Günlük yurtiçi haberler polisiye konularla dolu… Her türlüsünden yasadışı olaylar günden güne çeşitlenerek artıyor… Cinayet, cinayete teşebbüs, yaralama, kaçırıp dövme, kadına şiddet, şüpheli intihar olayları… Soygun, kundaklama, dolandırıcılık, haksız mal edinme, tehditle para alma, haraç toplama, hırsızlık, rüşvet, kara para aklama… Uyuşturucu madde – insan- kadın ticareti, fuhuş…Sağlıklı olup olmadığı bilinmeyen etlerin sınırlardan kaçakçılığı… Ve daha birçok yasalara aykırı işler…
Bu faaliyetlerin faillerinin neredeyse tümü Kıbrıslı Türk değil… Ama huzuru kaçan, ada yaşamında alıştığı güvenli ortamın yitmesinden kahrolan da Kıbrıslı Türkler… Hapishaneler yabancı suçlulara yetmez olmuş, polis gücü de yetersiz kalıyor… Polis GKK’ya bağlı, yani askeri örgütün bir parçası; sivil hükümetin polis teşkilatı üzerinde doğrudan otoritesi yok… Durum da ortada, ülkede iç güvenlik kalmamış… Kıbrıslı Türkler hiç alışık olmadıkları kadar evlerinin kapı penceresini kapalı ve kilitli tutmak zorunluğunda; ona rağmen evlerine giriliyor… Tedirgin ve endişe ve korku ile yaşamak kalıyor Kıbrıslı Türklere…
Polis örgütünü yöneten GKK iç güvenliği sağlamak için ne yapıyor?! Kestirmeden cevap: Hiçbir şey… Bir şeyler yapıyor olsalar, suç işlenmesinde sürekli artış olmazdı… Çaresizler mi?! Değiller… Umursuzlar… Umurları olsa yaşanan bunca suç filleri yaşanır mıydı?! Kestirmeden cevap: Yaşanmazdı… Sınırlardaki kaçakçılık faaliyetlerini bile engelleyememişler, önleyememişler… Kuzey’den Güney’e sınırdan kaçak geçen insanları Güney Kıbrıs yönetimi yakalıyor; yakalayamadıkları da var ki onlar da sığınma isteyince ortaya çıkıyor… Güney’den Kuzey’e geçen kaçak etler zaman zaman yakalanıyor ama yakalanmayan miktar ne kadar, hak götüre… Ve yakalanamayan etler de hemen piyasaya sürülüp süratli tüketim yerlerine, büyük olasılıkla lokantalara veriliyor… Peki ama sınırları koruyan asker bu türden kaçakçılıkları önleyemiyorsa, ülkenin dış tehditlere karşı güvenliğinin tam olarak sağlandığını kabul etmek olası mı?!
Bir de ülkeye yasal yoldan giren ve suç işleyenler var… Turist diye giren kiralık katiller var, hırsızlar var, soyguncu ve kundakçılar var… Yapacağını yapar, yakalanmazsa adayı terk ediyor… Bu arada, adaya kaçak yollardan girenler ve de gidenler de var; Falyalı cinayetinde konu edildiği gibi… Milyonlarca nakit Euro’yu çantasında, bavulunda ülkeye sokanlar var; rastgele bir yakalanınca eski fiiller de ortaya çıkıyor. Tamamı çıkıyor mu?! İnanmak için çok saf olmak gerek… Oluk oluk kara para giriyor ülkeye ve aklanıyor; para yıkama makinasına döndü memleket…
Bir de ülkeye üniversite öğrencisi diye giriş yapanlar var… Bunların kayda değer oranının üniversitelerle ilgisi yok, tarafından uğramazlar… Kayıt dışı işçi olur bazıları… Bazıları gece kulüplerine konsomatris, fuhuş sektörüne insan kaynağı… Bazıları kara para aklama işleri ile meşgul, bazıları da uyuşturucu ticareti… Ama üniversite öğrencisi diye geldiler, bunun için de üniversitelere bir harç ödediler; ondan sonra da emek ve suç piyasasına intikal ediyorlar… Üniversiteler ne yapıyor? Kestirmeden cevap: Hiçbir şey… Umursuzlar… Halbuki “Üniversite adası” olacakmış buralar, dünyaya öyle nam salacakmış… Ülkelerin durumu ile ilgili raporlar hazırlayan uluslararası kuruluşlar “Suç oranı yüksek ülke” sınıfına katıyor… Ve üniversitelerin itibarı da sıkıntıya giriyor… Bu haller sivil hükümetin ihmal ve kusurundan kaynaklı; askerin bir duhulü yok… Ama askerin yönettiği polis örgütü sivil hükümetin ihmal ve kusurları nedeniyle zarıncıyor…
Düzelecek mi?! Hiç de öyle bir hava yok; günden güne artıyor suş fiilleri ve çeşitleri… Önünü almak gibi bir icraat da yok… Üniversitelere çok öğrenci geliyormuş bu yıl! “Yandık” dememek elde değil… Üniversitelere haksızlık yapmayalım ama onlar da halka haksızlık yapılmasına vasıta olmasa; engelleyici önlemleri kendileri alsa, kayıttan sonra üniversiteye gitmeyenleri tespit edip yurt dışı edilmeleri için ilgili resmi makamlara verseler… Çok turist gelecekmiş bu yıl! “Yandık” dememek elde değil… Turizm sektörünün unsurlarına haksızlık yapmayalım ama turist vizesi ile gelen kiralık katilleri, hırsızları, dolandırıcıları, kundakçıları, kaçak işçileri turistlerden ayırt etmek için otellerine gelecek olan turist kafilelerine farklı vize işlemi uygulamasını talep etseler… Kayıt dışı emeğin önlenmesi için hükümetin bir şey yapacağı yok, yapacak olsa şimdiye yapardı; ekonomi sektörünün meslek örgütleri de kayıt dışı emeği önlemek için üyelerine yaptırım koysa… Asker de, eleğe dönmüş kara ve deniz sınırlarında gerekli önlemleri alsa…
Kıbrıslı Türklerin adada yaşamını güven içinde yaşamak gibi bir hasleti var artık, eski günlerine özlemi var… Suç fiillerinden korkarak yaşamak istemiyor artık; evinde kilit kilit üstüne uyumaktan bıktı usandı artık… Askeri makamlara duyurulur: “Uyanın”… Bir de CB Tatar’a duyurulur: “Senin bu marka olacak dediğin eşit egemen KKTC suç cenneti markası olmuş; haberin var mı?”