Emel Kaya
emel_kaya@hotmail.com
E.K.: 3 ayda bir yayınladığınız UÇSUZ Edebiyat ve Eleştiri Dergisi, Temmuz-Ağustos-Eylül 2018 tarihli 4. sayısı ile birinci yılını doldurmuş bulunuyor. Daha nice yıllar okurla buluşmanızı diliyorum.
Halihazırda adada düzensiz aralıklarla yayınlanan insanzamanmekan, Arka Bahçe, Kerpiç gibi edebiyat dergileri var. Siz, Kıbrıs’ta bir edebiyat dergisi çıkarmaya neden ve nasıl karar verdiniz? Demem o ki, toplumun okuma potansiyeli ve eleştiriye olan mesafesi ciddi bir tartışma konusu iken bu ucu bucağı belirsiz işe girişmekte kaçınılmaz biçimde heyecan verici ve ikna edici olan neydi?
F.A.R.: Tek başına yazıyor olmak yeterli gelmiyor, yeterli olmamaya başlıyor; tek başına okumak eyleminin yetersizliği gibi. Bir şeyleri değiştirmek arzusu en başta üreten kişinin küçücük alanında başlıyor. Alan genişledikçe var olabilmenin yegâne yolunun paylaşmak olduğunu fark ediyorsunuz. Genişleyen alanlar, yeni insanlar anlamına geliyor. Bu noktada birlikte hareket edebilmenin gücü, sınır olarak düşündüğünüz yerleri silikleştiriyor. Onların görünmez, aslında hiç de var olmayan, sistemin size dayattığı yerler olduğunu anlıyorsunuz. Gözünüzü uçsuz bucaksızlığa yöneltmek aslında dilin de gerekliliği ve dayatması.
Öte yandan, karşımızda eleştiriye çok da açık olmayan bir sanat camiası ve niceliksel anlamda zayıf bir okur kitlesi var. Bunlar yürümek istediğimiz yoldan geri dönmemiz için yetersiz sebepler. Değiştirmek, inat etmekle doğrudan ilintili. (Bunu tek başına yapmaya kalkışmak bir hayalperestlik olurdu.) Dergicilik bir ülkenin edebiyatının var olabilmesinin en sağlıklı yolu. Bu tabii ki istikrarlı bir dergicilikle mümkün. Yerel edebiyatımızı evrensel olanla birleştirip dünya edebiyatına eklemlenmeyi istiyoruz ve yola bu amaçla çıktık. Dile, edebiyata, eleştirinin gerekliliğine ve UÇSUZ’a inanan insanların sayısı her geçen gün artıyor. UÇSUZ kalabalıklaşıyor. Sağlam ve kemikleşmiş yazar/şair kadrosu ile güçleniyoruz. Bu hayali kurduğumuzda üç kişiydik (Ben, Ruhsan ve Emrah). Şimdi öyle çoğuz ki!
Ayrıca dileğin bizim için çok kıymetli, teşekkür ederiz.
E.K.: Şiir, öykü, çeviri, söyleşi, deneme inceleme/eleştiri gibi pek çok türü kucaklıyorsunuz ve derginin, Kıbrıs’ta çıkmasına rağmen, yoğun bir biçimde Türkiye’den şair ve yazarların da katkı yaptıkları bir formatı var. Size gelen ürünleri değerlendirir ve dergiyi tasarlarken dikkate aldıklarınızı, karşılaştığınız zorlukları merak ediyorum. Bir editörler kurulunun bulunuyor olması, işleri ne ölçüde kolaylaştırıyor?
F.A.R.: En büyük avantajımız üçümüzün de eserlerinin Türkiye’de çeşitli dergilerde çok önceden yayımlanmış ve yayımlanıyor olmasıydı. Dolayısıyla oradaki şair ve yazarlarla bir tanışıklığımız vardı. Dergiyi orada tanıtmak çok da zor olmadı.
Yeri gelmişken, dergicilikle ilgili kafamızı kurcalayan tüm konularda bizi netleştiren şair / yazar Metin Cengiz’in ve sağladığı finansal destek için sevgili eşim Hüseyin Ruso'nun adını burada özellikle minnetle anmak istiyorum.
Dergimizin geniş bir yelpazesi var. Bu yelpaze daha çok okura ulaşmamızı sağlıyor. Bunu çok önemsiyoruz. Editör kurulu olarak hareket etmemiz ‘ben’ kavramını ortadan kaldırıyor. Biz olarak hareket edebilmek dergiciliğin olmazsa olmazı. Bize inanan kıymetli isimlerin eserlerine yer vermekten onur duyuyoruz. Edebiyatın lokomotifi ise genç yazar ve şairler ve bizler de o lokomotifin içindeyiz. Uçsuz’a gelen eserleri bunu hatırlayarak değerlendiriyoruz. Yayımlanmaya uygun bulmadığımız eserler için de dönütte bulunuyoruz. Ancak bu dönütün yalnızca ilgili eser için olduğunun altını çiziyoruz. Yanlış anlaşılmıyor muyuz, elbette yanlış anlaşılıyoruz. Daha önce dile getirdiğim gibi, bunlar bizi yolumuzdan bir an bile alıkoymayan detaylar.
