ÜÇ DENKLEM…

Sürekli olarak yeni bir siyasetten bahsediyoruz. Yeni bir alternatif ya da umuttan. Zaman zaman dile getirilse de erken seçim, şimdilik muhalefet partileri için biraz kısık sesle dile getirilen bir alternatif. Bu süreçte seçime

 

 

         Sürekli olarak yeni bir siyasetten bahsediyoruz.

         Yeni bir alternatif ya da umuttan.

Zaman zaman dile getirilse de erken seçim, şimdilik muhalefet partileri için biraz kısık sesle dile getirilen bir alternatif.

         Bu süreçte seçime girmek ve süreci şekillendirmek çok kolay değil.

         Kıbrıs’ın Kuzey’i uzun zamandır, birikmiş yanlış siyasetlerin sonucunu yaşıyor. Bugün ortadaki tablo, belki de en fazla siyaset yapmayı zorlaştırıyor.

         Öncelikle nüfus sorunu…

         Bugüne kadar taşıma nüfusla rakamsal bir çoğunluk yaratma siyaseti, zaman zaman yüksek, zaman zaman kısık sesle dile getirildi. Buraya taşınan nüfus ise, dağıtılan vatandaşlıklar ve çeşitli vaatlerle genellikle sağ partilere endekslendi.

         Ve her seçimde, çantalar içinde para verenlerin çantasının büyüklüğü belirledi, özellikle şehir içlerindeki grafiği.

         İşin acı tarafı, bu itiraf meclis kürsüsünden dile getirilse de toplumsal zeminde yeterli yankıyı yaratamadı.

Hukuki süreç zaten konuyla ilgilenmedi!

         Ama gerçek olan şu ki, burada sokaklar arası ciddi bir gündem değişikliği var. Bir şehirle bir mahalle arasında uçurumlar yaşanıyor. Merkezlerin öncelik ve sorunuyla, çevrenin öncelikleri aynı değil.

         İşin acı tarafı, medyada yeterince yer bulmayan, sesi yeterince yüksek çıkmayan ama hakimiyetini yükselten ayrı bir nüfus yapısıyla karşı karşıyayız.

Bu durum empati kurulmasını, karşılıklı diyalog enstrümanlarını azaltan bir sonuç çıkarıyor karşımıza.

         Son zamanlarda Türkiye’den buraya gelen nüfusun meclisteki temsiliyeti, ya da yeni bir siyasi parti kurmaları gerektiği söylemleri dolaşıyor kulislerde.

         Belli ki bu söylentiler, biraz da “Kıbrıslı” siyasetin bu başkalaşmaya karşı yeterince etkin bir siyaset üretememesinden de kaynaklanıyor. Yani bir yerde boşluk olursa, bir yerlerden bu acilen dolduruluyor ya da doldurulması hedefleniyor.

         Nüfus sorunu ne kadar yapısal bir sorun haline dönüşmüşse ve sadece tek boyutla ele alınabilme dönemini çoktan geçmişse, ekonomi de bir başka ciddi yapısal sorundur.

         O yüzden siyasi partilerin sadece kendi ideolojileri kapsamında da değil, evrensel boyutla Kıbrıs’ın kendine özgü koşullarıyla siyaset üretebilme esnekliğine de sahip olabilmeleri gerekiyor.

         Bugüne kadar hükümet olacaklar, Ankara’dan para getireceğinin garantisiyle çıktılar toplumun karşısına. Ankara kimi destekliyorsa, O’na parayı verecek ve bugün ödenmekte zorluk yaşanan memur maaşları, yollar, yatırımlar, Ankara tarafından yapılacaktı.

         Şimdi burada farklı bir döneme girildi.

         Bugüne kadar ekonomik sorunlarla ilgili kendi kendimize yetme şiarı, ezberden söylense de hiçbir siyasi parti, üretim ve kaynak alternatifleri için ortaya somut projeler koyamadı.

         Oysa bu da bir süreç ve kültür meselesi.

Kendi kaynaklarını yaratıp bunu geliştirmek, yatırım alanları yaratmak, üretim kalemlerini desteklemek, kendi ekonomik karakterini analiz edip, reçeteler yaratmak da içselleştirilmesi gereken bir olgu.

         Sadece hükümet edenler ya da etmek isteyenler için değil, toplumun genelinde de bu anlayışın benimsenmesi gerekiyor.

         Bunu da yapacak olan siyasi partiler ve sivil toplum işbirlikleridir.

         Bugünkü durum, hiçbir siyasi parti için kolay bir durum değil. Sağ siyaset enstrümanlarını kaybederken sol siyaset de ortam karşısında yetersiz kalıyor.

         Kültür, siyaset ve ekonomi…

         Bu üç denklemi oturtmak, burada siyasetin kaderini belirlerken, aynı zamanda bir toplumun varlığında da etken olacak.

        

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri