Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zafer Kurugöl, bulaşıcı hastalıklar konusunda tehlikeyle karşı karşıya olunduğunu söyleyerek, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan nüfusun yarısından fazlasının yabancılardan oluştuğunu, şu anda kontrol altında olan kızamık, hepatit B, menenjit, tüberküloz gibi hastalıkların tekrar görülebileceğini hatta salgın olabileceğini belirtti.
“Şimdiye kadar olmamış olması, olmayacağı anlamına gelmez” diyen Prof. Dr. Kurugöl, “Küçük bir adada yaşıyorsunuz, bir salgın olursa, büyük sıkıntılar olur. Bunları önlemek, toplum sağlığını korumak için bazı tedbirler alınmalı... Kıbrıs Türk halkı aşıya çok inanan, Türkiye’den daha düzenli yaptıran, entellektüel düzeyi daha yüksek, eğitimli bir halk. Ama Kıbrıslı Türkler nüfusunun yaklaşık %40’ını oluşturuyor, % 60 yabancı veya Türkiye’den gelenler. Büyük bir tehdit altındasınız, aşıya önem vermeniz ve gelenleri de aşılamanız lazım. Gelenlere aşı zorunluluğu getirmeniz lazım. Giren çıkanın çok fazla kontrol altında olmadığını düşünüyorum, bu büyük risk” diye konuştu.
Türk Pediatri Kurumu’nun 6-9 Mayıs tarihleri arasında düzenlediği 54. Türk Pediatri Kongresi için Kuzey Kıbrıs’ta bulunan Prof. Dr. Kurugöl, Yenidüzen’in sorularını yanıtladı ve aşılanmanın toplum sağlığı için önemini anlattı.
Aşısı bilinen bir hastalığa karşı aşılanmanın her çocuğun en doğal hakkı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Zafer Kurugöl, aşının sadece çocuğun değil, toplumun üstün menfaatleri için gerekli olduğunu ve bazı ülkelerin aşı karşıtlarının neden olduğu salgın riskleri nedeniyle aşıları zorunlu hale getirdiğini anlattı.
“Her bulaşıcı hastalığın aşısı yok, keşke olsaydı”
- Soru: Aşı nedir? Çocukları aşılamanın amacı nedir?
- Prof. Dr. Kurugöl: Aşı, mikrobun insanda hastalık yapmayan ama insanı koruyan şeklinin insana yapılmasıdır. Aşılarda, insanlarda hastalık yapan bir mikro organizmanın bazı ögeleri ilerlemiş teknikler kullanılarak, hastalık yapmayacak ama hastalığa karşı koruyacak şekle çevrilir ve böylece aşı yapılan kişilerde o hastalığa karşı bağışıklık sağlanır.
Çocukları aşılamanın temel amacı, çocuklarımızı bulaşıcı hastalıklardan korumaktır. Her bulaşıcı hastalığın aşısı yok, keşke olsaydı. Ama birçok bulaşıcı hastalığın aşısı var ve aşıyı doğru şekilde yaparsanız, hemen hemen tüm aşılarda %90-95 koruyuculuk sağlamış olursunuz. Bazı aşılarda bu koruyuculuk ömür boyu sürerken, bazılarında dozları tekrarlamak gerekiyor.
“Bir tıbbi uygulama, ölümcül bir hastalığı yeryüzünden siliyor”
- Soru: Geçmişten günümüze aşılarda ne değişti?
- Prof. Dr. Kurugöl: Aşıların tarihçesi çok eski yıllara dayanır. Dünya’da bilimsel anlamda kullanılan ilk aşı,çiçek hastalığına karşı1796 yılında İngiliz doktor Edward Jenner tarafından geliştirilen aşıdır. Çiçek hastalığı şu andaki su çiçeği ile karıştırılmasın, çiçek çok daha öldürücü bir hastalıktır. Öyle bir hastalık ki, salgın olduğu zaman ülke nüfusunun %10’unu öldürüyor. Çiçek aşısı sayesinde böyle öldürücü bir hastalık yeryüzünden silindi. Aşıya o zaman da karşı çıkanlar olmuş, ama toplumun çoğu kabul ettiği için aşı yaygın olarak uygulandı ve bu sayede hastalık önlendi ve çiçek hastalığı 1977’den beri yeryüzünden silindi. Düşünün, bir tıbbi uygulama ölümcül bir hastalığı yeryüzünden siliyor.
