“Türkiye’de AB de unutuldu”

“(Kıbrıs sorunu) Çözülür mü? Çok emin değilim ama çatışma havasının, gerginliğin giderek daha da azaldığını, ‘çözmesek de kavga etmiyoruz’ duygusunda olunduğunu görüyorum. Bu da kötünün iyisi olarak, yaşanabilir bir durum”

 

Ödül Aşık Ülker

Araştırmacı Gazeteci- Yazar Ruşen Çakır, Türkiye gündemini YENiDÜZEN’e değerlendirdi.

“Türkiye’de AB de unutuldu”

Gazeteci- Yazar Ruşen Çakır, Türkiye’de yaşanan çalkantılar nedeniyle Kıbrıs konusuna pek sıra gelmediğini söyledi.

   Çakır, “(Kıbrıs sorunu) Çözülür mü? Çok emin değilim ama çatışma havasının, gerginliğin giderek daha da azaldığını, ‘çözmesek de kavga etmiyoruz’ duygusunda olunduğunu görüyorum. Bu da kötünün iyisi olarak, yaşanabilir bir durum” diye konuştu.

   CTP Lefkoşa İlçesi’nin düzenlediği Cuma Buluşmaları için Kuzey Kıbrıs’a gelen Çakır, Yenidüzen’in sorularını yanıtladı. Ruşen Çakır, Kıbrıs konusunda Türkiye’de Annan Planı dönemindeki hassasiyetin olmadığını belirtti.

   “(Ergenekon’un Kuzey Kıbrıs’ta) olmaması imkansız” da diye Ruşen Çakır, “Türkiye’de Ergenekon gibi bir yapılanma varsa, ki var en azından vardı, bunun bir ayağının burada olmaması imkansız. Birçok nedenle imkansız. İdeolojik olarak baktığınız zaman Kıbrıs davası Ergenekoncu çevreler için çok önemli. Zaten Türkiye’deki birçok olayda bunu gördük. İkincisi burası tarihsel olarak kontrgerillavari yapılanmalara çok zemin teşkil etmiş. Buradaki Türk ordusunun varlığı, Türk ordusunun buradaki ordu güçlerine, komutanlarına özel bir hassasiyet göstermesi, kesinlikle bağ vardır. Hatta biz de ilk duyduğumuz zaman ‘Kıbrıs’ta bir maden bulurlar’ diye düşünmüştük ama Ergenekon davası bir aşamadan sonra durdu. Türkiye’de zaten dibine kadar gitmedi, mesela Güneydoğu’ya çok az gitti, Fırat’ın doğusuna geçmesi. Onun için yarım kaldı. Birçok yerde frene bastılar, istediklerini elde ettiler, o dava eski iktidar sahiplerini tasfiye işlevini gördü, onu büyük ölçüde başardıktan sonra tadında bıraktılar. Tadında bırakınca da buraya uzanmadı, devamı gelmedi. Keşke gelseydi, keşke sonuna kadar gitseydi, keşke burada da olduğunu bildiğim karanlık olaylar aydınlanabilseydi” diye konuştu.

“AKP’nin seçimden başarılı çıktı, zaferle değil”

• Soru: Türkiye’de tartışmalı geçen son seçimlerin sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
• Çakır:
Son seçimler yerel seçimdi ama genel seçim havasında geçti. AKP ile diğer partiler değil, Tayyip Erdoğan ile diğer partiler ve diğer adaylar arasında geçen değişik, garip bir seçim oldu. Tayyip Erdoğan kampanyayı tek başına aldı, götürdü. Aslında seçim AKP ile muhalefet yani CHP, MHP ve kısmen BDP arasında değil, AKP ile Gülen Cemaati arasında oldu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa böyle bir olay yaşanıyor. Bundan sonra yaşanır mı bilmiyorum ama ilk defa yaşanıyor olması nedeniyle kafalar çok karışık. Daha önce benzeri bir şey olmuş olsa onunla kıyaslayıp bir şeyler tahmin edebilirsiniz ama bu tamamen öngörülemez, hızla ve çok sert bir şekilde gelişti. Kökü eski olmakla birlikte 17 Aralık’ta iyice netleşti ve böyle gelişti.

   Sonuç olarak ben AKP’nin seçimden zaferle çıktığını düşünmüyorum, başarılı çıktı ama zafer olarak tanımlamak bana aşırı geliyor. Ama sadece AKP başarılı çıkmadı, BDP de, MHP de başarılı çıktı. Aslında CHP ve cemaat dışında hemen hemen herkes seçimden iyi çıktı.   

