Geçen hafta sonu, 35. TUYAP Kitap Fuarına katılmak için İstanbul’daydık… Giderek betonlaşan; demografik yapısı değişen; sokaklarına korkunun sindiği, karalara bürünen bir İstanbul karşıladı bizi…
Geçen yıl yaşadığım korkunç “Cumartesi” deneyiminden sonra; yoğun trafik ve “kuru kalabalık”tan kurtulmak için, imza günüm (NezihEr Yayınları standında) olan Cuma’yı seçmekle yetindim.
TÜYAP’ın yaptığı açıklamaya göre, Kitap ve Sanat Fuarlarını ziyaret eden kitapsever ve sanatsever sayısı geçtiğimiz yıla oranla %11,3’lük bir artış göstererek 621 bine ulaşmış; ama oralara gidenler bilir ki, bu “ziyaretçiler”in çoğunun derdi, edebiyat/sanat değil…
Öğrencilerin, promosyon peşinde sağa sola koşuşturmasıyla boğuculaşan kalabalık; stantlara ve kitaba ulaşımı engellerken; küçücük stantlara sıkışan yazarların yüzündeki “umutsuz / karamsar” ifadeyi görmek hüzünlendiriyor beni…
Ziyaretçilerin yüzde 90'ı ders ve test kitabı için uğruyor oralara, gelmişken diğer salonlara da geçip “birlikte fotoğraf çektireceği popüler bir yazar aramakla” geçiriyorlar saatlerini.
Fuar’ın büyük salonlarının neredeyse yarısını “dini yayınlar” kaplıyor; Büyük yayınevlerinden geriye kalan kıyı, köşede ise daha küçük yayınevleri… Yazar ve edebiyatçıların yönettiği dergi ve yayınevleri ile “dernekler/vakıflar” her zaman olduğu gibi “4. Salon” denilen (büyük salonların arasındaki) dar koridora sıkışmış durumda… 3-4 metrekarelik bu stantların fiyatının bile 1500TL civarında olduğunu düşününce, tablo daha da kararıyor…
Fuardaki en anlamlı (ve düşündürücü) stant, hiç kuşkusuz ki; Türkiye Yayıncılar Birliği’nin, Barış İçin Yazarlar adına 1. salondaki stanttı. 35 yazarın dayanışma amacıyla Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay’ın kitaplarını imzaladığı stant bile beklenen ilgiyi görmedi.
Perşembe gün, Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay’ın serbest bırakılacağı haberleri yayılmıştı; tam bir aldatmaca çıktı o da… Bir davadan “serbest bırakılıp; ötekinden tutuklandıkları” haberi ile bir kez daha bozuldu moraller… (“Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma” suçundan yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle tahliye kararı verildi. Ancak mahkeme, şüphelilerin, “Terör örgütü üyeliği” suçundan tutukluluk hallerinin devamına hükmetmiş.)
Kitap fuarında karşılaştığım Türkiyeli yazar dostların genelinde “umutsuzluk ve karamsarlık” olması rastlantı değildi bu yüzden…
Kimileri, “ne var ne yok?” sorusuna; “ne olacak (tutuklanmak için) sıramızı bekliyoruz” diyerek yarı ironik, yarı gerçekçi yanıtlar veriyordu…
Türkiye insanının iktidardan daha hızlı bir biçimde sanattan, edebiyattan ve bilimden uzaklaştığının büyük bir aynası gibiydi o fuar. Türkiyeli dostlar kadar moral bozukluğuyla ayrıldım oradan. Bir saati aşan dönüş yolunda “seneye bir daha gelir miyim?” diye düşünüp durdum…
4. Salonun tüm stantlarında asılı duran “Turhan Günay yalnız değildir” afişinin önünde uzun uzun konuştuk, Sezai Sarıoğlu’yla…
---------------------------------------
ÖLÜMÜNÜN 6. YILINDA FİKRET DEMİRAĞ’I ANIYORUZ
Fikret Demirağ altıncı ölüm yıl dönümünde bir dizi etkinlikle anılıyor.
Bugün saat 14.00'de Sanatçı ve Yazarlar Birliği’nin organizasyonuyla Demirağ’ın mezarı başında yapılacak anmanın ardından; Çatoz'da Muhtarlık ve Kültür derneğinin organize ettiği etkinlikler ( saat 16.00'da Büst açılışı; ardından Lirik şiir grubundan şiir dinletisi; Demirağ’ın Türkiye'den gelecek dostlarının söyleşi ve dinletisi) gerçekleşecek.
Sanatçı ve Yazarlar Birliği’nin geleneksel hale getirdiği " Şiir Otobüsüyle Lefke Buluşması" ise yarın saat 11.00’de Lefke Ağaçlı kahve’de başlayacak.
Lefke Belediyesi, Lefke Çevre ve Tanıtma Derneği, Lefke Turizm Derneği, Denizli-Gemikonağı Kalkındırma Derneği ve Lefke Gazi Lisesi işbirliğiyle şiir dinletisi ve söyleşiler Lefke’nin yanı sıra; Hasan Karlıtaş rehberliğinde, “Vuni Ören yeri"nde sürecek. .