Dergiler eleştiri mekanizmasının sürekli olarak çalıştığı mecralar. Bir eserin yayın akışına alınışı veya alınmayışı yapılacak doğru okumalarla eserin sahibine ve edebiyata olumlu katkılar sağlayacaktır. Bu cümleyi, bir derginin tek başına bir ölçek olmadığının bilinci ile kuruyorum tabii ki!
E.K.: Her sayınızda, edebiyatla farklı ya da benzer bir alanın/mefhumun ilişkisini sorgulayan en az bir dosya hazırlıyorsunuz: Edebiyat ve Cinsellik, Edebiyat ve Mutfak, Edebiyat ve Koku, Edebiyat ve Yalnızlık, Edebiyat ve Okur. Bu, son zamanlarda pek çok edebiyat dergisinde gördüğümüz bir eğilim. Bir edebiyat dergisi için, hazırladığı dosyalar ne anlama gelir? Dosyaların okurla nasıl bir etkileşim alanı var? Bunun dergiye katkısı nedir?
F.A.R.: Her sayımızda okuru iki dosya konusuyla buluşturduk. Farklı dosya konuları düşünce alanını genişletmekle kalmaz, hem yazarı hem okuru bu esneklik içerisinde yakalayabilmenize imkan tanır. Edebiyatın ve dilin kavramlarla olan ilişkisinin yanı sıra 'mutfak' gibi somut varlıkların imge ile nasıl bir etkileşime tâbi olduğunu sorgulamak zihni zorlayabilecek dosya konuları. Sınırın ötesinde neler olduğunu görmek bizim için heyecan verici. Sınırlar aşıldıkça daha özgür, daha çıplak, absürd bile sayılabilecek dilsel/düşünsel mekanlara varılacağını biliyoruz.
Küçük bir toplum oluşumuz tabii ki dilsel/düşünsel var oluşumuzu olumlu etkilemiyor. Bir tür doğrultusunda eser vermek de buna dahil. Edebiyat, yalnızca şiirden/öyküden ibaret değil. Üretim yaptığımız alanlarda düşünmeye ve yazmaya ihtiyacımız var, daha çalışkan olmaya!
UÇSUZ'un, şairleri/yazarları zorlayan, ısrarcı tutumunun içte kırılmalar oluşturduğunu görüyoruz. Bu okura da sirayet eden bir baskı unsuru. Her şeyin hızlı ve kolay tüketildiği (okur ve yazar dahil) çağımızda UÇSUZ, güçlü bir üretme/ okuma alternatifi olarak tam da işaret ettiği noktada okur ve yazarla buluşuyor.
E.K.: Sözü okura getirmişken, buradan devam etmek isterim. UÇSUZ’un okura Kıbrıs’taki kitapçıların yanı sıra, Türkiye’deki kimi kitabevlerinin raflarından ulaşılabiliyor olması, size nasıl bir okur profili kazandırdı? Kıbrıslı okurun bakış açısı ile Türkiye’deki okurun bakış açısında fark var mı? Bir yıllık süreçte UÇSUZ için nasıl dönütler aldınız?
F.A.R.: Taşıdığımız ibareye uygun olarak her zaman için eleştiriye açık olduk. Yolun zor olduğunun bilincindeydik. Mesela ilk sayımızda daha az şiir vardı ve öykü. Bu, okur profilimizi olumsuz etkileyecekti. Aldığımız dönütleri bu bağlamda olumluya dönüştürdüğümüzü düşünüyoruz. İkinci sayıdan itibaren daha çok şiir ve daha çok öyküye yer verdik.
Hiçbirimizin varmayı hedeflediği nokta bireysel değil. Şunu belirtmekte tabii ki fayda var: Kitabevlerine dergi talebiyle giden okur akışının artması elbette hepimizi mutlu ederdi. Bu sayının artabilmesi için farklı yollar deniyoruz. Çağın gereği sosyal medyayı aktif olarak kullanıyoruz, abonelik sistemini başlattık. Sevgili Gürgenç'in sıklıkla kullandığı ve genel anlamda durumu özetleyen “körlerin yaşadığı bir mahallede ayna satıyoruz işte” ifadesini zaman zaman üzülerek hatırlıyoruz, yine de yola devam ediyoruz, onun gibi. İnatlaşırsak bir şeylerin değişeceğine eminiz. Belki herkesin fark edemeyeceği bir değişim bu ama birileri için bile olsa bu mücadeleye değeceğini düşünüyoruz.
Dergimizi takip etmekte olan Türkiye'deki okur ve yazar profili için, Kıbrıs'ta şu anda varlığını ciddi bir devinimle sürdüren (özellikle şiir alanında) Türkçe edebiyatın, Türkiye'deki Türkçe edebiyattan farklı olduğunun dile getirildiğini ve eserlerimizin ilgi ile takip edildiğini söyleyebiliriz. Bu da varmayı hedeflediğimiz noktalardan biriydi.
