Ertuğrul SENOVA
Kıbrıs’ın kuzeyindeki ekonomi de, siyaset de Türkiye’de yarın gerçekleşecek seçimlere odaklanmış durumda. Bir yandan serbest piyasadaki döviz kurlarının görülmemiş artışı, bir yandan uzun süredir buzlukta bekletilen Kıbrıs sorununa ilişkin gelişmeler, bir yandan da iç siyasetteki tek koltuklu seçim gündemi, 14 Mayıs seçimlerinin kazananından çok sona ermesini; belirsizliğin bitmesini bekliyor…
YENİDÜZEN’e konuşan ekonomi ve siyaset uzmanları, hem siyasetin, hem de ekonominin 14 Mayıs seçimlerine odaklandığını, seçimin ardından kim kazanırsa kazansın, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını farklı bakış açılarıyla anlattı.
Dün gün boyu gündemden düşmeyen; serbest piyasada döviz alım – satımındaki 2 buçuk TL civarı açılan makasın nedenlerini ve dövizin TL karşısında görülmemiş orandaki yükselişine ilişkin konuşan ekonomist Mahmut Sezinler, yaşananların 14 Mayıs seçimlerinin ardından Türkiye’deki sistemin değişikliğine ilişkin belirsizlikten kaynaklandığını söyledi. Sezinler, mevcut sistemin devam etme riskinin hesaplanarak yabancı para satış fiyatlarına eklendiğini ifade etti.
“Her şey Pazar gününe; 14 Mayıs seçimlerine kilitlenmiş durumda” diyen ekonomist Sezinler, “Doların daha yüksek fiyata satılması gerekirken, TCMB tarafından baskılandığı yönündeki görüşler piyasa tarafından satın alınmış durumda. Ancak Pazar gününden sonra Türkiye’de olası bir iktidar değişikliğinin getireceği sistem değişikliği henüz satın alınmadı” şeklinde konuştu.
Öte yandan, 14 Mayıs sonrası seçilecek iktidarın Kıbrıs ve Kıbrıs sorunu konularına yönelik yaklaşımları da merak konusu halini almış durumda. Son olarak Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Dış Politika Başdanışmanı Ünal Çeviköz’ün “Ankara, Kıbrıslı Türklerin içişlerine karışmamalı” sözlerine karşın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Kıbrıslı Türklerin içişlerine karışmamak demek adayı Rumlara teslim etmek demektir” sözleriyle karşılık vermesi, Millet ve Cumhur İttifaklarının Kıbrıs’a yönelik bakış açıları hakkında fikir vermişti…
Konuyla ilgili YENİDÜZEN’e konuşan Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı ve DAÜ Kıbrıs Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Ahmet Sözen, seçim döneminde yapılan açıklamalara bakıp, adayların Kıbrıs meselesine nasıl eğileceklerini tahmin etmenin çok da sağlıklı olduğunu düşünmediğini ifade etti.
Sözen, siyasi figürlerin seçim dönemlerinde daha çok “hamaset ve milli duygulara yönelecek” söylemlerde bulunduklarına dikkat çekti, iki tarafın da Kıbrıs’a yönelik politikalarının çok da farklı olacağını düşünmediğini söyledi.
Kazanan tarafın, özellikle geleneksel batı ittifakına, NATO üyesi ülkeler ve AB ülkeleriyle nasıl bir ilişkiye gireceğinin de Kıbrıs sorunu kapsamında önemli olduğuna vurgu yapan Sözen“Siyah – beyaz diyebileceğimiz bir senaryo yok” dedi.
Ankara Hükümetlerinin Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik müdahalelerinin seçim sonrasında nasıl şekillenebileceğine ilişkin soru üzerine Sözen, bu konunun da yeni iktidarın batı ittifakıyla dayanışma durumuna göre değişebileceğini vurguladı, Türkiye’nin “federasyon ölmüştür” söylemini gerçek bir politikaya dönüştürmesi halinde, daha fazla müdahalenin yaşanmasını beklediğini ifade etti.
Prof. Dr. Ahmet Sözen:
“Seçim döneminde yapılan açıklamalara bakıp, Kıbrıs meselesine nasıl eğileceklerini tahmin etmek çok da sağlıklı değil”
YENİDÜZEN’e konuşan Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı ve DAÜ Kıbrıs Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Ahmet Sözen, seçim döneminde yapılan açıklamalara bakıp, adayların Kıbrıs meselesine nasıl eğileceklerini tahmin etmenin çok da sağlıklı olduğunu düşünmediğini ifade etti.