Çiçek hastalığının önemini anlatmak için tarihten rakamlar vereyim. 1796 yılında İngiltere’de bir çiçek salgını olur, bu salgında 35 bin kişi çiçek hastalığından kaybedilir. Aynı salgında iki yıl içinde İngiltere’de 42 bin kişi ölüyor. O dönemde İngiltere’nin nüfusu 4.5 milyon civarında. Çiçekten ölüm sayılarını günümüze KKTC için uyarlayalım, öğrendiğim kadarıyla 2017 yılı için Kuzey Kıbrıs’ın projeksiyon nüfusu 350 bin civarında, eğer bugün aşı olmasa ve bir çiçek salgını olsa, bir yılda KKTC’de 2 bin 450 kişi hayatını kaybeder. Devlet Planlama Örgütü rakamlarına göre, Kuzey Kıbrıs’ta bir yılda ortalama ölüm sayısı 1200 civarında. Yani salgın olsaydı hayatını kaybedeceklerin sayısı, bir yılda kanserden, trafik kazasından, şekerden, kalp krizinden ölümlerin toplamından daha yüksek olurdu. Böyle bir şey olmuyorsa, bunu sağlayan aşıdır.
Edward Jenner çiçeğe karşı aşı yaparken Edirne’deki aşıcı kadınlardan ilham almış. Şöyle ki, Edirne’deki aşıcı kadınlar çiçek hastalığı geçiren kişilerden aldıkları irini, ceviz kabuklarının içinde bekletip sağlıklı kişilerin vücuduna çizik atıyor, o irinden damlatıp, üzerini de gül yaprağıyla kapatıyorlardı. Bu tam bir aşılama olmasa da iptidai aşılama yapıyorlardı. Bu aşılama sayesinde çiçek hastalığından ölümleri ciddi şekilde önlüyorlardı. O zaman Osmanlı’da İngiliz Büyük Sefiri’nin eşi olan Montagu bu konudaki izlenimlerini İngiltere’ye yazılı olarak bildirdi. Bu, tarihte aşı konusundaki ilk yazılı belgedir.
“Aşıların yan etkileri tüm dünyada dikkatle izlenir. Aşıyı sağlıklı bir çocuğa yapıyoruz, çocuklarımızın sağlığını asla tehlikeye atmayız. Tüm aşılar insanlara uygulanmadan önce çok iyi incelenir. Bunların zararları olmadığı net olarak gösterilir... Aşı karşıtları hiç bir ispatları olmadan, konuyu tartışmadan, popüler olmak adına aşıya karşı gelirlerse topluma büyük zarar verirler”
“Aşı karşıtları popüler olmak uğruna dünyaya zarar veriyor”
- Soru: Aşıların yan etkileri de zaman zaman gündeme gelir. Aşı karşıtı hareketler dünyada olduğu gibi ülkemizde de var. Aşılarda civa ve alüminyum olduğu, aşıların otizme neden olduğu gibi iddialar ortaya atılıyor. Bunlar ne kadar bilimseldir?
- Prof. Dr. Kurugöl: Aşılarla ilgili dünyada “aşıların yan etkisi var, aşı yaparsak çocuklarımıza zarar veririz” diyen gruplar her zaman oldu. Jennar zamanında da karşı çıkanlar olmuş ama insanlar bunları dinlememiş, Jennar’ın geliştirdiği aşıyı yapıp çiçek hastalığı gibi bir iletten kurtulmuşlar. O dönemde karşı çıkanları dinleyip Jennar’ı öldürselerdi, şimdi insanlık hala çiçek illeti ile uğraşıyor olacaktı. Şimdiki aşı karşıtları popüler olmak uğruna dünyaya zarar veriyorlar. Örneğin, İngiliz doktor Wakefield, 1998 yılında en büyük tıp dergilerinden biri olan Lancet dergisinde bir yayın yaparak kızamık aşısı yapılan 12 vakanın otizm olduğunu iddia etti. Ama, gerçeğin böyle olmadığı geniş çalışmalarla gösterildi. Lancet dergisi söz konusu aşının otizm yaptığı iddia edilen 12 kişinin dosyalarını Wakefield’den istedi ve böyle hastaların hiç olmadığı, Wakefield’in hastaları uydurduğu ortaya çıktı. Wakefield’in amacının aşıyı kötüleyerek kendine popülarite sağlamak ve geliştirdiği bir ürünü aşıya alternatif olarak pazarlamak olduğu anlaşıldı. Wakefield’in şu anda İngiltere’de kesinleşmiş hapis cezası var ancak şu anda kendisi kaçak. Wakefield’in iddiası birçok gazetede yayınlandı ve buna inanan bazı insanlar çocuklarına aşı yaptırmadı ve sonuçta Londra’da kızamık salgını çıktı, ölenler oldu. Yani,Wakefield yaptığı sahte yönlendirme ile çocukların katili oldu.
