Zehra Şonya
UNCOVERED sergisi üzerine düşünmeye başladığımda, birincil olarak kendime sorduğum sorular serginin önemi ve anlamının ne olduğu, neyi ifade ettiği üzerine yoğunlaşmıştı. Savaş sonrası Birleşmiş Milletlerin korumasına bırakılan, bir zamanlar iki toplumun ortak kullandığı ve aslında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin önemli bir de modernist vitrini olarak gururla dünyaya sunduğu Uluslararası Lefkoşa Havaalanı üzerine temellenen bu projede, üç önemli sorun da ele alınarak temel oluşturuyordu. Bunlar havaalanı ile ilişkili “kontrol mekanizmaları”, “iki toplumun ortak paydaları” ve “bellek”ti. İlk bacağın yerel sanatçılarla gerçekleşip ardından uluslararası boyuta varması ve aynı mekan (havaalanı) ve sorunların diğer ülke sanatçıları ve küratörleri tarafından da ele alınması düşünülüyordu. Bu iki özellik, sanatçı olarak sergiye ilgi duymama yetecek derecede önemliydi ve heyecan vericiydi.
İkinci aşama olarak, bu serginin önemi ve anlamını sorgulayıp netleştirebilmek için benzer diğer etkinliklerle karşılaştırma gerekliliğini hissettim. Belleğimi yokladığımda iptal edilen “Maifesta 6” ile “Leaps of Faith” sergisi aklıma geldi.
Hatırlanacaktır yakın geçmişimizde dünya sanat ortamında bilinen ve önemli çağdaş sanat etkinlikleri içerisinde yer alan Manifesta 6, 2006 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin müdahalesi sonucu son anda küratörlerin elinde kalarak kendi tarihinde görülmemiş bir olayla, sansürle karşılaşmış ve sorunlar çözülemediği için iptal edilmişti. Manidardır ki, o dönemlerde tartışma konusu olamasa da, kontrol mekanizmaları etkinliğin kaderinin belirleyicisi olmuştu. Manifesta’nın iptal edilmesinin en önemli nedeni, işgal atında olarak nitelenen Kıbrıs’ın kuzeyinde (KKTC’de), etkinliğin bir parçası olarak açılması düşünülen çalışma mekanının/okulun kiralanması girişimiydi.
Bir başka güncel sanat etkinliği de, yine iki küratörün ortak kurguladığı Leaps of Faith (İnanç Sıçramaları) ismini taşıyan uluslararası çağdaş sanat etkinliğiydi. Bu etkinlik, kapıların yeni açıldığı ve Kıbrıs’ın dünyanın gündemine girmeyi başardığı, değişim ve barış çığlıklarının yüksek perdeden dillendirildiği, şimdi dönüp geriye baktığımızda ise hâlâ kafalarda soru işaretleriyle anlamlandırmakta zorlandığımız o müthiş (!) günlerin gerçekleştiği dinamik ve pozitif dönemlere denk gelmişti. 2004 yılında, İnanç Sıçramaları sergisi ile Kıbrıs’ın kuzeyi ilk defa uluslararası boyutta gerçekleşen bir çağdaş sanat sergisi ile tanışmıştı. Benzer şekilde Manifesta 6, 2006 yılında iptal edilmiş olsa da çalışmalar 2004 yılında başlamıştı.
2011 yılının son aylarında gerçekleşen UNCOVERED sergisi zamanın getirileri düşünüldüğünde önceki iki önemli çağdaş sanat etkinliği ile ters ilişkili bir psikolojide ve politik ortamda gerçekleşmiştir. Başka bir deyişle, iki toplumlu etkinliklerin gözden düştüğü, moral değerlerin çöktüğü, barış ve değişim inançlarının sıfırlandığı, ekonomik sıkıntıların baş gösterdiği kötü bir dönemde gerçekleşmiştir. Büyük bir bütçeye sahip değildi ve en azından ilk adımı uluslararası olarak kurgulanmamıştı. Etkinlik öncesinde gazetelere yansıyan büyük söylemleri olmadığı gibi, ilgi çekmek ve sorununu tartışarak gündem yaratmak gibi bir kaygı da gütmemişti. Diğer iki etkinlik gibi alternatif bir söylem yaratma, farklı yaşantıların yolunu açma, yeni bir anlatım dili yaratma, alternatif olma ve benzeri pozitif söylemleri de yoktu serginin. Bununla birlikte kendisine edindiği nesnesi (havaalanı) ve konsepti (kontrol mekanizmaları, ortak paydalar ve bellek) yerel sorunların ve adadaki çözümsüzlüklerin konuşulup tartışılmasına, politik çıkmazların altının çizilmesine, yaşatılamayan ortak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin akıbetine, geçmişe (tarihi yeniden sorgulamaya), kaybedilen yaşantılara, iki toplumun ortak geleceğinin hazin durumuna tekrardan bakmayı zorunlu kılmıştır.
