Çok oldu bir kahvesini içmemiştim.
Üstelik komşuyuz.
Şu kokuşmuş Sanayi’de bir sokak yukarıda, birkaç yüz adım ötemizde Vatan.
Çöplükler arasından yürüyerek gidiliyor.
Erten Kasımoğlu’nu içten severim.
Öylesine harika bir arşivcidir, imrenirsiniz.
50’nci senesini kutlayacak meslekte, halen bir elinde kalem, sayfa çizer.
***
Sade içtik kahvelerimizi sade konuştuk.
Siyaset sohbeti, seçimler, sonuçlar derken kalem kağıda sarıldık.
Matbaadan fırsat buldukça Mehmet Kasımoğlu da geldi, bize katıldı.
İyi bir “karmacı” olarak o da görüşler sundu.
Bir baktık ki, Erten Kasımoğlu’yla bir aşağı, üç yukarı gözlemlerimiz örtüşüyor.
“Seçim sonuçları”na dair öngörülerimiz epeyce birbirine yakın...
***
Çok iyi adaylar var bu seçimde.
Bir de “ambalajı iyi” adaylar var.
“İyi insanlar” var ama yönetici olarak ülkenin yararına nasıl bir değer katacakları muamma. Kötüler var, konuşmaya değmez aslında...
Erten abi diyor ki, “Kimi adayların kendi hayat pratiklerine bakıyorum, hangi sivil toplum örgütünde çalışmışlar, hangi mücadelenin içerisinde yer almışlar, ne gibi bir fark yaratmışlar, nerede bir bedel ödemişler, toplumsal ne üretmişler bunlar önemlidir.”
***
Bir aşağı, üç yukarı gözlemlerimiz örtüşüyor dedim ya!
“Üçlü bir koalisyon” modeli yazıyoruz günün sonunda.
Öyle ki, seçim sonuçları ve milletvekili dağılımı, tek olasılık dışında “ikili koalisyon” ihtimali dahi vermiyor.
Tek olasılık UBP-CTP olunca bunu eliyoruz!
Mehmet Kasımoğlu, “Bu UBP birinci gelse ne olacak” diyor, “Kimse kendisiyle koalisyon kurmayacak ki…”
Böyle söylense de emin olamıyoruz.
***
Formülümüz şu:
CTP-TDP-HP üzerinden bir “üçlü koalisyon” öngörüyoruz.
Tufan Erhürman’ı Başbakan yazıyoruz, Kudret Özersay’ı Dışişleri, Cemal Özyiğit’i de İçişleri Bakanı.
“Bu partiler birbirini denetler, cesur davranır, sistemi dönüştürür” diyor Erten abi.
Biraz zorlasak kabineyi de yazardık ya!
Gazetecilerin masasında hükümet kurmak kolay sonuçta...
Ya sandıkta?