   Cemaatin yaptığı çok stratejik bir hata var. AKP son genel seçimde %50 civarında almıştı, normal şartlarda bunun daha da yukarı çıkma ihtimali vardı. Bugün %43-45 civarında kalmışsa bunda 17 Aralık sürecinin çok ciddi etkisi olduğunu düşünüyorum. Aslında cemaat AKP’nin oylarını azalttı ama onlar oy azaltmayı çok abarttılar ve AKP’nin %30’larda oy alacağını ve Tayyip Erdoğan’ın bırakmak zorunda kalacağı hedefini koydular. Öyle dedikleri için yenilmiş oluyorlar. Öyle demeselerdi, daha mütavazı yaklaşsalardı, seçimle doğrudan ilgilenmeselerdi, “AKP %50’den %43’lere düştü, bunda yolsuzluk iddialarının doğrudan etkisi vardır” diyecektik. Ama bu haliyle Tayyip Erdoğan’ın başarılı çıktığını, durumunu konsolide ettiğini söylüyoruz.

“Sürekli şaşırıyoruz, şok oluyor, irkiliyoruz”

• Soru: Cemaat-AKP çatışması bundan sonra Türkiye’yi nereye götürür?
• Çakır:
Önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu çatışma yine önemli olacaktır. Başbakan Erdoğan’ın aday olup olmayacağı önemli. Aday olursa cemaatin ne yapacağı, diğerlerinin nasıl bir aday çıkaracağı gibi hususlar önemli. Erdoğan aday olmazsa, kimin aday olacağı da önemli, Abdullah Gül’ün ikinci kez aday olması olağan. Tayyip Erdoğan seçim gecesi Cemaate tekrar ilan ettiği savaşı yaparsa cumhurbaşkanlığına aday olacağını sanmıyorum. Çünkü cumhurbaşkanı adayı olacaksa 1-2 ay içinde olması lazım. Eğer böyle bir savaş olursa, bu savaş da 1-2 ayda bitmez, yıllar sürer. Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı seçilirse, oradan bu savaşı yürütemez. O durumda bu söylediği savaşı yapmayacak, olay bir şekilde kapanacak. Bu savaş kolay kolay, kendi kendine biteceğe benzemiyor. Dolayısıyla benim akıl yürütmeme göre, Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı adayı olmayacak. Üç kere seçilme kuralını iptal edip, tüzüğü değiştirip genel seçimde tekrar partinin başında olacak, tekrar başbakan olmayı hedefleyecek gibi geliyor bana. Ama her şey mümkün. Çünkü daha sonraki dönemde cumhurbaşkanı olması giderek zorlaşır. Şunu da biliyoruz ki, Tayyip Erdoğan eninde sonunda cumhurbaşkanı olmak istiyor. Bunu bir sonraki seçime ertelerse, olamayabilir diye belki şimdi yapar, her iki durumda da riskli. Sonuçta kararı kendisi verecek, daha doğrusu Abdullah Gül ile birlikte karar verecekler gibi gözüküyor ama ağırlığı Tayyip Erdoğan koyar. Her şey olabilir. Zaten Türkiye her an her şey olabilecek bir ülke haline geldi, sürekli şaşırıyoruz, şok oluyor, irkiliyoruz.

“Bütün iktidarı elinde toplamanın tadını çıkarıyor ama yarın...”

• Soru: Bu başarı sonrasında Erdoğan nasıl bir rüzgar estirir?
• Çakır:
Tamamen her şeyi kendi üzerinden tarif ediyor. Mesela Anayasa Mahkemesi’nin kararına “böyle karar olmaz” diyor ama uymak zorunda kalıyor. Elinden gelse uymayacak. Bütün iktidarı kendi elinde toplamaya başladı. Aslında bu kendisinin de zararına, belki şu anda bunun farkında değil. Zaten tapelerde de görüldüğü gibi çok ilginç bir durum var, aile fertleri ve çok yakın arkadaşları dışında kimseye pek güvenmiyor. Bu demokrasilerde olabilecek bir şey değil ama oluyor. Bu iyi bir şey değil. Şu anda bütün iktidarı elinde toplamanın tadını çıkarıyor belki ama yarın bütün iktidarın elinde toplanmış olmasının zararlarını da, dezavantajlarını da görecek ama sedece o değil, Türkiye de görecek.

   Tayyip Erdoğan şu anda yalnız. İki türlü bir yalnızlık söz konusu. Hem pozitif anlamda yalnız yani rakibi yok, hem de negatif anlamda yalnız yani her şeyi tek başına yapma durumu var. Çevresindeki insanlar da genellikle ona duymak istediği şeyleri söylüyorlar. Onu uyaran çok fazla kişi yok ve bu da Türkiye’yi özellikle bölgede ve Batı dünyasında ciddi bir şekilde yalnızlaştırıyor. Türkiye son dönemde bazı politikalarda çok ciddi bir şekilde yalnızlaştı. Örneğin Mısır’daki darbeye dünyada Türkiye’den başka neredeyse hiçbir ülkenin karşı çıkmamış olması çok acayip bir durum. Bunu “Türkiye yanlış yaptı” anlamında söylemiyorum. Türkiye’nin oradaki duruşu ilkeler bazında doğru olabilir ama reel politiğe baktığımız zaman Türkiye’nin bütün müteffikleri, özellikle Tayyip Erdoğan’ın yakın müttefikleri, Körfez ülkeleri darbecileri desteklerken, o yapayalnız kaldı. “Ne güzel bizden başka doğru tavır alan yok” denilebilir ama reel politik açısından baktığınız zaman Türkiye için bu çok muazzam iyi bir şey olmayabilir. 
 