Sözen, siyasi figürlerin seçim dönemlerinde daha çok “hamaset ve milli duygulara yönelecek” söylemlerde bulunduklarına dikkat çekti, iki tarafın da Kıbrıs’a yönelik politikalarının çok da farklı olacağını düşünmediğini söyledi:
“Evet, bir tarafta Kemal Kılıçdaroğlu’nun Dış Politika Danışmanı Çeviköz’ün verdiği röportaj var, öte yandan yine Kılıçdaroğlu’nun Yunanistan ziyaretiyle ilgili Tayyip Erdoğan’a yönelik sözleri var. Bu da, Kıbrıs’a yönelik çok da yumuşak olmayacağını gösteren bir sembol. Tam da bu yüzden seçim dönemindeki söylemlerin çok da kale alınmaması gerektiğini düşünüyorum. Açıkçası, Kılıçdaroğlu da kazansa, Erdoğan da; seçimlerden sonra özellikle Kıbrıs ile ilgili gelişmelerde iki tarafın politikalarının çok da farklı olacağını düşünmüyorum”
Erdoğan kazanırsa…
“Rusya mı, batı mı, denge mi? Bir karar vermek zorunda kalabilir”
Kazanan tarafın, özellikle geleneksel batı ittifakına, NATO üyesi ülkeler ve AB ülkeleriyle nasıl bir ilişkiye gireceğinin de Kıbrıs sorunu kapsamında önemli olduğuna vurgu yapan Sözen, şöyle devam etti:
“Erdoğan kazanırsa bu çok net değil. Kimisi diyor ki dış politika danışmanı Kalın’ı, seçimlerden önce Amerika’ya gönderdi ve seçimlerin ardından Türkiye’nin çok hızlı şekilde batı ittifakına geri döneceğinin sözünü verdi. Ama bu net değil. Rusya ile olan ilişkileri ne aşamaya gidecek, bu da net değil. Rusya ve batıyı dengelemeye devam mı edecek yoksa bir karar vermek zorunda mı kalacak… İzlenecek politikalar bunlarla bağlantılı olacak.”
Kılıçdaroğlu kazanırsa…
“İçte rahatlama olur ama dış politikaya yansıması zaman alır”
Öte yandan, hem Cumhurbaşkanlığı hem de parlamento seçimlerini Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı’nın çoğunluğuna geçmesi halinde, içte bir demokratikleşme ve rahatlama olmasını beklediğini söyleyen Sözen, “Ancak bu durumun, dış politikaya yansımasının zaman alacağını düşünüyorum. “
“Siyah – beyaz diyebileceğimiz bir senaryo yok”
Amerika ve AB’nin, Kıbrıs ile ilgili bir girişimde bulunup bulunmamasının da önemli olduğuna dikkat çeken Sözen, söz konusu olası girişimlere Türkiye’de seçilecek iktidarın nasıl cevap vereceğinin de önemli olduğuna vurgu yaptı:
“Amerika, İsrail ve Lübnan arasında oynadığı yüksek arabuluculuk rolü gibi bir tutum ortaya koyarsa, ya da bir AB ülkesi, para ve zamanını Kıbrıs’a harcama kararı alırsa, tüm bunlara kazanacak olan iktidarın nasıl cevap vereceği de çok önemli. Bir de madalyonun diğer tarafı; Kıbrıslı Rum lider Nikos Hristodulidis nasıl davranacak. Kısacası, elimizde siyah – beyaz diyebileceğimiz bir senaryo yok.”
