Ülke terkedilirken, onlar mutlu!..

Tayfun Çağra

Ulusal Birlik Partisi’nin başkanlığı bırakılmıştı Sucuoğlu’na Başbakanlık giderken; “al da bununla biraz idare et” dercesine…

Şimdi o da gitti.

“İki başlılık zor” dedi Sucuoğlu ve başkanlığı da bıraktı.

Oysa ki “iki başlılık” sözleri ÜstEL’e aitti. “Böyle olmaz, başkanlık da isterim” şeklinde iması olmuştu.

Herhalde Sucuoğlu oturdu, düşündü ve “Ünal bey haklı yahu, adama başkanlığı da bırakmam lazım” diyerek istifa etti.

Şaka bir yana, Ulusal Birlik Partisi içinde bunlar yaşanırken daha önceki olaylarda olduğu gibi parti içinden yine bir ses yok. Kimse de “ne oluyor yahu! Bizim dışımızda herkes bu parti içinde söz sahibi… Adam getiriyorlar, adam götürüyorlar, biz neciyiz burada!” diyen kimse yok.

Birileri istiyor birileri geliyor, birileri istiyor birileri gidiyor.

Birileri sadece izliyor, birileri geldikleri için çok mutlu, birileri giderken mutsuz ama tekrar getirilmek için de yağcılığa devam… Alıştılar bir kere!..

***

Anayasa Mahkemesi kararını verdi ve seçimlerin ertelenmesi “Anayasa’ya aykırı” dedi. Çözümü de Mahkeme’nin değil, Meclis’in işidir dedi. Şimdi ne olacak? Ertelemek Anayasa’ya aykırı olduğu için 27 Kasım’da seçim yapılamayacak mı? Başka bir tarih saptansa bile yine ertelenmiş seçim tarihi olacağı için o tarih de Anayasa’ya aykırı olmayacak mı?

Hangi tarih olursa olsun, yapılacak seçim Anayasa’ya aykırı olmuş olmayacak mı!

Peki Belediyeler’in durumu ne olacak? 18 mi, 28 mi olacak?

O da belli değil.

Ersin bey, düğünlerde şahit, törenlerde Seğmen başı olmak için gezerken değiştirilmiş yasayı imzalamadığı ve resmi gazetede de yayınlanmadığı için yürürlüğe giremedi. Giremediği için de Anayasa Mahkemesi yasayı inceleyip karar veremiyor.

Belki de amaç bu;

Geciktirip, seçim sürecine girmesi ve Mahkeme’nin kararına bırakılmaması amaçlanıyor.

Ama bu defa da Anayasa Mahkemesi tarafından zaten iptal edilmiş ertelenmiş seçimlerin, hakkında karar verilemeyecek değiştirilmiş Belediyeler Yasası’yla yapılması mümkün olur mu!

Öyle bir kaos yaratılmış ki ilginçtir, bu durumu yaratanlarda hiçbir utanma, sıkılma duygusu yok.

Onlar bölüşmeye, cep doldurmaya devam ediyorlar.

Memnun, mesut yaşıyorlar!..

Çok iğrenç bir durum değil mi?

***

Ve onlar mutlu mesutken insanımız ülkeyi terketmeye devam ediyor…

İşsiz güçsüz, bir geliri olmayandan da söz etmiyoruz artık…

Belli bir yerde görev alanlar, göz önünde olan insanımız bile terkediyor ülkeyi…

Daha birkaç gün önce Devrimci Genel İş Başkanlığı’nı yapan Ömer arkadaşımız ailesini de yanına alarak terketti ülkeyi… Çocuklarının geleceğini bu ülkede göremedi.

Geçen gün başka bir arkadaşla konuşuyorduk; İnşaat işleri, bahçe işlerini ekiplerle birlikte yapan, boş gününü, saatini göremediğim ve eşinin de kamu görevlisi olduğunu bildiğim bir tanıdık da ülkeyi terketmeye hazırlanıyor…

“Nasıl yani! Maşşallah işler güçler yerinde, belli bir gelirinin olduğu belli, sen de terkedersen, başkaları ne yapsın?” diye sordum.

“Çocuklarımın geleceğini bu ülkede göremiyorum ki!” dedi. Faturalardan, okulların durumundan söz etti. UBP’nin içinde olanlardan, onursuzluktan sözetti. ‘İş yapar’ dediğimiz biri bile gelecek göremiyor artık bu topraklarda… O da gidiyor, Ömer gibi ailesini de yanına alarak…

***

Onlar yine mutlu, mesut.

Keyifleri yerinde, umurlarında mı dünya!