Bu retoriği iyi biliyoruz biz…
Statüko bekçileri hep aynı soruyu sorar çünkü:
“Ne acelesi var?
Şeker suya mı düştü?”
En çok da Kıbrıs’ta çözüm çabaları gündeme geldiğinde söylenir bu…
“Bu işler aceleye gelmez!..”
Öyle ya…
Kıbrıs sorununu çözmek için acele etmeye ne gerek var Allah aşkına?
Daha dün bir, bugün iki…
50 sene mi oldu?
E çok mu?
Aceleye lüzum yok!
**
Şimdi de Anayasa değişikliği konusunda aynı aynı mantık piyasaya çıktı.
UBP’nin de, DP’nin de sözcüleri o bildik nakaratı tekrarladılar dün, aynı ağızdan…
“Aceleniz ne?”
Anayasa’nın böyle çabucak değiştirildiği nerede görülmüş?
Yasaların anası bu… Öyle zırt-pırt değiştirmek olur mu?
29 sene önce mi geçti şimdiki Anayasa?
Olsun!..
Çok da eski değilmiş.
Kalsın, değişmesin.
29 Haziran’da referanduma götürülmesin.
Sonrası Allah kerim!..
Seneye, Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar beklesek bir yerimiz mi eksilir?
Hiç!..
**
UBP ve DP dün yeni bir ‘Saray oyunu’nu sahneye koydu bana göre…
İktidarın büyük ortağı CTP’ye dönük bir ‘sinir harbi’ olarak gördüm olanları…
Seneye seçimlerin derdine düşen ama yerel seçim konusunda sağdaki iki partiyi bir araya getiremediği gibi birçok bölgede birbirine sokan Saray, bazı bölgelerdeki ‘lokal ittifak’ denemesinin ardından şimdi de Anayasa üzerinden yeni bir operasyon başlatmışa benziyor.
Muhtemelen bugün birçok ‘akıl hocası’, sağlı-sollu CTP’ye şu ‘mühim’ çağrıyı yapacak:
“Derhal hükümeti bozun!..”
Neden?
Çünkü bu gidişle CTP yerel seçimden ciddi bir üstünlükle çıkacak ve seneye Eroğlu belki de aday olmakta bile zorlanacak.
Manzara bu…
**
Peki ama Anayasa üzerinden DP’nin tutarsız tavrı gerekçesiyle CTP’ye dayatılacak bir ‘çekil’ baskısı yerel seçimlerde sonuca dramatik bir etki yapar mı?
Gördüğüm kadarıyla yapmaz.
An itibarıyla UBP ve DP hükümet kuracak çoğunluğa da sahip değil. Belki olsalar, UBP’nin iktidara geleceği söylemi bazı oyları bu partiye yaklaştırabilirdi.
Her ne kadar dün üç milletvekili de ‘farklı partilere mensupmuş’ gibi bir görüntü çizdiyse de, TDP’nin bu aşamada ‘üçlü koalisyon’ gibi bir senaryoda yer alma olasılığı da sıfıra yakın…
O zaman mecliste sahnelenen ‘nisap’ krizinin sebebi ne olabilir?
Tabii ki ‘EVET’!..
Referandumda Anayasa’nın değişmesinden korkuyorlar.
UBP de…
DP de…
Ve elbette Cumhurbaşkanı Eroğlu da…
“Biz de Anayasa’nın değişmesini isterik, amma…” retoriği ne kadar da benziyor 2004’tekine, değil mi?
Referandumdan çıkacak ‘EVET’ CTP’nin ‘başarı hanesi’ne yazılacak ve sonrası malum…
TDP milletvekili Mehmet Çakıcı’nın dünkü krizden sonra sarf ettiği “Böyle parti ve kişisel çıkarların ön planda tutulduğu bir mecliste bulunmaktan utanıyorum” sözleri önemlidir.
Anayasa değişikliğinin engellenmek istenmesinin perde gerisinde sadece ve sadece kişisel ve partisel hırs ve ihtiraslar ve buna alet olanların pasif, pısırık, halktan yana olmayan davranışları vardır.
Biz bu filmi de görmüştük.
2003’te halkın referandum hakkını gasp edenlerin yaptığı ne idiyse, şimdi yapılanın da ondan geri kalır bir yanı yoktur.
Anayasa’nın değişmesini ısrarla isteyen ve 29 yıl aradan sonra ilk kez Genel Kurul aşamasına gelmesinde en önemli rolü oynayan CTP, bu engel karşısında elindeki en güçlü kozu oynamalıdır.
O da hükümeti bozmak değil, süratle ‘erken seçim’ önergesi vermektir. Hem de perşembeyi bile beklemeden!..
Anayasa’yı değiştirmek için bile toplanamayan bir meclis bu topluma layık değildir!