Türkiye enerjide dışa bağımlıdır, bütçesinin en büyük gider kalemlerinden biri enerjidir; yıllık 45 milyar metreküp doğal gaz tüketimi için Türkiye 12 milyar ABD Doları tutarında ithalat yapıyor… Türkiye’nin komşularının karasında ve denizlerinde enerji için gerekli hidrokarbon yatakları vardır ve Türkiye, kendi karasında ve denizlerinde de hidrokarbon yatakları olması gerektiği inancı ile onlarca yıldan beri arama çalışmaları yapmaktadır.
Son on yılda Türkiye, coğrafi konumunun da verdiği olanakla, kuzey-güney-doğu bölgelerinde olan hidrokarbon üretici ülkeler ile, batısındaki tüketici ülkeler arasında toplayan ve dağıtan bir enerji merkezi olmak vizyonunu geliştirdi. Bu vizyon, Türkiye’nin kendisinin de üretici ülke olmasını ve dolayısıyla karasında ve denizlerinde mevcut olduğuna inandığı hidrokarbon yataklarına ulaşmak için gerekli yatırımları yapmasını da içeriyor. Çok uzun yıllardan beri Türkiye’nin karasında yabancı firmalar arama ve sondaj çalışmaları yaptı, kayda değer bir bulguya ulaşılamadı; kazdıkları sondaj kuyularını kapatıp terk ettiler. Rivayetler ve şüpheler, “Aslında vardı ama şimdi çıkarma sırası değildi, Türkiye enerji ihtiyacını dışardan temin etmeye devam etsin” şeklinde süregeldi.
Kıbrıslı Rumların ve Yunanistan’ın marifetiyle Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervlerine ulaşma ve değerlendirme projelerinde yalnızlaştırılan Türkiye iki adım attı. Birincisi militer tepki ve tehditlerle kendisini yalnızlaştıran ülkelerin Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon operasyonlarını engellemek… İkincisi de derin denizlerde hidrokarbon arama-bulma-çıkarma çalışmaları için kendi sismik ve sondaj faaliyetlerini kendi yapmak üzere gerekli tüm yatırımları yapmak ve dolayısıyla uluslararası şirketlere bağımlı kalmamak… Özellikle Kıbrıs Rum tarafında yaşanan deneyime bakıldığında Türkiye’nin bu yatırım kararı doğru ve yerinde idi; Kıbrıs Rum tarafının ihale ettiği parselleri alan uluslararası şirketler Türkiye’nin militer tepkileri karşısında sondaj çalışmalarını pek yapamadı, sakin ortamda çalışacağı zamana kadar arama çalışmalarını söndürdü. Kıbrıs Rum tarafı ve müttefikleri bu durum karşısında eli-kolu bağlı kaldı… Halbuki, Türkiye yatırım yaptığı üç sondaj ve iki sismik gemi filosu ile derin denizlerde, istediği yerde, istediği çalışmayı, donanma gemileri eşliğinde yaptı…
Sonuç, Kıbrıslı Rumlar, tartışmalı bölge olmayan Afrodit havzasında 200 milyar metreküp kapasiteli bir doğalgaz kaynağı bulduğu açıklandı ama o kadar; ENI şirketi ise çalışmalarını askıya aldı… Türkiye, kendi stratejisi ile hareket ederek, Doğu Akdeniz’de ve Karadeniz’de aramalarını kesintisiz sürdürüdü, toplamda dokuz noktada derin deniz sondajı yaptı ve dün TC Cumhurbaşkanı Erdoğan Karadeniz’de Tuna1 dedikleri kuyuda 320 milyar metreküp yüksek kaliteli doğalgaz rezervine ulaştıklarını dünyaya duyurdu. “Bu daha başlangıç” diyorlar, aynı yerde ve bölgede daha kaynağın olduğunu söylüyorlar… Açıklanan rakam bir tespittir, kesin rakam üçte ikisi kadar olabilir; bunun da beşte biri üretim kaybına uğrar. Yani sonuçta bu yataktan Türkiye’ye tüketim için en azından 160 milyar metreküp doğalgaz çıkar… Tüketime sunmak için de hedef tarihinin 2023 yılı olduğu açıklandı… Dolayısıyla, çok uzun erimli değil ama evet bu bir başlangıçtır, yatağın derinlikte büyümesi, komşu yataklara da ulaşılması olası…
Bu kaynak, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltmaya yarayacak, kendi milli şirketleri tarafından bulunduğu için de maliyeti ve dolayısıyla iç piyasa için tüketim fiyatı da daha ucuz olacak… Yani enerji giderinin bütçedeki payı da 2023’den itibaren azalmaya başlayacak; ekonomi için önemli bir gelişme olacak.
