2012’yi kayıp bir yıl olarak tarihe yazdık. Bütün bir yıl belirsizlikler yılı oldu. Hiçbir konuda en küçük bir gelişme yaşanmadı.
2012 yılı içinde zaten Eroğlu seçildiğinden beri ağır aksak giden Kıbrıs görüşmeleri bitti. Tıkanma uzun süre BM yetkilileri tarafından gizlense bile, nihayet Temmuz başında AB dönem başkanlığını devralan Rum tarafı bahane edilerek Rum cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasına ertelendi.
Şimdi herkes Şubat 2013 sonrasını bekliyor. Bu konudaki beklentiler ne düzeydedir bilmiyorum. Ama güneyde kim seçilirirse seçilsin Eroğlu ile nereye gidilebileceği meçhuldur.
Hayatı boyunca çözüm karşıtı olan ve çözümü yalnızca “mevcut durumun devamı” olarak algılayan bir liderle nasıl bir çözüm bulunacaktır? BM bu konuda ne gibi adımlar atacaktır? Türkiye bu sürece nasıl katkı yapacaktır?
Sanırım bütün bu sorulara önümüzdeki günlerde yanıt arayacağız.
***
2012’de iç konularda da hiçbir gelişme yaşanmadı. Neredeyse bütün bir yıl UBP kurultay çalışmaları ve kurultay sonrası mahkeme süreciyle geçti.
Bu ne mühim bir davaymış ki mahkeme hala sonuçlanamadı. Önceki gün Yüksek Mahkeme de kararını açıkladı. Yüksek Mahkeme de “İrsen Küçük seçilmedi, tüzüğe göre 2.tur şart” dedi. Ama taraflar bunu bile farklı yorumlamaya, farklı algılamaya devam ediyor.
Devlet zaten kurultaya endeksli olarak günlük görevlerini bile yapmıyor. Ülke kendi kendine yönetiliyor. Çarşıda yabrak kımıldamıyor. Devleti yönettiğini zannedenler bunu umursamıyor. Bu hükümete göre ay sonu memur ve emekli maaşları ödendiği zaman herşey tamamdır. Esnaf, zanaatkar, serbest meslek sahipleri ne yapar, ay sonunu nasıl getirir düşünen yok.
Lefkoşa çöple boğulmuş, her yer kokuyormuş, sokak lambaları yanmadığı için her yer karanlıkmış kimin umurunda. Belediye çalışanları direnişleri sonucu 2’şer maaş ödendiler ya yeter.
Peki bu ay ne olacak?
Öümüzdeki Perşembe ay sonudur. Bu çalışanlar maaş alabilecek mi? Bunu düşünen yok.
Varsa, yoksa kurultay.
Varsa, yoksa mahkeme.
***
UBP Nisan 2009 seçimlerini kazanarak tek başına hükümet kurdu. Nisan 2010’a kadar herşey cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlıkla geçti. Bu dönemde ülke için hiçbirşey yapılmadı.
Eroğlu cumhurbaşkanı olunca zaten Haziran 2010’da Yerel Seçimler ve Eroğlu’nun boşalttığı Milletvekilliği seçimi hazırlığıyla geçti. Zaten yerel seçim günü, daha seçim bitmeden KTHY’nin iflası ilan edildi.
Haziran 2010’dan sonra da UBP tranferlerle yoluna devam etti. Yani halktan almadığı yetkiyi halka rağmen, ayak oyunlarıyla kullanmaya devam etti.
Bütün bu süreçte UBP hükümetleri ülkeyi düzlüğe çıkaracak hiçbir adım atmadı. Buna karşın kurumlarımızı hormonlu Türk sermayesine peşkeş çekme çabasına girdi.
KTHY’yi iflas ettirdi, pazarı Türk uçak şirketlerine terketti. Ercan havaalanını bir TC firmasına devretti. Firma işe yatırımlardan değil, dutyfree shoplarla, mevcut oto-parktan para toplamakla başladı. Kıb-Tek ve Telekomünikasyon Dairesi’ni de TC hükümeti ile imzalanan yeni ekonomik paketle özelleştirme sözü verdi. Özelleştirme için bahane arıyor.
Bu hükümet acaba ilaç için en küçük bir gelişme sağladı mı diye baktığımızda da bir önceki hükümetten miras bulduğu çipli kimlik ve pasaport işlemini görüyoruz ki onu da yüzüne, gözüne bulaştırdı. İnsanlar KKTC pasaportunun tek geçerli sayıldığı TC havaalanlarında saatlerce beklemek durumunda kaldı.
Bu hükümet artık bu halkın sırtından inmelidir. Mevcut haliyle zaten daha fazla götüremeyeceğini bildiği için 2013 yılına yeni transferlerle girmiştir. Ama ne kadar transfer yaparsa yapsın kimse halka rağmen ayakta kalamaz. Artık UBP hükümetinin günleri sayılıdır. Sayılı günlerse çabuk geçer. Yeter ki muhalefet akıllı, kararlı ve çözüm üretici biçimde bu hükümete yüklensin. Üreteceği çözümleri de halkla paylaşarak, halkı da bu sürece dahil edebilsin.
Bence bu aşamadan sonra asıl önemli olan UBP hükümetinin ne yapacağı değil, muhalefetin ortaya koyacağı performansın ne olacağıdır.