Ufak mufak ama yiyoruz yiyoruz bitmiyor!

Serhat İncirli

Rumlardan ganimetlediğimiz mülklerin satışı ile ilgili olarak “milliyetçilik” temelinde bir kavga var!

“Kıbrıs Adası İsrailleşiyor” diye gerçekten çok komik bir yaygara koparılıyor!

Bu yaygaranın arkasında ise açıkça “rant” kavgası söz konusu!

-*-*-

Daha az parası olanlar, daha çok parası olanları bir şekilde durdurmaya çalışıyor!

Yoksa, hepsi iyi biliyor ki, ne topraklarımız Yahudileşiyor, ne de öyle bir olasılık var!

-*-*-

Üstelik hespinin çok iyi bildiği ve “kabul etmezmiş” gibi görünseler de mülkler Rumlara ait!

Taşınmaz Mal Komisyonu, güzel gözümüz için kurulmadı herhalde!

Ve tüm taraflar da bu konuyu kıçımız güzel diye kabullenmedi değil mi?

-*-*-

Ama, ilginçtir, “Kıbrıs Yahudileşiyor ya da İsrailliler ele geçiriyor” maskaralığının bir de siyasi yanı var!

-*-*-

UBP’de kim genel başkan olacak?

Ve UBP’nin 2025 ya da öncesindeki cumhurbaşkanı adayı kim olacak?

Birbirlerini rakip görenler, ötekilere saldırıyor!

-*-*-

Örnek mi?

Ünal Üstel’in bu konuda hedef alınması ve Üstel’in de “... Her şey kontrolümüzde” açıklamasını yapmaya zorlanmasının arkasında Ersin Tatar’ın olduğu iddiaları çok ileri boyutta!

-*-*-

Nasıl devlet ama?

Egemen ve eşit!

Ufak mufak ama yiyoruz yiyoruz, bir türlü da bitmiyor!

Paylaşamıyoruz da!


Utanmazlığın geldiği boyut...

Evet, elektrikte yine zam kazığı!

Kıb – Tek’i yönetenlerde ne utanma kaldı, ne arlanma!

-*-*-

Kurum, doğrudan akaryakıt alımı konusunda zarara uğratıldı mı?

Evet!

-*-*-

En son kaybedilen mahkemede kurumun uğratıldığı zarar en az 24 milyon Dolar!

-*-*-

Haaa eğer doğrudan akaryakıt alımı konusundaki tüm şaibelerden, iddialardan kurtulmak istiyorsanız, yasanın emrini yerine getiriniz ve “çalmaktan” ya da “çalınmasına göz yummaktan” veya “çalanlardan rüşvet – komisyon alıp, yan gelip yatmaktan” vazgeçin!

-*-*-

Kıb – Tek’e akaryakıt konusunda derhal, en şeffaf şekilde ihaleye çıkılmalıdır!

Aldığımız akaryakıtın bedeli bilinmelidir; kalitesi belgelenmelidir!

-*-*-

Şu andaki yöntemle kazıklanma şaibesi bir yana, zehirlenip ölme şüphesi de doruktadır!

Siz bu kadar mı korkusuz hırsızlarsınız?

Bu kadar mı utanmazsınız?

-*-*-

Ayrıca, eğer son zamlar geri alınmazsa; Kıb – Tek’i yönetemediği gayet gözle görülür olanlar, KTÖS Genel Sekreteri Burak Maviş ve HP Genel Başkanı Kudret Özersay’ın da dediği gibi, bu son zamları ceplerinden ödemelidir...

-*-*-

Keşke örgütlensek, örgütlenebilsek ve Avrupa gazetesinin dün yazdığı gibi “ödemesek!”...

Da kimi örgütleyeceğiz?

O da meçhul!

Ülkede kimin yaşadığı, kimin ne yaptığı, kimin nereden, nasıl para kazanıp, ne kadar vergi verdiği belli bile değil!

Cumhurbaşkanı dahil!


Tatar’a acımak!

Ersin Tatar, hala Kanal T’nin yayın hakkı, frekans ve alet – edavatı için kaç para aldığını açıklamadı!

Satış miktarını Meclis Başkanlığı’na da bildirmedi!

