Ümit İnatçı: “Kıbrıslı Türk toplumu saf dışı bırakılıyor”

Cenk Mutluyakalı

Kıbrıs’ın önemli sanatçılarından biri, Ümit İnatçı…
İtalya’da Güzel Sanatlar eğitimi aldı, akademiyi birincilikle bitirdi; resimleri dünyanın pek çok ülkesinde defalarca sergilendi. Bir dönem İngiltere’de Kıbrıs Cumhuriyeti adına Kültür Ataşesi olarak da görev yaptı. Adanın iki yanında akademik çabalarıyla farklı üniversitelerde görev aldı. Kendi ‘düşsel’ alfabesini yarattı; imgeleri, şiirleri ve yazılarıyla sınırları yıkan isimlerden biri oldu. Özgün tarzıyla Akdeniz’in kültür ve geleneğine ışık tuttu, Kıbrıs’ın acılı yarılmasına isyan etti.

Biz nasıl ve ne zaman bu kadar çürüdük” diye soruyorum ve Ümit İnatçı şu özlü yanıtı veriyor:
“Çürümenin kaynağı şudur; etik değerleri yitirince ve erdemli olma kaygısı ortadan kalkınca, iş bitiyor.”

‘Ümit İnatçı Sanat Merkezi’nde buluşuyoruz.
Ümit İnatçı’nın Mağusa’daki atölyesine hayran kalıyorum; sıcak, samimi, içten bir yer yaratmış ve yine sanatla donatmış.

***

Atölyeler ve festivaller, hayatımda en öğretici yerler olmuştur.
Sanatçılar sınır tanımaz.
Hoş “sanatçı” kavramının da giderek altı oyuluyor, içi boşaltılıyor, tılsımı bozuluyor.
O nedenle yetkinliği, estetiği, derinliği ile iz bırakan, sıradanlığın ötesinde, ilerici ve yaratıcı sanatçılardan söz ediyorum.

Sanat bir dildir ve soyutlama yoluyla elde edilir” diyor Ümit İnatçı… “Yıllardır, kendimi bildim bileli, kalemime ve zihnime bilinç geleli beri din ve paranın vahşetine karşı yazdım ve sanat yaptım…”

***

İtalyan usulü deniz ürünlü makarna pişiriyor kendi elleriyle, Kıbrıs’a özgü Xynisteri şarabını açıyor ve yağmurlu bir akşamda sohbete doyamıyoruz. Elbette memleketi konuşuyoruz, kiriyle, yıkımıyla, hüznüyle…

“Yurdumuzu yitiriyoruz hocam” diyorum.
Kıbrıslı Türkleri saf dışı bırakıyorlar” diyor Ümit İnatçı ve anlatıyor…
Adanın kuzeyinde yaşayan Kıbrıslı nüfusu dönüştürmek gibi bir hedefleri kalmadı. Asimilasyon da  istemiyorlar artık. O dönem bitti. Şimdi çok daha sinsice bir plan var. Kıbrıslı Türkleri saf dışı ediyorlar… Adaya taşınan ya da taşıdıkları nüfusu şekillendiriyorlar şimdi.”


“Anlaşma olsa bile Türkiye ile Kıbrıs
Cumhuriyeti arasında olacak artık…”

Buradaki çoğunluk olup bitenlere genelde seyirci” diyorum…
Statükoyu sevenler de az değil…

Bir sanatçı ve muhalif olarak Ümit İnatçı da benzer düşünüyor…

“Hem de nasıl sevdiler bu statükoyu… En iyi bildiğimiz, en demokrat bildiğimiz insanlar bile bu statükoyu çok sevdi. Bir bak çevrene çoğu insanın hayatı makam, statü, kariyer, mal kavgasıyla geçiyor. Birbirlerine çelme atarak… Her yerde nepotizm… Kayırmacılık düzeni… Bu toplumun çoğunluğu anlaşma da istemiyor.  İster gibi görünüyor. Siyasilere öfkeleniyoruz ama onlar da halkın eğilimlerine göre hareket ediyor. Ne duymak istiyorsan aslında onu söylüyorlar. Yağmalanmadık yeri kalmadı ülkenin… Kimin malı? Kıbrıslı Rum’un… 50’lerde, 60’larda da hep böyleydi bu toplum… Dünden bugüne sadece statüler değişti… Şimdi yobazlığın, bağnazlığın, tarikatçılığın ve ırkçılığın bizi kuşattığı bir kültürel ve siyasi baskı altına girdik diye yaygarayı koparıyoruz. Hiçbir şey bir günde olmadı elbette. Geçmişte yaşananlardan ders almalıydık. Maalesef almadık. Olup bitene bağırıp çağırdıktan sonra asıl odağında memleket değil maaşı ya da bireyci menfaat olan örgütlü ya da örgütsüz çoğunluk gürültüyle yaşıyor ama bu düzene de uyumlaşıyor.”

Peki ne olacak?
Anlaşma olsa bile Türkiye ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasında olacak artık… Sermaye tümüyle el değiştirmeye başladı, kimi razı oluyor, kimi zorla… Buraya taşınan nüfus Kıbrıs Türkü olacak, bir de, bir zamanlar burada yaşayan ve Türkçe konuşan Kıbrıslılardan söz edilecek. Gün gele Kıbrıs Cumhuriyeti ile Türkiye anlaşacak, Kıbrıslı Türkler saf dışı olacak, gidişat bu yöndedir…”

İnatçı’ya göre bir yanda Saray saksısı ve hükümetçilik oynayan makam avadanlıkları” var, beri yanda hükümet sırası bekleyen muhalefet…
Siyasi elitlere çağrısı ne?
“Ya bu rejime karşı radikal bir siyaset ortaya koyarlar ya da rejimin suç ortağı olduklarını itiraf ederler; başka yapacak bir şey kalmadı.”




Sene 1965: Baştan tırnağa paragöz!

Kenan İnatçı, sanatçı Ümit İnatçı’nın babası… Eski bir Teşkilat üyesi, emekli polis ve usta bir ‘taşlamacı…’ 1960’lardan  bugüne iğneleyici, alaycı, eleştirel şiir ve denemeler yazıyor. “Bir Ömür Muhalif” isimli kitabından bir dörtlük dikkatimi çekiyor.

Milli dava dedik ayrıldık Rumlardan
Baştan tırnağa paragöz olduk utanmadan
Nasıl zaferle çıkacağız bu davadan
Açlığa parasızlığa dayanmadan.
10.7.1965’e ait bu dörtlük…
Bugünlere anladınız mı nasıl geldik!