Biz, kısır bir döngü içinde yaşamımızı devam ettirmeye çalışırken özellikle yanı başımızdaki Türkiye’de ister istemez direkt veya dolaylı olarak yine bizi de etkileyen olaylar yaşanıyor.
Özellikle Lefkoşa Sanayi Bölgesi’nde yaşayanlar olarak biz, yağmur yağdığında sele kapılırken, şimdi yağmur yağmasa da sele kapıldığımızdan bu olay da rutin bir olay haline geldi.
Sabahleyin kalktığımızda yüzümüzü yıkar gibi sele kapılır olduk artık…
***
Şaka bir yana; Türkiye’deki bazı gelişmeler bizi direkt etkileyen veya etkileyecek gelişmeler… Mersin’de yapılacak olan Akkuyu nükleer santrali örneğin… Rusya’nın yapacağı santral, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Türkiye’ye geleceği gün ÇED raporu alıp onaylanırken bu ÇED raporunda Kıbrıs’ın nasıl bir etki altında kalacağı hesaplandı mı acaba!
Böyle bir şey mutlaka yoktur. Yapılacağı yerde Türkiye toprakları dikkate alınarak (eğer araştırıldıysa) ÇED raporu hazırlanıp onay alırken Kıbrıs’ta yaşayanlar olarak biz, herhangi bir nükleer kazadan sonra olumsuz etkilenecek en yakın yerdeki insanlarız. Hemen yanıbaşımızdaki böyle bir gelişim biz yokmuşuz gibi yapımını beklerken geç de olsa bu olumsuz gelişimin karşısında durmak ve tepki koymak gerekiyor.
***
Bugünlerde yaşanan bir diğer gelişme de dövizin aniden yükselişi… Bizi yine direkt olarak etkiliyor. Çünkü alışverişimiz dövize endeksli, kiralar dövizle… Ani bir döviz yükselişi, hem de rekor düzeyde bir döviz fırlaması ani bir fakirliğe yol açarken bunu da kanıksadığımızı söylemek yanlış olmaz.
Sele alışmış gibi cebimizdeki paranın aniden azalmasına da alıştık artık!
***
Türkiye’deki bir başka gelişme bir yıl öncenin 17-25 Aralık operasyonunun rövanşının! yaşandığı günler olması… AKP veya Tayyip Erdoğan ile Gülen Cemaati arasındaki kavga devam ediyor. Bir yıl önce Erdoğan’ın oğlunun da içinde olduğu, bakanların bulunduğu yolsuzluk operasyonu sonrasında hukuk anlamında hiçbir sonuca gidilemezken bir yıl sonra bu kez karşı cevap veriliyor ve Cemaat yanlısı gazeteciler gözaltına alınıyor. Başta Avrupa Birliği olmak üzere bu gelişmelerden rahatsızlık dile getirilip tutuklanan gazetecilerin serbest bırakılması istenirken AKP Hükümeti ve Erdoğan’dan ‘Osmanlı’ yaklaşımıyla sert yanıtlar geliyor.
Ve bu arada dünyada ilk kez bir taraftar grubu ‘darbe’ ithamıyla yargılanıyor. Beşiktaş’ın ‘çarşı’ grubu yargıcın “darbe yapmakla suçlanıyorsunuz” sorusuna “darbe yapacak gücümüz olsaydı Beşiktaş’ı şampiyon yapardık” gibi esprili bir yanıt veriyor. Bu yargı süreci dünyanın gündemine oturuyor.
Bu olumsuz gelişmeler bizleri de dolaylı etkiliyor. Yanı başımızda bir taraftar grubu bile ‘darbe’ suçlamasıyla yargılanabilirken, aynı kafaların içimize sızan bazı uzantıları! da Türkiye’deki gelişmelerden ve idare edenlerden güç alarak, demokratik ve farklı görüşlere karşı tahammülsüzlüklerini insanlık ve ahlak sınırlarını aşan oranda ortaya koyabiliyorlar.
Bu etkileşim, toplumda oldukça rahatsızlık yaratan ve gittikçe büyüyen bir gerilime yol açıyor, bir pansuman da olsa erken bir çare aranabilir.