Türkiye’nin barışı ve Kıbrıs

Sami Özuslu

 

Türkiye önemli bir süreç yaşıyor.
Misak-ı Milli sınırları içinde yaşayan herkesi ‘Türk’ kabul eden anlayış değişiyor.
Ankara’daki siyasi iktidar, Türkiye topraklarında yaşayan herkesin ‘Türk’ olmadığını, olmasına gerek de bulunmadığını kabul ediyor.
Türkiye coğrafyasında yaşayan insanların tümünün aynı etnik kökenden gelmediğini, farklı dinlere ve köklere sahip olunduğunu kabullenmek kolay olmadı.
Zira devletin resmi ideolojisi ‘Türkiye Türklerindir’ idi.
Ankara, Kürtlerin varlığını kabullenmiyordu. ‘Kürt’ yoktu; ‘dağdaki buzlardan çıkan kart-kürt sesleri’ vardı!
Şaka değil, bundan 25 sene önce ders kitaplarında ‘Kürtler’ böyle tanımlanıyordu.
Ülke nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan Kürtler, ana dillerinde eğitim ya da yayın şöyle dursun, rahatça konuşamıyordu bile!..
Çok uzun bir dönem ‘Kürt’ kavramı ‘terörist’ olarak algılandı.
Devlet, Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere Kürtlere insanlık dışı muameleler yaptı. ‘Kraldan çok kralcı’ kimi komutanlar bölge halkına ‘insan dışkısı’ bile yedirdi!
On binlerce insan öldü, sürüldü, hapis yattı, işkence gördü…
Türkiye’de 2000’li yıllarla başlayan değişim rüzgarı Kürt sorununu da nihayet ‘barış süreci’ne soktu.
**
Türkiye’nin geldiği bu önemli aşamayı tetikleyen unsurlar arasında Kıbrıs’ın apayrı bir yeri vardır.
Belki Ankara’dan ve ‘kültür ile medyanın başkenti İstanbul’dan bakıldığında bu durum pek görülmüyor, duyulmuyor. Ancak bu kritik aşamada altının çizilmesi gerekiyor.
2002 sonlarında AKP’nin iktidara gelmesiyle beraber Türk dış politikasının hedefleri değişti. En belirgin rota değişikliği Avrupa Birliği’ne yönelimdi. ‘Tam üye adaylığı’ statüsüne ulaşmanın yolu ise Lefkoşa’dan geçiyordu.
Oysa Ankara’nın Kıbrıs’la ilgili genel siyaseti ‘çözümsüzlük çözüm’dü. O siyasetle Türkiye, ‘derin devlet’in kurguladığı filmi görmeye devam etmeye mahkumdu.
O mahkumiyeti 2004’teki referandum yıktı. Türkiye AB’den ‘adaylık’ statüsünü aldı, önünü açtı.
Daha açık söylemek gerekirse, bugün Türkiye’nin yaşamakta olduğu barış sürecinin mimarları arasında Kıbrıs’ta çözümü zorlayan ve referanduma güçlü bir evet çıkaran barış güçleri de vardır!
‘Kürt açılımı’nın 2013’te geldiği noktayı analiz ederken, bu önemli gerçeğin de not edilmesi gerekiyor.
**
Türkiye’nin iç barışa ulaşması bölge ve dünya barışı açısından dev bir adım olacak.
Bu süreci provoke etmek isteyenlere karşı durmak, akan kanın durmasına, anaların gözyaşının dinmesine yardımcı olmak her ilericinin, yurtseverin, aydının, demokratın görevidir.
Kıbrıs’ta çözüm için mücadele veren siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, basın ve diğer bütün unsurlar ‘Türkiye’nin barışı’nı içtenlikle destekliyor.
Barışın ne değerini ve ne anlama geldiğini en iyi bilenlerin başında Kıbrıslı Türkler de geliyor.
Selam olsun barışa!