TÜRKİYE’NİN SEÇİMİ-3: SEÇİM BEYANNAMELERİNDE KIBRIS

Sinan Dirlik

Türkiye’de 24 Haziran 2018’de gerçekleştirilecek olan Milletvekili Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde siyasi partilerin seçim beyannameleri açıklandı.

Kıbrıs konusu partilerin seçim beyannamelerinde nasıl yer tutmuş bakalım:

AKP “Yaparsa Yine AK Parti Yapar!” başlıklı seçim beyannamesinin 289. Sayfasında “ne yaptık” başlığıyla dış politikadaki icraatlarını sıralarken Kıbrıs konusuna şu ifadelerle değinmiş:

Kıbrıs Türk Halkının uluslararası toplum içerisindeki haklı yerini alabilmesi, temel önceliklerimizden biri olmuştur. Bir taraftan Kıbrıs’ta kalıcı ve adil bir barışın tesis edilebilmesi için bugüne değin gerçekleştirilen tüm uluslararası çabalara destek olurken diğer taraftan barış gerçekleştirilene kadar da Kıbrıs Türk Halkının yanında olmayı sürdürdük.

Beyannamenin 296. Sayfasında ise dış politikada yapılacaklar başlığı altında ise şu ifadelere yer verilmiş:

Kıbrıs Türk halkının yanındayız. KKTC’nin ekonomik altyapısının güçlendirilmesi ve refahının arttırılması için bugüne kadar kararlılıkla attığımız adımlara devam edeceğiz. Kıbrıs’ta, her iki halkın siyasi iradelerini ve Ada’nın ortak sahibi olmalarını temel alan müzakere edilmiş adil ve kalıcı bir çözüm için garantör ülke olarak yapıcı katkımızı sürdüreceğiz.

AKP’nin 2015 seçim beyannamesinde Kıbrıs sorunu “Kıbrıs Türk Halkının uluslararası toplum içerisindeki haklı yerini alabilmesi temel önceliklerimizden biridir. KKTC’nin ekonomik altyapısının güçlendirilmesi ve refahının artırılması için bu güne kadar kararlılıkla attığımız adımlara devam edeceğiz. Kıbrıs’ta her iki halkın asli kurucu iradelerini, siyasi eşitliklerini ve Ada’nın ortak sahibi olmalarını temel alan müzakere edilmiş adil ve kalıcı bir çözüm için garantör ülke olarak yapıcı katkımızı sürdüreceğiz ve BM’nin bu yöndeki çabalarını destekleyeceğiz”

cümleleriyle yer bulurken, AKP 2011 seçim beyannamesinde ise:

“Türkiye’nin Kıbrıs politikasının iki ana stratejik hedefi Kıbrıs Türk Halkının çıkarlarının korunması, ve Doğu Akdeniz’de bir istikrar ortamının yaratılmasıdır. Kıbrıs Türk Halkının güvenlik ve refahının sağlanması için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin her alanda uluslararası saygınlığını ve etkinliğini artırmak için bugüne kadar gösterdiğimiz çabayı bundan sonra da sürdüreceğiz. Ak Parti iktidarı döneminde KKTC’nin uluslararası tanınması ve saygınlığı önceki yıllarla mukayese edilmeyecek kadar artmıştır. Yeni dönemde bu çalışmalarımız aynı kararlılıkla devam edecektir. Kıbrıs’ın bir barış ve huzur adası haline gelmesi için yürüttüğümüz ilkeli ve kararlı dış politika bundan sonra da Kıbrıs politikamızın ana çerçevesini oluşturacaktır.” biçiminde yer alıyordu…

CHP, “Millet İçin Geliyoruz!” başlıklı seçim beyannamesinin 123. Sayfasında Kıbrıs konusuna 5 madde ile yer ayırmış.

• Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulunması amacıyla, KKTC’nin ve Kıbrıslı Türklerin kazanılmış haklarını koruma ve iki toplumun siyasal eşitliğini sağlama hedeflerini gözeteceğiz.

• Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki gücünü artıracak ve Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının adil bölüşümünü sağlayacağız.

• Kıbrıslı Türkleri ekonomik yaptırım ve uluslararası ambargolara karşı desteklemeye devam edeceğiz.

• KKTC’nin iç işlerine müdahale edilmesine izin vermeyeceğiz.

• KKTC’nin anayasal kurumlarıyla karşılıklı saygı ve eşitlik çerçevesinde iletişim kuracağız.

CHP, 2015 seçim beyannamesinde Kıbrıs sorunu şu şekilde yer almıştı:

“Kıbrıs sorununda adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılması için çalışacağız. Kıbrıs sorununu, KKTC’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk halkının kazanılmış haklarını koruyarak ve Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumların siyasal eşitliğini sağlayarak çözeceğiz. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki gücünü artıracak ve Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının adil bölüşümünü sağlayacağız. Kıbrıs Türk halkını ekonomik yaptırım ve uluslararası ambargolara karşı desteklemeye devam edeceğiz. Kıbrıs Türk halkı uluslararası alanda eşit temsil olanağına kavuşana kadar, Kıbrıslı Türklerin siyasi temsili için gerekli tüm desteği vereceğiz. Kıbrıs’ta makul bir süre içinde bir çözüme ulaşılamaması halinde, KKTC’nin uluslararası alanda tanınması için aktif bir diplomasi stratejisi uygulayacağız. KKTC’nin egemenlik haklarını ve demokratik iradesini savunacağız. KKTC’nin iç işlerine müdahale edilmesine izin vermeyeceğiz. Kıbrıs Türk halkının haysiyetini inciten söylem ve uygulamalara son vereceğiz. Bağımsız KKTC’nin anayasal kurumlarıyla karşılıklı saygı çerçevesinde iletişim kuracağız.”

2011 beyannamesinde CHP’nin konuya ilişkin yaklaşımı ise şöyleydi:

“CHP, Kıbrıs sorununun, Kıbrıs Türk ve Rum taraflarınca kabul edilebilecek, adil bir çözüme ulaştırılması için yapılacak tüm görüşmeleri destekleyecektir. CHP, Kıbrıs sorununun kalıcı bir şekilde çözüme kavuşması ve Doğu Akdeniz’in bir barış havzası haline gelmesi için tüm gücü ile çalışacaktır. Türkiye, Kıbrıs sorununun, KKTC’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk halkının kazanılmış hakları korunarak ve Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumların siyasal eşitliği sağlanarak çözülmesini destekleyecektir. Türkiye’nin Kıbrıs’taki mevcudiyetinin ve garantörlük hakkının temeli Kıbrıslı Türklerdir. Türkiye’nin KKTC ile ilişkisi, Kıbrıslı Türklerin egemen eşitliği ilkesi uyarınca gelişecek, Kıbrıslı Türklerin demokratik iradesine saygı gösterilmesi, iç işlerine müdahil olunmaması esas olacaktır. Türkiye Kıbrıslı Türkler istediği sürece kendilerini desteğe devam edecektir. CHP, bu bağlamda, uluslararası ambargolarla boğuşmakta olan Kıbrıs Türk halkına AKP yönetiminin yönelttiği mali ve ekonomik yaptırım tehditlerini ve Kıbrıslı Türklerin haysiyetini incitecek söylemleri şiddetle kınamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınan bağımsız ve demokratik bir devlet olan KKTC’ye, uluslararası diplomasi kurallarının ve devletlerin egemen eşitliğinin gerektirdiği saygı eksiksiz gösterilecektir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Kıbrıslı Türkleri temsil etmemektedir. Kıbrıslı Türklerin uluslararası alanda temsil hakları ellerinden alınmıştır. Kıbrıslı Türkler eşit temsil olanağı kazanana kadar Türkiye kendilerinin her alanda temsili için tüm gerekli destekleri vermeye devam edecektir. KKTC’ye karşı uygulanan ambargoların ve Kıbrıs Türklerini dünyadan tecrit etme sonucuna yol açan uygulamaların kaldırılması için siyasi, diplomatik ve hukuki her türlü girişim yapılacaktır. Kıbrıs’ta makul bir süre içinde, adadaki iki halkın eşitliğine dayalı, adil ve kalıcı bir barışa ulaşılamaması halinde, KKTC’nin uluslararası alanda kabulü ve tanınması için gösterilen çabalar artırılacak”

