Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan diktatörlük yolunda bir adım daha attı.
Musul’da Türk Konsolosluğu çalışanlarının IŞİD tarafından kaçırılması haberlerini yasakladı.
Tabii ki yasak kararını Mahkeme aldı ancak mahkemenin kararından iki gün önce Erdoğan bir konuşmasında basından Musul ile ilgili haberlerin yazılmasını, çizilmesini istememişti. İşte bu konuşmadan iki gün sonra Mahkeme bu yasağı getirdi ve basın artık Musul Konsolosluğu’yla ilgili haber yapamıyor, yayamıyor.
***
Neden diktatörlük yolunda bir adım daha attı dedim?
Çünkü biliyorsunuz Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’na çok büyük sürpriz olmazsa aday olacak.
Köşke çıkmaya hazırlanırken Erdoğan başkanlık sisteminden hep söz etti. Oysa ki biliyorsunuz Türkiye’de başkanlık sistemi yok. Yani Cumhurbaşkanı’nın yetkileri sınırlı… Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık’tan sonra Köşke çıkarken sınırlı yetkiyle oturması beklenemez!
Mutlaka Başbakan’ın da yetkilerini elinde bulundurmak, Türkiye’yi ve hükümeti Köşk’ten yönetmek isteyecektir.
Ama deniyor ki “yasalar ve Anayasa buna izin vermiyor.”
Ne yani!
Şimdiye kadar Tayyip Erdoğan’ın icraatları hep Anayasa’ya ve yasalara uygun muydu?
Medya kurumlarını adamlarına satın aldırırken, istemediği gazetecileri işlerinden ederken, devlet kurumlarında kilit yerlerdeki insanları hallaç pamuğu gibi oradan oraya sürerken, Yargı’ya ve yargı organlarına istediği gibi müdahale ederken, emirlerine uyacak hale sokarken, orman alanlarını tamamen inşaata açarken, oğlunun, bakanlarının çocuklarının evlerinde ayakkabı kutuları içinde paralar, para sayma makineleri bulunurken bunlar hangi yasalara uyuyordu?
Sonuç ne?
Kocaman bir hiç.
Rüşvet verenler de rüşvet alanlar da ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar, hatta toplumdan hâlâ saygı görüyorlar.
***
Erdoğan Köşke çıkmaya hazırlanıyor. Muhalefet ise yolunu kolaylaştırmak için sanki elinden geleni yapıyor.
Durum bu iken Çankaya Köşkü’ne çıkması beklenen Erdoğan’ın yasaları ve Anayasa’yı uygulamasını beklemek saflık olur çünkü Tayyip Erdoğan bir diktatör profili çiziyor.
Dünyada herhangi bir yerde herhangi bir diktatörün varolan yasaları uyguladığı görülmemiştir.
Oradaki yasalar, diktatörün koyduğu yasalardır. Kendi kurallarıdır.
Ne tesadüftür ki bu satırlar yazılırken yine Türkiye’den bir haber düştü ajanslara;
12 Eylül’ün darbecileri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya müebbet hapse çarptırıldılar. Tam 34 yıl sonra… Geç gelen bir adalet, eğer adaletse!..
Onlar kesmiş biçmişlerdi, işkence edip öldürtmüşlerdi, yaşam hakkı tanımamışlardı kimseye…
Ardından Köşke çıkmıştı Evren, Cumhurbaşkanı, diktatör olmuştu. Kendi yasaları vardı.
O günlerden aklımda kalanlardan biri de Evren’in polisi tarafından yüzümüz duvara yapışık, ellerimiz, ayaklarımız açık, arkadaşlarla beraber istiklal marşı söylemeye zorlanarak ‘türklük’ kontrolümüzün yapılmasıydı.
Darbecinin, diktanın mantığı işte…
Aradan 34 yıl geçti.
***
Şimdi Köşke başka biri çıkacak gibi… Tür değiştirmiş, farklı bir model diktatör…
‘Korkmuyorum’ desem yalan olur.