“‘Kıbrıs’ta bir maden bulurlar’ diye düşünmüştük”

• Soru: Biraz da Ergenekon’dan bahsedersek, Ergenekon’un Kuzey Kıbrıs uzantısıyla ilgili mecliste bir araştırma komitesi kurulmuştu ancak somut bilgi elde edilemediği gerekçesiyle komite feshedilmişti. Bu konu hala tartışılıyor. Sizin Kıbrıs’ta Ergenekon’un uzantısıyla ilgili düşünceniz nedir?
• Çakır:
Olmaması imkansız. Türkiye’de Ergenekon gibi bir yapılanma varsa, ki var en azından vardı, bunun bir ayağının burada olmaması imkansız. Birçok nedenle imkansız. İdeolojik olarak baktığınız zaman Kıbrıs davası Ergenekoncu çevreler için çok önemli. Zaten Türkiye’deki birçok olayda bunu gördük. İkincisi burası tarihsel olarak kontrgerillavari yapılanmalara çok zemin teşkil etmiş. Buradaki Türk ordusunun varlığı, Türk ordusunun buradaki ordu güçlerine, komutanlarına özel bir hassasiyet göstermesi, kesinlikle bağ vardır. Hatta biz de ilk duyduğumuz zaman “Kıbrıs’ta bir maden bulurlar” diye düşünmüştük ama Ergenekon davası bir aşamadan sonra durdu. Türkiye’de zaten dibine kadar gitmedi, mesela Güneydoğu’ya çok az gitti, Fırat’ın doğusuna geçmesi. Onun için yarım kaldı. Birçok yerde frene bastılar, istediklerini elde ettiler, o dava eski iktidar sahiplerini tasfiye işlevini gördü, onu büyük ölçüde başardıktan sonra tadında bıraktılar. Tadında bırakınca da buraya uzanmadı, devamı gelmedi. Keşke gelseydi, keşke sonuna kadar gitseydi, keşke burada da olduğunu bildiğim karanlık olaylar aydınlanabilseydi.

“Kıbrıs’ın Türkiye’nin gündemine girmesi pek mümkün değil”

• Soru: Türkiye bu kadar çalkantılar içindeyken sizce Kıbrıs konusuna ne kadar yoğunlaşabilir, Türkiye’de seçim sonrasında yaşananları Kıbrıs konusuna yansıması ne olur?
• Çakır:
Pek sıra gelmez. Mecburen devlet, Dışişleri ilgilenmesi gerektiği kadar konuyla ilgilenir çünkü onlar da bu olayın bir parçası, tarafı ama onun dışında kamuoyu, kimse Kıbrıs’ta ne olup bittiğini bilmiyor, çok merak da etmiyor. Annan Planı dönemindeki hassasiyet yok, ama Türkiye’de AB de unutuldu. Kıbrıs olayı hakikaten çok karışık, detaylı bir olay olduğu için insanlar çok fazla bilmiyorlar. Kıbrıs’ın Türkiye’nin gündemine girmesinin pek mümkün olabileceğini sanmıyorum. Ancak çok kritik bir aşamaya gelinirse o zaman biraz haber değeri taşır ve insanlar ilgilenir.
  
“Kürdistan petrolü daha önemli”

• Soru: Türkiye hükümeti açısından önemi ne sizce? Gaz konusu var örneğin, gazın Türkiye üzerinden gönderilmesi konusu...
• Çakır:
Onları ben bile çok fazla merak edip bakmıyorum. Bunlar tabii ki hükümetin ilgi alanındadır ama hükümet için şu anda Irak Kürdistan petrolü daha önemlidir. Bir şekilde Kıbrıs’la tabii ki ilgileniyorlar, ilgileneceklerdir ama genel medyada yer bulma, kamuoyunda tartışılma anlamında pek şans gözükmüyor.

“Kıbrıs konusu garip bir şekilde çok zor bir sorun”

• Soru: Kıbrıs’ı çok sıkı takip etmediğinizi söylediniz ancak siz görüşme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
• Çakır:
Güney’de yaşanan ekonomik krizin çok etkili olması ve onların artık “biz ne dersek ol olur” tavrından mecburen uzaklaşmak zorunda kalmaları ilginç oldu. O herhalde bir takım şeyleri değiştiriyordur diye tahmin ediyorum ama Kıbrıs konusu dışarıdan çok basit gibi görünen ama garip bir şekilde çok zor bir sorun. Ben bunu tam olarak anlayamadım, niye bu kadar zor, nedendir bu zorluk? Belki bizim pozisyonumuzla, karşı tarafın pozisyonu çok farklı. Çözülür mü? Çok emin değilim ama çatışma havasının, gerginliğin giderek daha da azaldığını, “çözmesek de kavga etmiyoruz” duygusunda olunduğunu görüyorum. Bu da kötünün iyisi olarak, yaşanabilir bir durum.

Röportaj Haberleri