“İddialar tamamen uydurma varsayımlardan ibaret”
Civanın üzerinde çok duruldu, “aşılarda civa var, çocukları zehirler” dendi. Civa’nın iki bileşiği var. Aşının içerisindeki insanlarda toksik etki yapmayandır. Bir derin deniz balığı, örneğin bir tek Çipura’da, bir çocuğa bir yaşına kadar yapılan aşıların toplamından daha fazla civa var. Artık yeni aşılarda civa da yok, olan civa da zararsız, vücutta birikmiyor.
Alüminyuma gelince, suda, toprakta bol miktarda var, her yerde bulunan bir madde. Bazı aşılarda alüminyumun bulunmasının sebebi, aşının etkinliğini artırmak içindir. Zararı da görülmemiştir, hiç bir şekilde böyle bir zarar kanıtlanmamıştır. Bu iddialar tamamen uydurma varsayımlardan ibarettir. Bunu çok rahat söylüyorum çünkü aşıların yan etkileri tüm dünyada dikkatle izlenir. Aşıyı sağlıklı bir çocuğa yapıyoruz, çocuklarımızın sağlığını asla tehlikeye atmayız. Tüm aşılar insanlara uygulanmadan önce çok iyi incelenir. Bunların zararları olmadığı net olarak gösterilir.
Aşı karşıtı doktorlar da var ama hiç biri aşı konusunda uzman değil. Hiç biri aşı konusunda üst eğitimi olan kişiler değil. Enfeksiyon veya çocuk enfeksiyon uzmanı değil, halk sağlığı uzmanı değil, aile hekimi değil. Biz tartışmaya açığız. Aşı karşıtları hiç bir ispatları olmadan, konuyu tartışmadan, popüler olmak adına aşıya karşı gelirlerse topluma büyük zarar verirler.
“Adanızda, şu an için kontrol altında olan kızamık, hepatit B, menenjit, tüberküloz gibi hastalıklar tekrar görülebilir, hatta salgınlar olabilir. Şimdiye kadar olmamış olması, olmayacağı anlamına gelmez”
“Aşı karşıtları toplum sağlığını tehlikeye atıyor”
- Soru: Aşılanmayan kişiler toplum sağlığını da tehlikeye atıyor mu?
- Prof. Dr. Kurugöl: Aşı karşıtları kendi kendilerini tatmin etmek, meşhur olmak, menfaat sağlamak için toplum sağlığını tehlikeye atıyorlar. Aşı yaptırmamış bir çocuk kızamık olursa, aşı yaptırmasına rağmen aşılanması henüz tamamlanmadığı için tam koruyuculuğu gelişmemiş bir çocuğa hastalığı bulaştırabilir. Örneğin aşı karşıtlarına kulak verip aşı yaptırmamış bir kişi, Amerika’da Disneyland’da Afrika’dan gelen bir çocuktan kızamık kaptı, Bu kişiden başlayarak, Amerika’da kızamık salgını oldu.
Şu anda ülkenizde kızamık salgını yok ama tüm Avrupa kızamık salgını tehlikesinde. Daha geçtiğimiz yıl, 2017 yılında Avrupa’da 21 bin 300 kızamık vakası görüldü, kızamıktan 35 ölüm var. Romanya, İngiltere ve İtalya ilk sıralarda... Türkiye’de de 2013 yılında bir kızamık salgını yaşandı, sonrasında devlet aşılamayı yaygınlaştırdı, vaka sayısı azaldı. Ama bu yıl ilk 3 ayda 80’den fazla kızamık vakası var. Akdeniz Üniversitesinde Nisan 2018’de 9 kızamık vakası görüldü.Yarın, öbür gün sizde de salgın olmayacağını kimse söyleyemez. Buraya çok sayıda turist, öğrenci geliyor.
“Kıbrıs Türk halkı eğitimli, çocuklarına aşısını yaptırıyor. Ama Kıbrıslı Türkler nüfusun yaklaşık %40’ını oluşturuyor, % 60 yabancı veya Türkiye’den gelenler. Gelenlere de aşı zorunluluğu getirmeniz lazım.”
“Tehlikeyle karşı karşıyasınız”
- Soru: Geçtiğimiz günlerde gazetemizde “bulaşıcı hastalıkları ithal ediyoruz” başlıklı bir haber çıktı...