İyi Parti’nin “Milletimizle Sözleşme” başlıklı seçim beyannamesinin 43. Sayfasında “Kıbrıs Milli Davamızdır” başlığıyla şu yaklaşım benimsenmiş:

Kıbrıs konusu Türkiye için bir Millî Davadır. Ada'daki Türk varlığının bekası, Türkiye'nin millî güvenliği ve Türkiye ile Yunanistan arasında Lozan Barış Antlaşmasıyla kurulmuş bulunan hassas stratejik dengelerle doğrudan ilgilidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında karşılıklı saygıya dayanan samimi ilişkilerin ve iş birliğinin “tek millet iki devlet” anlayışıyla yürütülmesini Partimiz için esas kılacağız. KKTC ile Ekonomi, Savunma, Güvenlik ve İş birliği Anlaşması yapılması Kıbrıs politikamızın hedefi arasında yer alacaktır.

Partimiz, Kıbrıs Rum tarafının, Ada'nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türk halkının doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını göz ardı eden, Kıbrıs'ın etrafındaki hidrokarbon kaynaklarında araştırma faaliyetlerinde bulunmasına karşıdır. Kıbrıs Rum Yönetiminin bu tek yanlı faaliyetlerinin ve Türkiye'nin Münhasır Ekonomik Bölgesi'ne tecavüz teşkil eden hareketlerinin önlenmesi için karalılıkla çalışacağız.

 

MHP Seçim beyannamesinin 108. Sayfasında Kıbrıs konusu 2 paragrafta ele alınmış:

Kıbrıs, Türkiye’nin en önemli millî davasıdır. Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde kurucu antlaşmalardan kaynaklanan vazgeçilemeyecek ve tartışılamayacak ahdî hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır. Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin sulandırılması ya da olumsuz etkilenmesi hiçbir şart altında kabul edilmemelidir.

Partimiz, Kıbrıs’ta tek gerçekçi uygulanabilir ve yaşayabilir çözümün; iki bölgeli, iki milletli ve iki devletli bir ortaklık yapılanmasına dayanması gerektiğine inanmaktadır. Böylesi bir yapının kurulabilmesi için, Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarının korunması ve millî çıkarlarımızın zarar görmemesi şartıyla, Rum yönetimi ile BM gözetiminde diplomatik görüşmeler desteklenmelidir. Kıbrıs’ta Rum tarafının çözümü tıkama girişimlerine izin verilmemeli, çözümsüzlüğün KKTC ve Türkiye aleyhine bir silah olarak kullanılmasına fırsat tanınmamalıdır.

MHP’nin Kıbrıs konusunda 2015 seçim beyannamesinde yaklaşımı nasıldı hatırlayalım:

“Kıbrıs, Türkiye’nin en önemli milli davasıdır. Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde kurucu antlaşmalardan kaynaklanan vazgeçilemeyecek ve tartışılamayacak ahdi hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır. Siyasi çözüm kapsamında Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin aşındırılması ya da olumsuz etkilenmesi hiçbir şart altında kabul edilmeyecektir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayan soydaşlarımızın uzun yıllardır büyük bir sabır ve feragatle sürdürdüğü onurlu mücadeleyi, Türkiye her şart altında desteklemeye devam edecektir. Türkiye, Kıbrıslı soydaşlarının varlığını tehdit eden hiç bir yaklaşımın yanında olmayacaktır. Partimiz, Kıbrıs’ta tek gerçekçi uygulanabilir ve yaşayabilir çözümün; iki bölgeli, iki milletli ve iki devletli bir ortaklık yapılanmasına dayanması gerektiğine inanmaktadır. Böylesi bir çözüm için tek taraflı iyi niyetimizin yeterli olmadığı defaâtle ortaya çıkmış olduğundan, hem Rum yönetiminin hem de AB’nin bu konuya artık iyi niyetli ve yapıcı bir şekilde yaklaşması beklentimizdir. Rum tarafının uzlaşmaz tutumunda Avrupa Birliği’nin kendileri lehine takındığı tutumun önemli bir etken olduğunu düşünen Partimiz, AB ile yürütülecek müzakere sürecinde Kıbrıs Türkünün menfaatlerini sonuna kadar savunmaya devam edecek, Kıbrıs’ın AB üyeliğine ön şart olarak ileri sürülmesine bedeli ne olursa olsun karşı çıkacaktır.”