Yasa gereği bildirmek zorunda olduğunu çok iyi biliyor, bekliyoruz!

-*-*-

Tatar, Kanal T’yi bugüne kadar yayınlayan şirketi, Kanal T binasını satmadı...

Bu arada belirtelim...

-*-*-

Alan kurum da, faturasını, makbuzunu teslim aldı, parasını ödedi; yayın hakkı, frekans onun oldu...

-*-*-

Tatar, açıklama yapmalı mı?

-*-*-

Meclis Başkanlığı’na satış miktarı ile ilgili bilgi vermek zorundadır; siyasetin şeffaflığı ve dürüstlüğü adına kamuoyuna da bilgi verme zorunluluğu söz konusudur...

Bunların birincisi yasal, öteki vicdani zorunluluktur!

-*-*-

Yasal zorunluluğu eminim 30 gün dolmadan yerine getirecektir ama vicdani zorunluluk, kendi bileceği iştir...

-*-*-

Ancak, şunu merak ediyorum; acaba etrafında hiç kimse, “... Sayın Başkan, bu satışla ilgili olarak vergimizi, günü geldiğinde tabii ki ödeyeceğiz; Kanal T bir kurumdur ve her yıl sonu, karına – zararına göre, vergisini vermektedir, bu sene sonu itibarıyla da vergimiz mutlaka devletimizin talep edeceği miktarda, yasalar neyi emrediyorsa yerine getirilecektir diyebilirsiniz” demesini öneremez miydi?

-*-*-

Acın da genne!

Manamucuk derdi nenem!

Resmen zavallı!

Üzülür da insan!


İspanya’daki bir tartışmanın KKTC tarafı!

İspanya'da iki öğretmenin başlattığı imza kampanyasının ardından, çocuklarda cep telefonumu kullanımına yasal olarak yaş sınırlaması getirilmesi tartışması başladı.

Başkent Madrid'de iki öğretmenin çocuklarda cep telefonu kullanımının yasaklanmasına ilişkin başlattığı imza kampanyasına kısa sürede 63 bin kişi katıldı.

-*-*-

Angela Sanchez Perez ve Natalia Jimenez adlı öğretmenler, imza kampanyası sonrasında, 16 yaşından küçük çocuklarda cep telefonu kullanımının yasaklanması için yasa çıkarılması talebini Meclis'e sundu.

Basına açıklama yapan iki öğretmen, "cep telefonunun erken kullanımının çocuk ve ergenlerde dikkat ve konsantrasyon eksikliğine, uyku sorunlarına ve depresyona neden olabileceği" yönünde uzmanların uyarılarda bulunduğunu, bu durumu öğrencilerinde de gözlemlediklerini aktardı.

-*-*-

Son zamanlarda işittiğim en mantıklı, en doğru kampanya...

Kesinlikle imza atardım...

-*-*-

Peki KKTC’de aynı uygulama başlatılamaz mı?

Hayır başlatılamaz!

:ünkü çocuklar çok iyi müşteridir; Telsim ve Turkcell ile tüm telefon satıcıları buna karşı çıkar ve hükümet “çocuktan ya da sğalıktan yana değil, paradan yana” karar alırdı...

Örneği çoktur!

-*-*-

Ayrıca, 16 yaş altı her çocuk, yasadışı da olsa, o telefonu kesinlikle alır ve kullanırdı!

İspanya’yı izliyorum, gözlerim kapalı!

Bakalım sonucu ne olacak!


Şampiyon meleklerimiz için geçtiğimiz Perşembe akşamı Mağusa’da muhteşem bir birliktelik sağlandı... Bu satırları yazdığım ana kadar Türkiye’deki mahkeme aşamasında, “sorumluların” nasıl, hangi tür suçlamayla karşılaşıp karşılaşmayacağı konusunda bir netlik yoktu... Umarım, sorumluların tümü, yani bu binaya izin veren veya yapılan eklerle ilgili af çıkaranlar da sorumluluktan ayrı tutulmaz ve en ağır cezaları alır... Elbette cezalar, yitirdiğimiz canları geri getirmeyecektir ama eminim, ailelerin acısını azaltacaktır, kavganın sebebi de budur... Ve bir daha benzer ahlaksızlığı kimse yapamayacaktır tabii ki...