Kıbrıslı Rum lider Hristodulidis’in sözleri…
“Kıbrıs ve Doğu Akdeniz ile ilgili konular, Türkiye ve Yunanistan’daki seçimlerin sona ermesini bekliyor”
Kıbrıslı Rum lider Nikos Hristodulidis’in, “Kıbrıs sorunuyla ilgili beklenti, kimin kazanacağına bağlı değil… Kıbrıs sorunu konusunda Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında önemli bir fark yok” sözlerinin anımsatılması üzerine Sözen, bu görüşe katıldığını, çünkü Kıbrıs ve Doğu Akdeniz ile ilgili konuların Türkiye ve Yunanistan’daki seçimlerin sona ermesini beklediğini söyledi:
“Aynı fikirdeyim çünkü özellikle Doğu Akdeniz ve enerji konularıyla ilintili birçok konu şu anda bekletilmekte. Buzun üstüne konmuş durumda. Batı ittifakı, Türkiye ve Yunanistan’daki seçimlerin bitmesinin ardından bir pozisyon alacaktır. Bu seçim döneminde İngilizce bir tabir var; ‘gümüş kurşunlarını’ boşa harcamak istemiyorlar, hamasete heba etmek istemiyorlar. Bir de diplomatik toplum, yaz uykusuna yatacak. Bu yüzden muhtemel hareketlilik Eylül ayından sonra olacak.”
Ankara’nın müdahaleleri…
“Türkiye’nin ‘federasyon ölmüştür’ söylemi gerçek politikaya dönüşürse daha fazla müdahale bekliyorum”
Ankara Hükümetlerinin Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik müdahalelerinin seçim sonrasında nasıl şekillenebileceğine ilişkin soru üzerine Sözen, bu konunun da yeni iktidarın batı ittifakıyla dayanışma durumuna göre değişebileceğini vurguladı:
“Eğer Türkiye’nin yeni seçilecek iktidarı, buradaki sorunları batı ittifakıyla dayanışma içinde çözme yoluna giderse, Kıbrıs’ın kuzeyine yönelik müdahalelerde azalma bekliyorum. Ama tam tersine, Türkiye’nin 2020 yılından bu yana en azından söylemde izlediği iki eşit egemen modeli dışında herhangi bir görüşü kabul etmez, ‘federasyon ölmüştür’ söylemi gerçek politikaya geçerse, daha fazla müdahale bekliyorum.”
Ekonomist Mahmut Sezinler:
“Her şey 14 Mayıs’a kilitlenmiş durumda. Sistemin devam etme riski, yabancı para satış fiyatlarına eklendi”
YENİDÜZEN’e konuşan ekonomist Mahmut Sezinler, döviz alım satımındaki makasın “görülmemiş” şekilde açılmasındaki nedenin, 14 Mayıs seçimlerinin ardından Türkiye’deki sistemin değişikliğine ilişkin belirsizlikten kaynaklandığını söyledi, mevcut sistemin devam etme riskinin hesaplanarak yabancı para satış fiyatlarına eklendiğini ifade etti:
“Her şey Pazar gününe; 14 Mayıs seçimlerine kilitlenmiş durumda. TL’nin zayıf halka olması ve Türkiye’nin içinde bulunduğu yanlış ekonomi politikalarından ötürü TL halkaları kopuyor. Bu da bir güvensizlik ve dövize yönelik manipülasyonlara neden oluyor. Pazar gününden sonra Türkiye’de olası bir iktidar değişikliğinin getireceği sistem değişikliği henüz satın alınmadı. Serbest piyasadan bunu anlıyoruz. Bundan ötürü Türkiye ve de Kıbrıs’ın kuzeyinde, mevcut sistemin devam edebileceği riski hesaplanmakta. Yabancı paraların satış fiyatlarına bu riskin fiyatlanması eklenmekte.”
“Doların daha yüksek fiyata satılması ancak TCMB tarafından baskılandığı yönündeki görüşler piyasa tarafından satın alınmış durumda”
Yaşananların, “ganimet” diye bilinmesinden ötürü makasın açıldığını ifade eden Sezinler, Dünya Bankası ve çok uluslu şirketlerde çalışan analistlerin “Doların daha yüksek fiyata satılması gerektiği ancak Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından baskılandığı” yönündeki görüşlerinin piyasa tarafından satın alınmış durumda olduğunu söyledi:
“Alış ve satış arasında ciddi bir marj var. Bunun sebebi Pazar günkü olası riskin fiyatlara yansımasından kaynaklanıyor. Gerek Dünya Bankası’nın, gerekse de analistlerin yorumlarına göre döviz, şu anda gerçek satış fiyatıyla satılmıyor. Analistlerin, Doların daha yüksek fiyatlara satılması gerektiği görüşü, piyasa tarafından satın alınmış durumda. Ganimet dediğim olay tam da bu. Şu anda kimse dövizin satış fiyatı veya TL’nin durumunu çok da kestiremez.”