“İstedikleri formatta bir yeni Anayasayı” ve “istedikleri koşullardaki” başkanlık sistemini dayatmak için artık öylesine şuursuzlaştılar ki, ülkede zaten temelleri sarsılan iç barışı tümden dinamitleyecek adımlara kalkışıyorlar.
AKP’nin sunduğu ve CHP ile MHP’nin destekleyeceklerini bildirdikleri teklif, eğer TBMM’de kabul edilirse bu sadece Türkiye’de parlamenter sistemin fiilen son bulması anlamına gelmiyor. Bu tarih, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik bütünlüğü için de sonun başlangıç tarihi olarak da kaydedilmeli. Neden? Buna döneceğiz birazdan…
AKP teklifinde şu ifadelerin altını çizmekte yarar var:
Teklifte önerilen geçici maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, Başbakanlık, Adalet Bakanlığı ve TBMM’de, dokunulmazlığına ilişkin dosyaları bulunan milletvekilleri hakkında, Anayasanın 83’üncü maddesindeki “suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili Meclis’in kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz” hükmü uygulanmayacaktır.
Teklifin Anayasaya aykırı olduğunu hazırlayanlar dahil, herkes biliyor fakat Erdoğan ve AKP için Anayasa Mahkemesi bir süredir zaten kontrol edilemeyecekse kurtulunması gereken bir baş ağrısı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Teklif Anayasaya aykırı olmasına rağmen Evet diyeceğiz, nasıl olsa Anayasa Mahkemesi iptal kararı verecek” diyor. Fakat teklifte yer alan hükümler Kılıçdaroğlu’nun ya teklifi ayrıntılı olarak okumadığını ya da okuduğunu anlamadığını düşündürüyor. Zira teklifin kabul edilmesi halinde kaldırılacak dokunulmazlıklarla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurunun önü kapalı!
Hatırlayalım: Erdoğan “dokunulmazlık dosyalarını gönderin yargıya kardeşim, gerisini yargı halleder” demişti. Yargı hallederdi de… Birçok davada, Erdoğan ve AKP’yi hoşnutsuz eden kararlar üreten Anayasa Mahkemesi ne olacaktı? İşte onun çözümünü de içeriyor AKP teklifi… Teklif, söz konusu fezlekelerle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulamayacağı hükmünü de içeriyor!
Hesap ortada! Halen 59 HDP’li vekilin 41’i hakkında 278, CHP’li 33 vekilin 116, MHP’li 6 vekilin 14, AKP’li 22 vekilin 41 fezlekesi bulunuyor TBMM’de… TBMM’deki sandalye dağılımına bakalım: AKP’nin 317, CHP’nin 133, HDP’nin 59, MHP’nin 40 milletvekili bulunuyor parlamentoda. İstediği değişiklikleri yapabilmek, işi TBMM’de bitirebilmek için 50 vekile ihtiyacı var AKP’nin. AYM’ye başvurmanın önünün kesildiği bir yargılama ile Erdoğan ve AKP istedikleri milletvekilinin “defterini dürebilecek”, yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi önünde engel oluşturabilecek tüm taşları temizleyebilecekler!
Şimdi gelelim başta söylediğimize…
AKP teklifinin kabul edileceği tarih, Parlamenter sistemin fiili ölüm tarihi olacak. Zira muhalefeti saf dışı bırakmış olan AKP’nin dilediği anayasa değişikliğini ve başkanlık rejimini gerçekleştirmesinin önünde hiçbir engel kalmamış olacak.
Ama asıl mesele, HDP’nin, dolayısıyla Kürtlerin demokratik siyaset için son zemininin Parlamento dışına itilmesi ki bu, Türkiye’nin zaten ağır sarsıntı yaşayan iç barışının AKP eliyle dinamitlenmesi anlamına geliyor. 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin 80 milletvekili çıkarması ve ülkede Kürt sorununun demokratik çözümü için tarihsel bir fırsatın doğmasının kimleri hoşnut etmediğini hatırlayınız. Aklınıza sadece Erdoğan geliyorsa yanılıyorsunuz. Sürekli olarak İmralı’nın ayağına dolanmasından hoşnutsuz olan Kandil, bu yetmiyormuş gibi bir de HDP’nin ve Demirtaş’ın “durup dururken” belirleyici aktör haline gelmesinden duyduğu hoşnutsuzluğu ifade etmekte hiç de diplomatik davranmamıştı. Önce “PKK olmasaydı o 80 vekili rüyalarında görürlerdi” ile başlayan açıklamalar, kısa zamanda had bildirmeye, hemen ardından da “çekilin bakalım kenara, silahlar konuşacak” noktasına gelmişti. Ankara’ya 80 vekil gönderen demokratik siyaset, Kandil’in “özyönetim” dayatmasıyla Erdoğan ve AKP’nin “intikam” çığlıkları arasında un ufak oldu…
22 Temmuz’dan itibaren artık sayıları binlerle ifade edilen insan hayatını kaybederken Karayılan’ın “özyönetim ilanında silahın bu kadar öne çıkması yanlış oldu”, Duran Kalkan’ın “Karakolda duran askere saldırmak yanlıştı” türünden “cılız ve tuhaf kaçan özeleştirileri” de TAK’ın çok sayıda sivilin ölümüyle sonuçlanan Kızılay saldırısıyla birlikte anlamsızlaştı. Artık her gün 5’er 10’ar gelmeye başlayan asker-polis cenazeleri, savaş bölgelerinden gelen sivil ölüm ve dehşet haberleriyle Türkler ve Kürtler hiç olmadığı kadar öfke biriktiriyorlar birbirlerine karşı. Öfke sadece Türkler ve Kürtler arasında da birikmiyor. Kürtler, kendilerini devletin şiddetiyle baş başa bırakan PKK’ye karşı da, devlet güçlerinin aşırı güç kullanımına karşı da öfke biriktiriyor. PKK’den de devletten de darbe yiyen bölge insanı yeniden göç yollarında. Bu öfkeli göç dalgasının da bir sosyal- siyasal maliyeti olacak kuşkusuz.
CHP ve MHP eğer açıkladıkları gibi Erdoğan’ın önünde diz çöker ve Dokunulmazlıkların Kaldırılması Teklifine Evet oyu kullanırlarsa bundan sonra nereye gideceğimiz artık çok açık:
HDP parlamento dışına atılacak ve AKP TBMM’de anayasa ve Başkanlık rejimi darbelerini tamamlamış olacak. Parlamento dışına itilen ve zaten bir süredir can çekişen HDP projesi fiilen ortadan kalkacak. Kürtlerin “Türklerle birlikte” demokratik siyaset zeminleri tamamen yok olacak… Geriye “Türk tipi” bir Başkanlık rejimi, dünyadan soyutlanmış bir Türkiye, demokratik siyasetle olan son bağlarını koparmış Kürtlerle kanlı bir iç savaş kalacak…
Türkiye doludizgin nereye gittiğinin farkında mı?... Umarım farkındadır…