E.K.: Türkiye’deki edebiyat tartışmalarının başında ‘eleştiri/inceleme yazıları’nın niteliği geliyor. Bu tartışmalar, pek çok yazının, yer yer kitapla kurulan duygusal bağların da sergilendiği bir çeşit ‘kitap tanıtımı’ndan öteye geçemediği, yüzeysel değinilerden ibaret olduğu, metnin kodlarının çözümlenemediği vs. yönünde. Kapağında ‘Edebiyat ve Eleştiri Dergisi’ ibaresi bulunan bir dergi olarak bu konuya yaklaşımınızı öğrenmek isterim.
F.A.R.: Sevgili Emel ne yazık ki söylediklerin ülkemiz için de geçerli. Bu ibareyi çok önemsediğimizi dergimizi takip eden herkesin artık kabul ettiğini düşünüyorum. Dergimiz umulduğu gibi eleştiri ibaresi altında ezilmedi, bilakis ülkedeki eleştiri mekanizmasının çalışmasını sağladı. Hatta bununla da kalmadı, 'düzensiz bir şekilde' yayın hayatına devam etmeye çalışan diğer edebiyat dergileri için de ciddi bir dürtü oldu. İkisi de bizim için oldukça sevindirici.
Bir ülke edebiyatının niteliğinin artması, gerçek kimliğine kavuşması ancak nitelikli ve objektif eleştiri ile mümkündür. Bir eseri/ yazarı/ şairi objektiflikten uzak övgülerle göklere çıkarmanın bugüne kadar kimseye faydası (genç kuşaklara yanlış tanımlamalar yaptırmak dışında) olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır.
Aynı zamanda birden fazla derginin yayın hayatına istikrarlı ve nitelikli olarak devam etmesi de bir ülkenin edebiyatı için aynı öneme sahiptir.
E.K.: Sizce, Kıbrıs’ta bir ‘edebiyat ortamı’ olduğu söylenebilir mi? Varsa, UÇSUZ’un bu ortamı ne derece temsil edebildiğini düşünüyorsunuz?
F.A.R.: Genel olarak bireyselliğin ve çıkar ilişkilerinin yön verdiği bir edebiyat ortamı söz konusu. UÇSUZ'un bozmayı hedeflediği noktalardan bir tanesi de bu. Dergimizde yayımlanan eleştiri yazılarının tek hedefi incelenen eserin sahibi değildir. Aslında eser/yazar/şair üzerinden var olan edebiyat geleneği ve ortamı da eleştirilmektedir. Sanat camiaları da ne yazık ki eleştirdikleri hegemonik yapıların benzerlerini kendi içlerinde tesis etmektedirler.
UÇSUZ, farklı başlıklar altında çoğalan (analitik/psikanalitik/karşılaştırmalı vb.) eleştiri yazılarıyla, eserleri ve bireyleri metodik olarak sorgulayıp alanını genişletmekte ve dâhil olduğumuz edebiyat ortamlarını bu yolla yeniden inşa etmekte veya sağlamlaştırmaktadır.
E.K.: Eskiden dergiler, hemen hemen aynı edebiyat anlayışı çerçevesinde bir araya gelen yazar ve şairlerin ürünler yayınladığı yerlerdi. Bugün, bu anlayışı devam ettiren dergiler bulunmakla birlikte, daha ‘kapsayıcı’ bir çizgiyi takip edenler de var. UÇSUZ nasıl bir yol izliyor?
F.A.R.: İzlediğimiz yolu diğer sorularda cevapladığımı düşünüyorum. Ancak şunu da eklemek isabetli olacak. Eleştiri kadar önemsediğimiz diğer bir bölüm de çeviridir. Her sayımızda farklı ülkelerden şair ve yazarların eserlerine yer veriyoruz. Bu bölüme bizim kadar önem veren ve çevirileriyle katkı koyan çevirmen dostlarımızın her sayıda artışı doğru yolda olduğumuzun diğer bir göstergesi. Okuru dünya edebiyatı ile buluşturma çabamız, hem Kıbrıs'ta hem de dünyada olmasını arzu ettiğimiz 'barış' misyonuna da hizmet etmekte. Dünya barışı, kültürlerin/toplumların sanatsal kaynaşması ile mümkün olacaktır, bunu biliyoruz.
En geniş tanımlamayla UÇSUZ; dünya barışına inanan, yerelle evrenselin birleştiği, eleştiri ve inceleme yazılarıyla edebiyatın/dilin sınırlarını genişletmeyi amaçlayan, özelde Kıbrıs'taki edebiyatın genelde dünya edebiyatının akışını merkeze alan dilsel ve düşünsel bir var oluş alanıdır.
Birinci yılımızı doldurduğumuz, beşinci sayımıza hazırlandığımız şu günlerde bu kıymetli söyleşi vesilesiyle sözümüzü güçlendirdiğin ve bize inandığın için çok teşekkür ederiz.
Uçsuz bucaksızlıkla...