UNCOVERED, yerel sorunlardan ve sanatçılardan yol almayı tercih etmekle diğer iki etkinlikten ayrılırken, oldukça önemli bir de arşiv çalışması içerisine girerek sorunlarını derinleştirmiş, kendine sağlam temeller kurarak önemli bazı gerçekliklerin gün yüzüne çıkmasına imkan yaratmıştır. Sanatçıların arşiv çalışmasında yer almaları, biriktirilen bilgi ve görselleri kullanarak dönüşümü eserlerine aktarmaları ve elde edilen bulguları paylaşmaları eserlerin varlık nedenine etki ederken, ortak bir amaç etrafında yoğunlaşmalarını da beraberinde getirmiştir. Eserlerin ikisi hariç diğerleri birlikte araştırma, çalışma ve küratörlerle yapılan tartışma sürecinin ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
UNCOVERED üzerinde çalışırken, ele alınan üç sorunun sürecin içinde sıklıkla yaşandığı ve hâlen ada hayatına nüfuz ederek yaşantıları belirlediği bir kez daha kanıtlanmış oldu. Proje ilk başladığı andan itibaren Birleşmiş Milletlerin (UN) kontrol mekanizmalarına takıldı, sergi mekanı olarak kullanılmak istenen terminal binasının reddi, sonrasında da birçok defa çıkarılan engellerle şekil değiştirmek zorunda kaldı. Sanatçıların havaalanını gezebilmesi ve gerekli çalışmaları yapabilmeleri için özel izinler çıkarıldı. Böylelikle sanatçılar iki saatlik süreçlerde gözetmen nezaretinde mekandaki araştırmalarını sürdürdüler. Yağmalanan ve yıkılmış halde olan bina içerisinden sergilenmek için çıkarılmak istenen eşyalara izin verilmeyince, sanatçılar yanlarında taşıyabilecek nesneleri almayı başardılar ancak. (İşin komik tarafı bu demirbaşların Kıbrıs Cumhuriyeti’ne kayıtlı olduğu ve ancak oradan gelecek izinle almanın mümkün olabileceği bildirilmiştir.) Ardından yine ara bölgede bulunan ve havaalanı ile aynı kaderi paylaşan eski bir mekanın, sergi mekanı olarak kullanılmasıyla adadaki kontrol mekanizmaları yeniden devreye girdi. Mekanın sol tarafı kuzeye baktığından ve Türk askerleri o bölümde yürüyen hiçbir canlıyı görmek istemediklerinden kullanılamadı. Koridorların bazıları kum torbaları ile kapatıldı. Son dakikada her pencereye ‘fotoğraf çekilmesi yasaktır’ tabelaları asıldı. Bu da yetmedi, açılışa iki gün kala UN’in asker kanadı eserleri denetlemeye geldi. Bu denetleme sürpriz olmuştu biraz. Çünkü eser içerikleri aylar öncesinden içeriye bildirilmiş, yazılı metinler de gönderilmişti. Bu noktada Pavilina Paraskevaidou’nun seçerek sergiye dahil ettiği Erhan Öze’nin eserinin (esere ait kitapçığı) sergi öncesinde Argyro Toumazou’nun da uyarısıyla sanatçıyla birlikte tehlikeli olabilecek kelime ve tanımlamaların üstünden geçilerek yumuşatıldığını söylemek gerekiyor. İki ülkenin (Ercan ve Larnaka’nın) hava sahanlığında yaşananları ortaya koymaya çalışan eser, buna rağmen UN’in kontrol mekanizmasından geçemedi. Erhan Öze’nin eseri ile birlikte arşiv çalışması sırasında gerçekleştirilen röportajlar da kapatıldı. Görkem Müniroğlu’nun ses kolajındaki ‘Ercan’ kelimesi silindi. Özge Erta’nın ve Oya Silbery’nin web tasarımındaki yasaklı sözcükler kaldırıldı.
Görünürde UN vardı, ama biz UN’in uyguladığı yasakların Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yaptırımları ile ilgili olduğunu ve yasaklar listesinin de oldukça kabarık olduğunu çok önceden biliyorduk ve bunu tecrübe edeli çok olmuştu. Küratörler ise bu iş karşısında şaşakaldılar. Yapılan pazarlıklar ise sonuçsuz kaldı. Kıbrıs’ın gerçekleri bir kez daha kendini göstermişti. Sergi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yasaklarına toslamış, Türkiye Cumhuriyeti’nin barış adası söylemlerini de yalanlamıştı.
Sergi sürecinde en yoğun olarak bellek kaymaları bizlere eşlik etti. Sınırı geçmedeki kontrolleri kanıksasak bile, UN kontrolündeki ara bölgeye girmek, oradaki yaşantıyı gözlemlemek, savaşın ve yıkımın canlı abidesi gibi karşımızda duran Uluslararası Lefkoşa Havaalanı terminalinde dolaşarak araştırma yapmak, sonrasında gündelik hayata geri dönmek, iş yerindeki sorunlarla uğraşmak, ardından kum torbaları ve ‘fotoğraf çekmek yasaktır’ yazıları arasında sergi kurmaya çalışmak, ara bölgede sergi açılışı gerçekleştirmek, her an kontrol mekanizmalarıyla ve dikenli tellerle çevrelenmiş mekanlara girip çıkmak vb. durumlar bellek kaymalarını, yarılmalarını beraberinde getirdi. Bellek kaymaları zaman ve mekanı böldü, parçaladı ve yeniden düşünmeyi zorunlu kıldı.
Kuratörlüğünü Pavlina Paraskevaidou ve Başak Şenova’nın yaptığı, koordinatörlüğünü Özgül Ezgin ve Argyro Toumazou’nun üstlendiği, Özge Ertanın & Oya Silbery, Görkem Müniroğlu & Emre Yazgın, Vicky Pericleous, Andreas Savva, Zehra Şonya & Gürgenç Korkmazel, Socratis Socratous, Erhan Öze, Demetris Taliotis & Constantinos Taliotis & Orestis Lambrou’un eserleri ile yer aldığı UNCOVERED sergisi tüm bu nedenlerden dolayı diğer iki çağdaş sanat etkinliği ve sergisinden ayrılıyordu. Ortaya çıkan ürünler pozitif bir gelecek çizemese de gerçekçi bir durum tespitine girişiyordu. Adadaki sorunları irdeliyor ve üstü kapanmaya çalışılan gerçeklikleri yeniden aralıyordu. Adanın niye barış adası olamadığının altını çiziyor ve bu gerçeklerle yüzleşmeden hiçbir sorunu çözemeyeceğimize işaret ediyordu.