Ucu bucağı!

Cenk Mutluyakalı

 

- Tut şunun ucunu döşeyelim abi!..
Böyle bir reklam vardı.
Bizde ‘ucu’ kaçtı !..
Tutamıyoruz!

***


Ucu kaçtı, yurttaşlık siyasetinin...
Sindik.
Söylendikçe söylendik.
Yine de “tuttuk” bir ucundan...
Döşedik!..
Manzara malum.


***

Yetmiyor ki!..
Bir yasa çıksa da, kurtulsak diyorum; “Her TC yurttaşı KKTC yurttaşıdır aynı zamanda...”
Bir de çözüm olursa...
“Hep birlikte yeni devletin de yurttaşı...”


***

Reddetmek de olmaz ki!..
Ne dedi bakan arkadaşım, “Bir yerde redçilik varsa, orada rantçılık vardır...”
Bir başka yerde “evet efendim, tabi efendim, olur efendim” varsa ne vardır, acaba?

***

Gregor Samsa bir sabah “böcek” olarak uyanmışsa, biz de “eyalet” diye uyanıverdik, n’olacak yani?
Tamam tamam abartmayalım hadi!

***

Artık farklı bir canlı türüyüz...
Hepimiz böcü...

***

Ne demişti Kafka, “Herkes, beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor...”
Üleştikçe “parmaklık” dahi kayboluyor (!)


***

Kimselere kızmıyorum, kendimize kızdığım kadar...
Bu coğrafyanın kuzeyini, hem ağladık, hem parsel parsel “sattık” birlikte!..
Satıldık, yüzümüz yok itiraf etmeye...

***

Slogan atıyoruz ya “özelleştirme istemiyoruz” diye; bunun kadar bir de becerebilsek yüksek hizmet kalitesini, verimliği, iyi yapabilsek maliyet ile fayda analizini, emeğin ancak üretince değer olduğunu anlasak, çıkarlarımızın bencilliğinde yıkanmasak, arınmasak samimiyetsizliğimizle, güler yüzlü hizmeti odağında tutabilsek kurumlarımızın, kendimize özelleştirmekten vazgeçsek her yeri, kaz misali yolmasak şu eğreti devleti...

***

- Tut şunun ucunu döşeyelim abi!..
Tuttururlarsa (!)

***

Eğer bu 'zihniyet'le Kıbrıs Cumhuriyeti'nin yerinde olsaydık biz...
Tek bir gün...
Tek bir saat...
Tek dakika görüşme masasına oturmazdık.

***

Düşünsenize, bir de ‘malın mülkün’ gerçekten sahibi olduğumuzu?

***

- Tut şunun ucunu döşeyelim abi!..
Tutacak neresi kaldıysa (!)