Ülke şartları mı? Dünya kuralları mı?

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Yıllardan beridir ülkemizde çok garip şeyler yaşanmaya devam ediyor. Bir bakarsınız her şeyimizi uluslararası kurallara ve etik değerlere göre uyumlaştıramaya çalışırken, bir yandan da kendi çıkar ve menfaatlerimiz söz

                           

 

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım.

Yıllardan beridir ülkemizde çok garip şeyler yaşanmaya devam ediyor. Bir bakarsınız her şeyimizi uluslararası kurallara ve etik değerlere göre uyumlaştıramaya çalışırken, bir yandan da kendi çıkar ve menfaatlerimiz söz konusu olduğunda ne kural tanırız ne de etik değer.

Bakınız yeni hükümet iktidara geleli, iki buçuk yılı geçti. Ancak ne elle tutulur ne de gözle görülür hiçbir şey olmadı. Benim konum daha çok sporla alakalı olduğu için, spor konularındaki aksaklıkların son günlerdeki tartışılan konularından söz etmek istiyorum.

Spor Bakanlığı göreve gelir gelmez, MOK konusunda, etkin kararlar alınacağını, iki tane olan MOK’u, teke düşüreceğini açıklamışlardı.

Bu olayın ülkenin ayıbı olduğu söyleyen Spor Bakanlığı, aradan bu kadar süre geçmesine rağmen, henüz daha bir çözüm üretemedi.

Üretememesini bırakın, iki başlılığın yol açtığı olumsuzluklar da her geçen gün su yüzüne çıkmaya başladı.

Geçen yıl hatırlanacağı gibi, ülkemizde iki tane Milli Olimpiyat Komitesi (MOK) olduğu için, sorumluluğu hangisinin üstleneceği konusunda anlaşmazlıklar çıkmıştı. Bu yüzden Doktor Küçük spor oyunlarının sorumluluğunu da Spor Dairesi üstlenmek zorunda kalmıştı.

O günlerde kendilerini eleştirmiş ve bir an önce bu sorunun ortadan kaldırılmasını yazmıştım. İki MOK olan bir ülkede nasıl olur da mini olimpiyatın sorumluluğunu spor dairesi üstlenir demiştim. Eğer sorumluluk veremeyecekseniz bu kurumların kapatılması gerektiğini yazmıştım.

Ancak bu yazım kimsenin umurunda bile olmamıştı. Yani uluslararası düzeyde bir spor etkinliği yapacaksanız, bunun sorumluluğu, o ülkenin Milli Olimpiyat Komitesine verilmelidir. Geçen yıl bunu yazıp eleştirmememe rağmen, kimsenin umurunda bile olmamış, işlerine nasıl geliyorsa öyle davranmışlardı.

Bu gün bakıyorum da geçen yıl yaptığımız uyarılara, bu yıl Federasyonlardan da tepki göstermiştir. 27 federasyonun imzasıyla yayımlanan muhtırada, haklı oldukları gerekçeleri sıralamışlardır. Kesinlikle haklıdırlar ve kendilerini bu konuda destekliyorum.

Dünyanın hiçbir ülkesinde, federasyonların ağırlıkla etkin olmadığı hiçbir MOK yoktur. Her ülkede MOK’un en öncelikli üyeleri federasyonlardır.

Yani münferit üyeleriniz olsa bile, seçimde esas ve asli üyeleriniz olan federasyonların etkinliği ön plandadır.

Bu yüzden liderimiz adına yapılan ve her geçen yıl daha görkemli olması gereken mini olimpiyatın hayal kırıklığı yaratmasının tek nedeni Spor Bakanlığı ve yetkililerinin hala daha MOK olayına çözüm bulamamasıdır. Popülist yaklaşımlar ve ahbap çavuş ilişkileri ile bu işler yürümez. Yasa, kural ve prensiplerle bu işleri yürütmelisiniz.

Gelelim futbol teknik adamları ile ilgili sıkıntılara.

Türk Ocağı Leymosun (TOL) kulübümüz, takımının başına Türkiye’den teknik adam getirmiş.

Nasıl getirmiş, görevli teknik adamını nasıl göndermiş noktasında değilim. Elbette getirebilirler. Bu ülkeye yabancı uyruklu futbolcu geliyorsa, bana göre yabancı teknik adam da gelmelidir. Profesyonelce düşünüyorsak bundan kimse rahatsız olmamalı.

Ancak ben işin başka bir boyutundayım. Nasıl ki işimize geldiğinde, hiçbir uluslar arsı kuruluşlara üye olmadığımızı öne sürerek ve KKTC tanınmamış bir ülkedir diyerek, her şeyi kalıbına uydururuz. Bana göre Teknik adamlık konusunda da ülke şartlarını göz önünde bulundurarak, birçok spor adamının önünü açmak için gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyor.

Kendini teknik adamlık konusunda yetiştirmek isteyenler kurs ve seminerlere katılacak elbette. Ancak kulüplerimiz, geçmişte olduğu gibi, takımlarının başında, çalıştırıcı olarak görevlendireceği kişilerin, ister teknik adam kursundan mezun olsun, ister “A” kursunu bitirmiş olsun, isterse “B” diplomasına sahip olsun, seçme hakkına sahip olmalıdırlar. Bu tercih tamamen kulüplerin kendi ekonomik güçlerine göre yapılmalıdır.

Yani bu ülkede teknik adam olabilmek ve Süper Lig’de görev yapabilmek için 15 yıl gibi uzun bir süreye gerek duyulmamalıdır. Bunu yaptığımız içindir ki, bu ülkede teknik adam yetişmiyor ve bu işin kaymağını 10-15 kişi yiyor. Bu konuda Federasyon ve Antrenörler Derneği daha esnek ve yol gösterici olmalıdır.

Bu ülkede birçok kez milli olmuş ve kendini futbolda kabul ettirmiş değerli ve başarabileceğine inandığım insanların önünü açmalıdır.

Teknik adam olmaları kolaylaştırmalıdır.

Bence burada en büyük görev, ülke futbolun ileriye taşınmasında görev başında federasyondadır.

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri