UBP üyesi severek ve isteyerek desteklediği  Faiz Sucuoğlu’na yapılanı onaylamamıştır

Serhat İncirli

UBP’nin son kurultayına kaç kişi katıldı?
Önemli mi rakam?

-*-*-

Tarkan’ın İzmir’deki konserini kaç kişi izledi?
2 milyon dediler!
Tayyip Erdoğan yanlısı medya, 350 bin yazdı!
Polis 300 bin demiş falan…

-*-*-

Büyüklük gerçekten önemli mi?
Hani İngiliz dilinde sorulduğu şekliyle, “Does size really matter?”

-*-*-

Dünya’da, sanıldığından çok daha yüksek oranda erkek, vücutlarıyla yakından ilgileniyormuş…
Ve yine erkekler, özellikle de “şişman, kısa, uzun, kel” gibi durumlardan çok, özellikle mesele “takımlara” geldiğinde, daha obsessed yani takıntılı olabiliyormuş…

-*-*-

Bu konu, “telefon verici antenlerinin kansere sebep olup olmadığı” veya “tavuğun mu yumurtadan çıktığı yoksa yumurtanın tavuktan mı çıktığı” meselesi kadar olmasa da, kesinlikle tartışma meselesidir… 
“Büyüklük” değil, “çalışkanlık” veya “iş yapabilme becerisi” daha önemlidir diyenler olduğu gibi, kesinlikle “size matter” noktasında olanlar yani büyüklüğe “büyük” önem verenler bir hayli fazladır…

-*-*-

Senin 13 binden fazla üyen varsa ve “çok önemli” kabul edilen olağanüstü kurultayına sadece 500 üye gelmişse; tabii ki “büyüklük hesabı” yapılır!
En az 12 bin 500 UBP üyesi Pazar günkü kurultaya gitmedi.

-*-*-

Kaldı ki, resimlerden seçebildiğim kadarıyla “bakanlık bekleyen vekiller; bakanlıktan gitmek istemeyenler; müdürlük – müsteşarlık bekleyen bürokratlar; oldukları görevleri kaybetmek istemeyen bürokratlar; yönetim kurulu başkanlığı bekleyenler ve kabileleri ile yönetim kurulundan gitmek istemeyenler ve kabileleri” hep oradaydı!
Yani bütün bu kişiler en az 150 kişidir… Ve bu 150 kişi “üye değildir”… 
Bu durumda, kurultaya katılan en fazla 700 kişi de düşer miydi 450 kişiye?
Düşerdi!
Bürokratlar yanında, gazeteciler, polisler falan da var… 
Tekrar edeyim, Pazar günkü kurultaya en fazla 450, bilemediniz 500 oy hakkı bulunan kişi katılmıştır… 

-*-*-

Kısacası, söylemek istediğim şudur: UBP üyesi severek ve isteyerek desteklediği Faiz Sucuoğlu’na yapılanı onaylamamıştır.
Hem de Sucuoğlu’nun son yasal kurultayı kazandığı yüzde 61 oy oranı bir yana; üyeler, geçtiğimiz Pazar günkü olağanüstü kurultaya en az yüzde 90 oy oranıyla katılmamıştır. 

-*-*-

Efendim UBP oy mu kaybediyor?
Ciddi bir miktar kaybettiği açıktır ama bu, önümüzdeki seçimlerde bir yenilgi alacaklarını işaret etmez.

-*-*-

Kendi içimize kapalı, çirkef bir siyasi yapıda UBP’nin yaşadığı demokrasi utancı asla sorun olmaz…
Allah’a çok şükür ki, Dünya’dan uzağız…
Yoksa, mevcut Seymenbaşı, hükümet başı ve yaşadıklarımız; KKTC adı verilen coğrafyayı, Dünya’nın en ciddi demokrasi utancı olarak kabul edecekti…

-*-*-

Kısacası, UBP için bence “size” yani “büyüklük”, asla sorun değildir!

-*-*-

Bu arada, Seymenbaşı ile hükümetin başının aşırı kahkaha sebebini de öğrenmiş olmaktan büyük mutluluk duyuyorum!
“Helal olsun, ikisiyle de gurur duyuyorum, Maşaallah” diyorum!
Başka bir şey de demiyorum!

-*-*-

Haaa, tekrar edeyim ki hata olmasın; bir tek atama bekleyenler, görev isteyenler miydi kurultaya gelenler?
Yok canım, elbette yürekten UBP’li olup gelen birkaç yüz kişi mutlaka vardı!
Çok az da olsa, “hiçbir çıkar beklemeksizin UBP’li olan beş on kişi elbette vardır”…


Tayyip Erdoğan’ın 
münafık adamları!

Özgür Gazete yazdı…
14 yaşındaki bir kız çocuğu Mağusa’daki okulunun 9’uncu sınıfına başını bağlayarak gitmek istemiş…
14 yaş!
Kendisi karar verebilecek yaşta değil…
Ancak, “başını bağlamak en doğal hakkıdır”…

-*-*-

Okul ne yaptı?
“Olmaz” dedi…
Hukuk bunu emrediyor!
Okul yönetimi doğruyu yapmıştır…

-*-*-

Her hangi bir milletvekili okulu arayıp, “kabul edeceksiniz” diye bir mesaj verdi mi?
Vermişse “suç” işlemiştir.
Polis sorgulamalıdır!

-*-*-

Şimdi gelelim esas meseleye!
Kıbrıs Türk toplumu laik bir toplumdur…
Laiklik, kız çocuklarının veya kadınların başlarını örtmeleri gerektiği demek değildir…
“Takacaksınız zorunludur” demek de “takamazsınız yasaktır” demek de “laiklik”le bağdaşmaz.
Faşizmin işine girer…

-*-*-

Peki vekil arkadaşın müdahale hakkı?
Vekil arkadaş, okul başvurusunu gerçekten yağmışsa; çok inandığından değil, Türkiye’deki radikal dinci kesime kahramanlık sergilemek amacıyla yapmıştır… 
Ve yaptığı, münafıklıktır.

-*-*-

İslam Dini’ni bilmeyen, besmele bile çekmeyi doğru bir şekilde öğrenmemiş Seymenbaşı’nın her Cuma camiye gitmesi gibi!

-*-*-

Ben de onların en iyi yaptığı şeyi yapıyorum…
Anavatan’a “gammazlıyorum”…
Sayın Tayyip Erdoğan, sizin buradaki adamların çoğu münafıktır!

Çok bel altı yazı yazdığım gerekçesiyle suçlanırım bazen… Çok severim bela altı yazmayı… Siyaset ile bel altı birlikte daha hoştur… Mesela Allah rahmet eylesin, Turgut Özal’ı (Fotoğraf) çok eleştiriyorlarmış; O da kızmış ve "Biraz da küçük Turgut'la oynasınlar" demiş… Muhalefetten yanıt gelmiş: "Onunla Semra Hanım oynasın"… Çok daha güzeldi Türkiye bir zamanlar… Hoşgörülüydü sanki… En güzel sözler, en akıldaa kalanlar Süleyman Demirel’e aittir… O da, “Türkeş Türk çocuğu, Ecevit halk çocuğu, Erbakan Müslüman çocuğu biz o….. çocuğu muyuz?”…