- Prof. Dr. Kurugöl: Evet, ithal ediyorsunuz. Bana göre önemli bir tehlikeyle karşı karşıyasınız. Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan nüfusun yarısından fazlası yabancı. Öğrenciler, çalışanlar var. Afrika’dan gelenler var, oradaki her türlü hastalığı buraya getirebilir. Adanızda, şu an için kontrol altında olan kızamık, hepatitB, menenjit, tüberküloz gibi hastalıklar tekrar görülebilir, hatta salgınlar olabilir. Şimdiye kadar olmamış olması, olmayacağı anlamına gelmez. Küçük bir adada yaşıyorsunuz, bir salgın olursa, büyük sıkıntılar olur. Bunları önlemek, toplum sağlığını korumak için bazı tedbirler alınmalı. Örneğin Afrika’nın menenjit kuşağından gelenlerden aşı kartını beyan etmesini isteyeceksiniz.
Kıbrıs Türk halkı aşıya çok inanan, Türkiye’den daha düzenli yaptıran, entellektüel düzeyi daha yüksek, eğitimli bir halk. Ama Kıbrıslı Türkler nüfusun yaklaşık %40’ını oluşturuyor, % 60 yabancı veya Türkiye’den gelenler. Büyük bir tehdit altındasınız, aşıya önem vermeniz ve gelenleri de aşılamanız lazım. Gelenlere aşı zorunluluğu getirmeniz lazım. Giren çıkanın çok fazla kontrol altında olmadığını düşünüyorum, bu büyük risk.
Rahim ağzı kanseri aşısı...
- Soru: Ülkemizde tereddütle karşılanan bir konu da rahim ağzı kanseri aşısı. Bu konuya bakışınız nedir, bu konuda net bilgiler var mıdır?
- Prof. Dr. Kurugöl: Bu, rahim ağzı kanserine karşı koruyan bir aşı. Kadınlardaki en önemli kanserlerden birini önlüyor. Bu aşıyı yaptırdığınız zaman rahim ağzı kanserine karşı büyük oranda bağışıklık sağlıyorsunuz. Rahim ağzı kanseriyle HPV virüsünün ilişkisi %100. HPV virüsünün başka kanserlerle de ilişkisi var, örneğin vajina kanseri, erkeklerde penis kanseri, yemek borusu kanseri, ağız içi kanserleri.
Rahim ağzı kanseri aşısı hem kızlara, hem de erkeklere yapılır. Rahim ağzı kanseri aşısı her yaşta yapılabilir, ama en uygun zaman 9-15 yaş çocuklardır. Yapılan çalışmalar 15 yaşına kadar yapıldığında aşının daha iyi koruyuculuk sağladığını gösteriyor. 15 yaşa kadar yapılırsa, 6 ay arayla iki doz yeterli oluyor. 15 yaşından sonra yapıldığında üç doz yapılması gerekir.
“Aşısı bilinen bir hastalığa karşı aşılanmak her çocuğun en doğal hakkıdır. Aşı sadece çocuğun değil, toplumun üstün menfaatleri için gereklidir. Bazı ülkeler, son yıllara kadar aşıyı isteyene yaparken, aşı karşıtlarının neden olduğu salgın riskleri nedeniyle aşıları zorunlu hale getirmişlerdir”
“Aşı toplumun üstün menfaatleri için gerekli”
- Soru: Ailenin çocuğuna aşı yaptırmayı reddetmesi bazı ülkelerde çocuk istismarı olarak değerlendirilip işlem yapılıyor...
- Prof. Dr. Kurugöl: Aşısı bilinen bir hastalığa karşı aşılanmak her çocuğun en doğal hakkıdır. Aşı sadece çocuğun değil, toplumun üstün menfaatleri için gereklidir. Bazı ülkeler, son yıllara kadar aşıyı isteyene yaparken, aşı karşıtlarının neden olduğu salgın riskleri nedeniyle aşıları zorunlu hale getirmişlerdir. Örneğin, Fransa 2017’de çocukluk aşılarını zorunlu hale getirmiştir.
KKTC vatandaşı Kıbrıs Türklerinden ricam, devletin kendilerine ücretsiz sağladığı tüm aşıları eksiksiz yaptırmaları ve henüz aşı şemanızda olmayan rahim ağzı kanseri aşısı, rota aşısı, menenjit aşısı gibi aşıları da yaptırarak çocuklarının sağlığını, geleceğini teminat altına almalarıdır.