KKTC son birkaç yılda her açıdan dizlerinin üzerine çöktü. Özellikle bütün dünyayı saran covid-19 virüsü nedeniyle alınan ve alınmayan kararlarla beraber ülkede tam bir çöküş yaşanıyor.
Mayıs 2019’dan bu yana ülkeyi UBP’li hükümetler yönetiyor. Önce Ersin Tatar hükümeti, ardından Ersan Saner hükümeti ve şimdi de Faiz Sucuoğlu hükümeti görevdedir. Bakanların çoğu da UBP’li milletvekilleridir.
Çöküşün sorumlusu da bu hükümetlerdir. Elbette pandemi krizi ve buna bağlı ekonomik kriz ile üzerine tuz biber eken TL’nin değer kaybı bu yıkımda önemli rol oynadı. Ama bu dönemde ülkeyi yönettiğini iddia eden hükümetler de zamanında alması gereken önlemleri ya almadı, ya da gecikmeyle aldığı için kaybeden halk oldu.
Bugün pandemi koşullarında ve kışın gelmesiyle yeniden artan vaka sayıları ile ölümler olduğu halde hastahanelerimizde ilaç yoktur. Pandemi için ayrılan yoğun bakım yatakları dolu olduğundan ağırlaşan hastalar kaderine terk ediliyor. Çünkü pandemi için isdihdam edilen hemşireler torpille işe alındığı için kısa sürede başka yerlere gönderildiğinden pandemi hastanesinde yeni yoğun bakım yatağı açılamıyor.
Bu çöküş değilse nedir?
Ülkede akaryakıt kalmadı. İnsanlar parasıyla arabasına mazot ya da benzin alamıyor. Geçtiğimiz hafta sonu başlayan suni akaryakıt krizi alınan zam kararından sonra biter diye düşündük olmadı. Ülkede hala akaryakıt yok. İddialar akaryakıt temin eden iki özel şirketin hükümetin aldığı zam kararını yeterli bulmadığı ve daha fazla zam yapılması için hükümete baskı yaptığı yönündedir.
Akaryakıt krizi sırasında “Rum plakalı arabalara akaryakıt verilmesin” çağrısı yaparak büyük bir skandala imza atan başbakan bir TV programında “akaryakıt krizin sorumlusu bundan önceki azınlık hükümetidir” dedi.
Fazi bey, Ersan beyin kabinesinin neredeyse tamamının kendi kabinesinde de bakan olduğunu elbette unuttu. Ama halk neyin ne olduğunu biliyor. Üstelik kendisi de UBP’li azınlık hükümetinin ve ayakta kalabilmesi için gerekli desteği son güne kadar vermişti.
Kıb-Tek battı. Kıb-Tek’in UBP’li hükümetler tarafından batırıldığını şimdiki bakan UBP’li Sunat Atun açıkladı. Hem de zamanında alınan ve alınmayan kararlarlakurumun şimdilik 800 milyon TL borca girdiğini ve her geçen gün zararın büyüdüğünü söyledi. Atun elektriğin KWh maliyetinin 2 TL’nin üzerinde olduğunu ama kurumun 2 yıldır zam yapılmadığı için ortalama satış fiyatının hala 97 kuruş olduğunu açıkladı.
Bu tabloya göre 23 Ocak’tan sonra kurulacak hükümet elektrik fiyatını minimum 2 TL’nin üzerine çıkaracak. Yani bugünkü fiyat 2’ye katlanacak.
Zamanında alınmayan kararların bedelini de o kararları almayanlar değil biz ödeyeceğiz.
Ya da zamanında alması gereken bu kararları almayanlar 23 Ocak’tan sonra da almayacak ve ülkemizin en stratejik kurumlarının başında gelen Kıb-Tek batırılarak satılacak.
Enerji, ulaşım ve haberleşme stratejik sektörlerdir. Bunları özele devretmek bu ülke koşullarında doğru değil. Büyük ülkelerde rekabet koşullarının oluşturulması için bu yapılabilir. Ama bizim gibi küçük ülkelerde bu alanlarda rekabet koşullarını oluşturamazsınız.
Bunun tecrübesini de birlikte yaşadık, yaşıyoruz.
KTHY batırıldı, ulaşım özele devredildi ama rekabet koşulları yerine iki şirketin anlaşarak fiyatları yüksettiğini her geçen gün yaşayarak ve ödeyerek görüyoruz.
Ercan havaalanı özele devredildi. O günden bu yana fiyatlar katlanarak arttı. Ama devlet alacağını tahsil edemediği gibi yeni terminal binasıyla yeni pist hala tamamlanmadı. Üstelik birkaç yılda bir devlet ilgili şirkete vergi bağışlayarak kaynak aktarıyor.
Telefon dairesi yıllardır yatırım yapılmayarak kapanma noktasına getirildi. Özele açılan cep telefonlarıyla, internet haberleşme tamamen özel şirketlere devredildi.
Bu sayede dünyanın en pahalı haberleşmesi bizim ülkemizdedir. Özellikle yurt dışına konuşmalarda ve yurt dışına çıktığınızda cep telefonunuzu açık tuttuğunuzda gelecek faturayı ödemek için neredeyse maaşınızı verirsiniz.
Kıbrıs Türk Petrolleri ansızın yine UBP hükümeti döneminde özel bir konsorsiyuma satıldı. Bir özel şirkete de akaryakıt temin izni verildi. Bugün yaşanan akaryakıt krizinin sorumlusu zam beklentisi içinde olan bu şirketlerdir.
Öyleyse bu küçücük ülkede rekabet koşulları yaratacağım diye özelleştirme yapmak doğru değildir.
Bu ülke böyle çökertildi. Çıkış yolu da çöküşün sorumlularını iktidardan uzaklaştırmak, yerine gelecek olanların da bir sonraki seçimi düşünmeden her alanda yapısal dönüşüme gitmeleri, en azından bu yönde ilk adımları atmalarıdır.