2011’de ise MHP seçim beyannamesinde Kıbrıs konusu şu şekilde yer almıştı:

“Siyasi çözüm adı altında Kıbrıs Türklüğünün yok edilmesine izin verilmeyecek” sözleriyle başlayan bölüm “Kıbrıs, Türkiye’nin en önemli milli davasıdır. Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde kurucu antlaşmalardan kaynaklanan vazgeçilemeyecek ve tartışılamayacak ahdi hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır. Siyasi çözüm kapsamında Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin sulandırılması ya da olumsuz etkilenmesi hiçbir şart altında kabul edilmeyecektir. Partimiz, Kıbrıs’ta tek gerçekçi uygulanabilir ve yaşayabilir çözümün; iki bölgeli, iki milletli ve iki devletli bir ortaklık yapılanmasına dayanması gerektiğine inanmaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayan soydaşlarımızın uzun yıllardır büyük bir sabır ve feragatle sürdürdüğü onurlu mücadeleyi, Türkiye her şart altında desteklemeye devam edecektir. Türkiye, Kıbrıs’lı soydaşlarının varlığını tehdit eden hiç bir yaklaşımın yanında olmayacaktır.”

Vatan Partisi’nin seçim beyannamesinin 77. Sayfasında yer verilen Kıbrıs konusuyla ilgili olarak “KKTC’yi Türkiye ile Bütünleştireceğiz” başlığı altında şu ifadeler kullanılmış:

ABD’nin “Birleşik Kıbrıs” planı yapaydır ve emperyalist amaçlara hizmet etmektedir. Bir Kıbrıs milleti olmadığı gibi, “Birleşik Kıbrıs Devleti”nin başka bir temeli de yoktur. KKTC’nin Türkiye ile bütünleşmesi, Kıbrıs’ın her iki toplumu yanında Türkiye ve Yunanistan halklarının yararınadır ve dünya barışı için en doğru çözümdür. Millî Hükümet, bölge ve Avrasya ülkelerinin de desteğini alarak, KKTC’nin Türkiye ile bütünleşmesini gerçekleştirecektir. Kıbrıs’ta Türkiye ve Yunanistan dışında, herhangi bir devletin ve devletler topluluğunun askerî güç bulundurması ve üsler kurması kabul edilemez.

HDP seçim beyannamesinin 65. Sayfasında Kıbrıs sorunu tek cümle ile yer almış:

Kıbrıslı Türk ve Rum halklarının Ada’nın bölünmüşlüğüne son vermek ve politik çözümü sağlamak için ortaya koydukları çözüm önerilerini ve çabalarını desteklemeye devam edeceğiz.

HDP’nin 2015 yılı seçim beyannamesindeki Kıbrıs yaklaşımı yine tek cümleydi:

“HDP, Kıbrıslı Türk ve Rum Halklarının Ada’nın bölünmüşlüğüne son vermek için ortaya koydukları çözüm önerilerini ve çabalarını desteklemeye devam edecek”

Kıbrıslı Türk ve Rumlar Türkiye’nin seçimiyle her ne kadar hayli ilgiliyse de seçim beyannamelerine bakılırsa Türkiye siyaseti bu ilgiye karşı çok da karşılık vermiş gibi görünmüyor…