“Ülkenin anahtarı” elçiliğe verildi

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Şener Elcil, kurulan hükümetin Kıbrıs Türk toplumunun iradesini yansıtmadığını belirterek, Türkiye Cumhuriyeti’nin Lefkoşa Büyükelçiliği önüne “ülkenin anahtarını” bıraktı.

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Şener Elcil, kurulan hükümetin Kıbrıs Türk toplumunun iradesini yansıtmadığını belirterek, Türkiye Cumhuriyeti’nin Lefkoşa Büyükelçiliği önüne “ülkenin anahtarını” bıraktı.

KTÖS Yönetim Kurulu üyelerinin katıldığı eylemde konuşan KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil, hükümeti kurup bozanın, başbakanı değiştirenin, cumhurbaşkanlığı makamına gelecek kişiyi belirleyenin, siyasi, ekonomik gelişmelerin, toplumsal travmanın sebebinin neresi olduğunun artık herkes tarafından bilindiğini söyledi.

KTÖS İnsan Hakları ve Eşitlik Sekreteri Erdoğan Emiroğulları’nun okuduğu bildiride, adanın kuzeyinde Kıbrıs Türk toplumunu yok oluşa sürükleyen, siyasi iradesini ortadan kaldıran, bağımlı siyasi bir rejim kurulduğu vurgulandı. Krizi gizlemek için yapay hükümet krizleri yaratılarak gündemin değiştirilmeye çalışıldığının da belirtilen bildiride, müdahalelere, kendisine yapılanlara ses çıkarmayıp, toplumla paylaşmayan siyasilerin tarihe geçeceği belirtildi. 

Yapılan açıklama şöyle: 

"Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal nizamını ve toprak bütünlüğünü korumak için 1974 yılında garantörlük sorumluluğu çerçevesinde, askeri müdahalede bulunan Türkiye Cumhuriyeti, izlediği kolonileştirme siyaseti ile adamızın kuzeyinde Kıbrıs Türk toplumunu yok oluşa sürükleyen, siyasi iradesini ortadan kaldıran, kendine bağımlı siyasi bir rejim kurmuştur.

“Bağımsız, eşit iki ayrı devlet tezini” seçim yaptık görüntüsü adı altında, atadığı kukla siyasetçilere söyleten Türkiye yetkilileri aslında bölücülük yapmaktadırlar. Dünyaca tanınan ve Kıbrıs Türk toplumunun eşit ortağı ve kendilerinin de garantörü oldukları, devleti bölmek ve yarısını ilhak etmek istemektedirler. 1974’ten günümüze kadar izlenen sistematik nüfus aktarma siyaseti ile adamızın demografik yapısını değiştirerek Kıbrıs Türk toplumunun siyasi iradesine müdahaleleri yetmezmiş gibi, artık atanacak olan bakanın, müdürün, müsteşarın kim olacağına da onlar karar vermektedirler.

Türk Lirası kullanmaktan dolayı çöken ekonomik yapının yarattığı kriz ve geçim zorluğunu gizlemek için yapay hükümet krizleri yaratarak, gündem değiştirmeye çalışmaktadırlar. Oluşturdukları bu koloni düzeninde toplumu Türk Lirası’nın yarattığı enflasyon ve yüksek faizler ile her geçen gün fakirleştirmektedirler. Hayat pahalılığı ile toplum her geçen gün yoksullaşmaktadır.  Tüm bunlar yaşanırken, “size para veriyoruz” yalanı ile toplumu kandırmaktadırlar. Gerçek olan ise maaşların yanında, TC’nin ödemesi gereken askeri harcamalar ve savunma bütçesi de yerel gelirlerden karşılanmaktadır.

Tüm bu gerçekler ortada dururken, koltukta kalma adına, toplumuna sırtını dönüp, yağcılık-yalakalık ve ispiyonculukla geçinen, Ankara’ya hizmeti kendi toplumuna hizmetin önünde gören yerli işbirlikçiler arasındaki hükümetçilik oyununda, son yaşananlar siyasi iradenin Ankara hükümeti tarafından nasıl gasp edildiğini açıkça ortaya çıkarmıştır. Bu yaşananların sorumlusu AKP Hükümeti ve onlara davetiye çıkaran adamızın kuzeyindeki yerli işbirlikçilerdir. Oluşturulan bu hükümet AKP’nin memuru olmaya mahkumdur ve Kıbrıs Türk toplumunun iradesini yansıtmamaktadır.

TC elçisinin açık müdahalesine sesini çıkarmayan, kendilerine yapılanı toplumla paylaşmayan yerli işbirlikçi siyasetçilerimizin bu onursuz, haysiyetsiz tutumları tarihe geçecektir. Bu onursuz duruşun en güzel örneği Alman işgali altındaki Fransa’da kurdurulan “Vishy” hükümetidir. XXI. Yüzyıldaki en güzel örneği de TC’nin işgali altındaki kuzey Kıbrıs’tır.

Bu noktada TC’nin altına imza koyduğu uluslararası antlaşmalara saygı göstermesini, Kıbrıs Türk toplumu var olduğu için bu adada bulunduklarını hatırlatır, bize saygı gösterdiğiniz sürece, saygı göreceğinizi vurgularız"

Haberler Haberleri