politikalar oluşturmuş. Dengeleri gözetiyorlar, hassasiyetlere saygı duyuyorlar ve belki de en önemlisi enerji konusunda coğrafi avantajlarını bir tehdit unsuruna dönüştürmeden bölgede istikrar ve enerji güvenliği gibi konularda barışçıl yaklaşımlara yöneliyorlar. Bu bağlamda Türkiye enerji alanında kendi iç sisteminin sağlıklı işleyen yapısıyla, geliştirmeyi denediği pozitif ilişkilerle ve AB ile uyumlu güvenilir politikalarıyla var olmaya çalışmakta.
Türkiye kablo projesini çok istiyor çünkü bu projenin AB müzakere sürecinde enerji başlığının açılmasına katkı yapabileceğini öngörüyor. Türkiye Kıbrıslı Rumlarla dalaşarak değil ilişkilerini normalleştirerek bu sorununu aşmak istiyor.
Türkiye’yi elektrikte Avrupa kıtasına bağlayacak süreç hâlâ sürüyor. Son risk analizleri geçtiğimiz Ekim ayında sunuldu. TEİAŞ’ın standartlara uyum konusundaki öz değerlendirme çalışmaları tamamlandı ve geçici olan bağlantının kalıcılaştırılması için uzun dönemli bir sözleşme için gün sayılıyor. Uzun dönemli sözleşme bazı teknik ve siyasi konularda Türkiye’nin AB’ye uyumunu şart koşacak olması bakımından da büyük önem taşımakta. AB’nin ilgili kurulları deneme süresini bir yıl uzatarak Türkiye’ye tüm bu düzenlemelerle ilgili yapması gerekenleri bildirmiş bulunuyor. AB üyesi bir ülkeyi elektrikte Avrupa kıtasına bağlamak Türkiye için bir prestij ve aynı zamanda bu zorlu uyum sürecinde motivasyon kaynağı olacak.
Tüm bunların bize faydaları bana göre saymakla bitmez. Kendi iç elektrik piyasamızı düzenlemeden ve tüketiciler açısından ciddi avantaj doğuracak gelişmelerden tutunuz da ilişkilerin normalleşmesinin Kıbrıs sorununa pozitif yansımalarına kadar pek çok faydadan söz etmemiz mümkündür. Sayın Eroğlu’nun bu proje ile ilgili topluma gereken özgüven yüklü mesajları vermekten imtina etmesini pekâlâ anlamak mümkündür ancak “çözüm yanlısı” bilinen siyasiler için aynı tespiti yapmak mümkün olamayacaktır.
Korkak bezirgân ne kâr eder ne ziyan. Ortada bir taslak anlaşma metni var ve madem biz de bu projeye sıcak bakıyoruz, o halde kolları sıvayalım ve kendi içimizde birbirimizi kırıp dökmeden gereğini yapalım. Geç kalmadan…