Bu sözler önceki günkü liderler görüşmesinden çıkan Hristofyas’ın başkanlık sarayına dönüşünde basına yaptığı açıklamada söyledikleridir.
Hristofyas, “coşkulu olmadığını, aksine BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon ile New York’ta yapılacak olan görüşmeye doğru ilerlerken, verebileceği mesajın umut verici olmadığını” söyledi.
Eroğlu da kendi sarayına döndüğünde yaptığı açıklamada, “Bugün çok daha verimli bir sonuç almayı bekliyorduk. Ama görüşmenin düşündüğümüz manada verimli olduğunu söylemek mümkün değildir cuma günü New York öncesi son toplantıyı da gerçekleştirdikten sonra hazırlıklarımıza başlayacağız. Ümit ederim ki New York’ta daha da yakınlaşmalar sağlanır ve daha olumlu sonuçlar alınır” dedi.
Özetle her iki lider de New York öncesi umut dağıtmadı. Aksine zaten görüşmelerden umudunu kesen Kıbrıslılara bir o kadar daha umutsuzluk serpti.
Peki BM ne yapacak?
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs özel temsilcisi Aleksandr Downer geçen akşam Olive Tree’de bir konferans verdi.
Downer konferansta federasyonu anlattı. Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi için tek alternatifin federal çözüm olduğunu yineledi ve liderlerin masada federal çözümü gerçekleştirmeye çalıştıklarını söyledi.
Soruları da yanıtlayan Downer sorunun çözümü yönünde BM’nin ve kendisinin umutlu olduğunu, zaten umutlu olmasa burada işinin olmadığını söyledi.
Ancak somut olarak hangi konularda ilerleme sağlandığı sorulduğunda “Yönetim ve Güç Paylaşımı”, “Ekonomi” ve “AB ile İlişkiler” başlıklarında önemli ilerlemeler sağlandığını, “Toprak”, “Mülkiyet” ve “Güvenlik ve Garantiler” başlıklarında henüz bir ilerleme sağlanmadığını, zaten güvenlik ve garantiler başlığının garantörlerle beraber konuşulması gerektiğini ve özellikle garantiler konusunda taraflar arasında tam zıt görüşler olduğunu söyledi.
Downer’in bu açıklamasından sonra konferansta yanımda oturan Özdil Nami arkadaşıma döndüm ve “Özdil yeni birşey var mı, hatırladığım kadarıyla bunlar Talat döneminde sağlanan ilerlemelerdir” diye sordum. Özdil de bana, “Doğrudur yeni hiçbirşey yoktur. Bütün bu söylediği ilerlemeler bizim dönemde sağlananlardır” dedi.
Talat’ın Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi görüşmelerde sağlanan ilerlemenin açıklanması, ya da BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un da katılımıyla en azından gelinen aşamanın kayıt altına alınmasına Hristofyas karşı çıkmıştı.
Ban Ki Moon bu amaçla Ocak 2010’da Kıbrıs’a gelmiş, liderlerle görüşmüş, bunun yararlı olacağını anlatmış ama Hristofyas’ı ikna edememişti.
Hristofyas o günlerde masada ilerleme olduğu yönündeki açıklamaları bile yalanlamıştı.
Sonra da geçen ay BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Talat döneminde önemli ilerlemeler sağlamıştık ama şimdi bunları bile kabul etmiyorlar” diyerek bir anlamda kendi kendini yalanlamıştı.
Önceki günkü görüşmeden sonra da “gerek yürütme gücü gerekse dört özgürlüğün uygulanması konusunda farklılıkların var olmaya devam ettiğini ve Kıbrıs Türk tarafının, Talat ile üzerinde anlaşmaya varılanlardan caydığının görüldüğünü” söyledi.
Bence Hristofyas daha açık konuşmalıdır.
Türk tarafı hangi konularda geriledi?
Talat neyi kabul etmişti, Eroğlu neyi kabul etmedi?
Bu konuda görüşmelerin gizliliği temeli bence artık geçersizdir.
Madem birinin kabul ettiğini, öteki kabul etmiyor bizim bunun ne olduğunu bilme hakkımız var.
Hristofyas açıklamazsa bunu Eroğlu açıklamalıdır.
Anlaşılan taraflar daha şimdiden “karşılıklı suçlama oyunu” oynamaya başladılar bile.
Daha New York zirvesine bir hafta var.
Ama liderler bugün zirve öncesi son görüşmeyi yapacak ve belli ki geçen yıl Kasım ayında gerçekleşen New York zirvesinden bugüne aradaki 2 Cenvre zirvesi de dahil hiçbir konuda ilerleme sağlamadan bir yıl sonra yeniden New York’a gidecekler.
New York’ta BM Genel Sekreteri ne diyecek?
Sanırım BM yine iki lideri de sorumlu tutarak geçen yıl olduğu gibi her ikisine de “fırça atacak”.
BM Genel Sekreteri de artık bu işin fırça ile olmayacağını anlamalıdır.
Taraflar çözüm yönünde motive edilmelidir.
Motivasyon değişik biçimlerde olabilir.
Kimine çözüm olursa neler kazanacağını söylersiniz, yaşamında nelerin iyileşeceğini söylersiniz, kimine de çözüme yanaşmazsa bazı avantajlarını kaybedeceğini anlatırsınız.
Sanırım BM artık bu yöntemi denemelidir.
Çünkü Kıbrıs’ta mevcut statüko bazı kesimlerin işine yaramaktadır ve bunu kaybetmeyi hiç ama hiç istemezler.