218 tablo ve en az 36 ressamdan geriye savaşın kalleşliğinden, hüznünden, yakıcılığından uzak Akdeniz mavisi renkler, lekeler, hayaller kaldı.
Umutlarımızı eskittiğimiz serseri bir yarılmışlık duygusu arasında, mobilde seslerin birleşmesinden çok daha anlamlı bir adım atıldı.
İncinmiş bir yurdun “tabloları” iade edilecek.
O ressamların hiçbiri şimdi hayatta yok.
Haksızlık bu!
Ve ortak düşünce, daha yüzlercesi var bu tabloların....
Maraş’ta hele!
Kimi sanatçı dostlarım diyor ki, “paha biçilmez eserlerdi.”
Bunlar elde kalanlar.
Otellerde unutuldu kimileri; kimileri telaşla terk edilen evlerin duvarlarından toplandı.
Bu tablolar “yağma”ya değer bulunmadı(!)
Bir yaşlı akrabamın evinde, duvardaki bir tabloyu sormuştum.
“Harp sonrası Maliye depolarında dağıtılırdı bunlar” demişti.
Bisikletler, tabaklar, sandıklar gibi!
Kimi çok “küçümsüyor” bu adımı ama son derece önemlidir.
Kültürel mirasın iadesi “yüzleşme”ye dair kum torbalarında yeşermiş bir filizdir.
Savaşın ardından bir “hak teslimi”dir bu ve belki bir ilktir!
Çünkü köhnemiş zihniyete göre, ne varsa, “kan döktük, aldık, bizimdir.”
Toplumlar sanatla aydınlanır.
Felsefeyle, edebiyatla, resimle, tiyatroyla, ezgiyle, renkle, estetikle...
Öyle “bu memleket bizim” diye slogan atmak, yetmiyor yani.
Savaş öncesinde Kıbrıslı Rumların böylesi güçlü bir sanat üretimi içerisinde olması ve yüzlerce tablonun alıcı bulması elbette etkileyicidir.
Kültürel bir zenginlik göstergesi bu...
Tablolardaki imzalar arasında George Pol Georgiou, Stelios Votsis, Christofos Savva gibi meşhur isimler var.
O döneme dair Kıbrıslı Türk ressamlar İsmet Vehit Güney, Cevdet Çağdaş, Fikri Direkoğlu, Özden Selenge, Ali Atakan geliyor akla...
Sanmam ki benzer bir durum, o dönem Kıbrıslı Türkler açısından da olsun.
Peki şimdi?
Sanata, sanatçıya halen yeterince kıymet yok Kıbrıslı Türklerde, ne yazık...
İki toplumlu Kültür Teknik Komitesi önemli bir iş başardı.
Bu süreçte siyasiler, sanatçıların aydınlattığı yoldan yürüdü.
Hep böyle olmalı!..
Umudun çatlağından yarınlara ışıltılı renkler boşalmalı...