Ya siyaset için ve Karadeniz’deki bir doğalgaz yatağının Kıbrıs sorunu bağlamında ne etkileri olabilir?! Türkiye şimdi enerji vizyonuna ulaşmak için ve Doğu Akdeniz’de kendisini yalnızlaştıran ve ötekileştiren kıyıdaş ülkelere karşı önemli bir eşiğe ulaştı… Doğu Akdeniz nere – Karadeniz nere diye düşünülebilir; konunun tılsımı, hidrokarbon arama-bulma-çıkarma ve ürünü tüketime sunma kapasitesine fiilen sahip olmaktadır. Bu sahiplikle, Doğu Akdeniz’de halen sondaj çalışmaları yürüten Türkiye diğer ülkelerin kendisini yalnızlaştırma startejilerini gözden geçirmeye doğal olarak zorlayacaktır. Mısır ve İsrail Kıbrıs Rum tarafı ve Yunanistan ile kurdukları ittifaktan, proje ekonomisi ve bölge pazarlarında rekabet edebilirlik açılarından mutlu değil; Mısır ve İsrail birbirlerine karşı çok da güven duymuyorlar… Dolayısıyla ve hele Doğu Akdeniz’de de bir hidrokarbon yatağına ulaşması halinde, bölgede enerji konusunda fiktif oyuncu gibi gördükleri Türkiye artık aktif ve fiili oyuncu durumuna geliyor; daha fazla yalnızlaştırma ekonomik nedenlerle sürdürülebilir olmayacak…
Kıbrıs sorununun çözümü, tüm kıyıdaş ülkelerin ve onlardan arama-bulma-çıkarma için lisans alan emperyal enerji şirketlerinin de ihtiyacı olacaktır. Yoksa, Doğu Akdeniz’de sular durulmayacak, Türkiye kendi sondajlarına devam edecek ve mümkündür ki yataklara ulaşacak ama diğerlerinin sondaj çalışmalarını da engelleyecek. Türkiye’nin bu tavrını kim önleyecek?! Fransa mı, İsrail mi, Amerika mı?! Kim savaşmayı göze alacak Kıbrıslı Rumlar için?! Hangi emperyal şirket, Doğu Akdeniz’de kendi çıkarlarını sıfırda tutacak bir sıcak çatışma ortamına geçit verecek?! Belki hemen değil ama kısa süre içinde Kıbrıs sorununa dahil ve muhatap olan tüm tarafların duruşlarında, BM çatısı altında görüşmeler yolu ile çözüme ulaşmaya yönelik esneklikler olması mümkün… Özellikle AB marifetiyle, Kıbrıs Rum tarafı ve Yunanistanı’ın duruşunda yumuşama söz konusu olabilir. Zaten kendi projelerinde ekonomik uygunluk ve ürün rekabet edebilirliği açısından sıkıntılar hisseden Mısır ve İsrail’in de mevcut duruşlarından çark etmeleri mümkün. Ve onlardaki bu değişiklik, ihale verdikleri enerji şirketleri üzerinden pratiğe geçirilecek.
Kilitin anahtarı Türkiye olacak… Ya vizyonuna erken ulaşmak için, duruş değiştirenlere olumlu yaklaşıp, kendi sertliğini makulluğa devşirecek ve kaznımları büyüyecek, bölgede etkililiği artacak; ya da özgüveni daha da arttı diye ve belki de hınç ile, kendi yalnız rotasında ve kendi tarzında devam edecek ama vizyonuna küçültülmüş ölçekte ulaşabilecek… Türkiye’nin alacağı duruş, Kıbrıs sorununun çözümüni belirleyecek; Karadeniz doğalgazı Doğu Akdeniz’de barışı tehdit eden gerilimleri yatıştıracak…
Ya Kıbrıslı Türkler?! Dış İşleri Bakanı Özersay “Oyun kurucu olacağız” diyor; demek ki asıl oyunun ne olduğunu dahi bilemiyor… Kıbrıslı Türkler konu ile ilgili tüm hak ve yetkilerini Türkiye’te devrettiğine göre, halen oyunda yoklar; seyirci koltuklarında gerilimi izlemek kalmış paylarına…