UBP’de ‘telkin’, ‘fitne Kumkumaları’ ve ‘cazgırlaşma’!

Serhat İncirli

UBP’de bakan olmak istemeyen vekil yok gibi…

Bakan olup bakanlıktan ayrılmak isteyen vekil de yok gibi…

Bu da tümünün en doğal hakkı!

-*-*-

Ancak aylardır, “şu bakan değişecek, bu bakan gidecek, yerine şu gelecek” dedikoduları ile yatıyoruz ve kalkıyoruz!

-*-*-

Şimdi, “Türkiye artık Başbakanı da görevden alacak” dedikodusu yayılmaya başladı.

Hatta, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi’nin Sadrazamköy’de bir kahve sohbetinde, köylülere, başbakanla alakalı söylediği iddia edilen sözler; ne yenilirdi, ne yutulurdu!

-*-*-

Molehiyacı Ersin Tatar, her gittiği yerde “egemen eşit devlet” meselesini ağzından düşürmüyor!

Egemen ve eşit bir devlet!

-*-*-

Peki, bu devlet nasıl egemendir?

Nasıl bağımsızdır?

Gündem Kıbrıs’ta yayınlanan şu haberi birlikte okuyalım:

“… ‘Bu yıl kurultay yılıdır’ açıklamasını yapan Taçoy, parti tüzüğüne dikkat çekti ve kurultayda aday olduğunu söyledi. Taçoy, ‘Partinin ağabeyi olarak Başbakanın görev yapması arzulandı. Bize de o telkinde bulunuldu ki ‘ağabey olarak gelsin, bir dönem dursun ortalıkta bizde fazla cazgırlık yapmayalım’ dediler. Ortalık artık sakinleşti. Bundan sonra bir başka çalışma gerektirir. Ağabey devam edecekse devam eder, aday olur. Demokratik kriterler çalışır. Demokratik kriterler çalışmadığında hem KKTC insanı hem de UBP tabanı şikâyetçi olur’ açıklamasını yaptı.

-*-*-

Birileri gitmiş ve UBP’lilere demiş ki; “Başkanınız Ünal abi olacak ve başbakanlığı üstlenecek”…

Telkin’de bulunmuş!

Telkin, bir nevi emirdir!

“Yapacaksınız ulan!” şeklinde olmasa da, “yapmayın da görürüz” şeklindedir!

-*-*-

Ve denmiş ki bazı kişilere; “fazla cazgırlık yapmayın!”…

-*-*-

Birinci sorum: Telkinde bulunanlar kimlerdir?

İkinci soru: Faiz Sucuoğlu iki kez tumba ettirildiğinde demokratik kriterlere tecavüz edilmemiş miydi? Ve tüm UBP neden uyumuştu?

-*-*-

Ve alın size bir yorum: Demek ki telkinde bulunanlar korkunç, ürkütücü, tehlikeli kişilerdir! İstisnasız tüm UBP bu telkine uydu… Cumhurbaşkanı da, Meclis Başkanı da, bakanları da, vekilleri da…

-*-*-

Ve bir de kelime oyunumuz olacak bugün; “cazgır nedir?”

Cazgırlaşma nedir?

Türk Dil Kurumu’na göre “Cazgır”ın iki anlamı var:

1 - Güreşecek olan pehlivanları yüksek sesle izleyicilere tanıtan ve dua okuyarak onları alana süren kimse:
2. Fitneci.

Aynı sözlüğe göre, fitneci, “… Fitne çıkaran, ara bozuculuk yapan; cazgır, karıştırıcı, fettan, fitne fücur, fitne kumkuması” demektir…

-*-*-

En çok “fitne kumkuması” hoşuma gitti!

Bir örnek verelim; Ersin Tatar, molehiya ayıklamayı çok seven bir fitne kumkumasıdır!

-*-*-

Allah Hasan Taçoy’dan razı olsun, “kumkuma”nın da anlamını öğrendik sayesinde…

Üç anlamı var:

1. Küçük testi, çömlek.

2. Zemzem, mürekkep vb. sıvılar konulan kap.

3. Kötü, olumsuz bir özelliği kendinde fazlasıyla toplayan kimse, olay, olgu veya yer…

-*-*-

Gelelim sonuca:

KKTC, egemen, eşit ve bağımsız bir devlet değildir…

Türkiye’nin mutlak egemenliğinde, bir sömürgedir sadece…

Ve UBP’liler de “cazgır”dır!

Kendilerine “sus” emri verildi, sustular!

Şimdi hepsi birden fitnecilik yapıyorlar!

-*-*-

Bir de hiç çekinmeden, KKTC’nin egemen ve eşit bir devlet olduğunu iddia ediyorlar!

Fitne kumkumaları sizi!


Özür dilemeyecek misiniz?

Şampiyon melekler konusu…

Bu konudan hiç söz etmek istemem…

Aklıma getirmemeye çalışırım…

-*-*-

6 Şubat’ta Kıbrıs Türk toplumu, tarihinin en büyük acısını yaşadı…

35’i orta okul öğrencisi ve öğretmenleri olmak üzere, 45 vatandaşımız bu depremde yaşamlarını yitirdi…

-*-*-

Siyasetimiz, özellikle de devleti yönetenler, voleybolcu öğrencilerin acılı ailelerini ziyaret ettiler…

Cenazelerinde en ön safta namaz kıldılar…

Buraya kadar şikayetim yok…

-*-*-

Ama yapamayacaklarını bile bile, bu acılı insanlara sözler verdiler…

13 Şubat 2023 tarihinde toplanan Bakanlar Kurulu, “… yaşamlarını yitiren öğrenci ve görevlilerin, görev şehidi olarak kabul edilmeleri için gerekli yasal düzenleme çalışmaları yapılmıştır” diye açıklama yaptı… Bu açıklama doğru değildir…

-*-*-

Aynı Bakanlar Kurulu, “… yaşamını yitiren insanlarımızın hatıralarının yaşatılması için Gazimağusa Belediyesi ile işbirliği içerisinde, uygun görülen bir alana anıt yapılmasıyla ilgili gerekli girişimlerin başlatılması…” kararını aldı…

O iş de yattı…

-*-*-

“… Türkiye Cumhuriyeti’nde meydana gelen deprem felaketinde hayatlarını kaybeden sporcularımız anısına bir kapalı spor salonu yapılmasına, tüm masrafların ise Maliye Bakanlığı’nın uygun göreceği bir kalemden karşılanmasına karar verilmiştir” kararı da aynı Bakanlar Kurulu’nun kararları arasındaydı…

Sıfır çalışma söz konusu!

-*-*-

Tamam yalana alıştınız… Herkese yalan söyleyiniz… Ama keşke bu yalanları söylemeseydiniz…

Şimdi birileir çıkıp, “yok yahu çalışma başlattık ama biliyorsunuz, bürokrasi var yavaş gidiyor” falan demeye kalkacak!

Ne olur, daha geç olmadan, “yapamadık” deyip özür dileyiniz!


Ersin Tatar, Kıbrıs Haber Ajansı’na mülakat verdi ve aynen şunları söyledi: “İki devletli çözüm çabası uluslararası toplumda istediğimiz yankıyı uyandırmadı”… Dün akşam üzerine kadar, “yok yahu ben böyle bir şey söylemedim” diye açıklama yapmasını bekledim… Demek ki doğru okudum! Acı bir itiraf aslında… Ve gayet saf bir şekilde söylüyor Tatar, “kimse bizi takmadı, egemen eşit devlet çıkışımız bir moka yaramadı” diyor açıkça… Bu ne rahatlık, bu ne saflık, bu ne molehiyadır ya Rab!..