‘Unıte Cyprus Now’ aktivistleri, BM Güvenlik Konseyi’ne ‘Kıbrıs barış sürecini demokratikleşme’ çağrısı yaptı.
Yapılan yazılı açıklamada, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs’ın kuzeyine yaptığı ziyaret anımsatıldı, “Kıbrıs ve AB, gözleri kapalı bir şekilde Lefkoşa’nın ortasında Türkiye ile bir kara sınırı gerçeğine doğru ilerlemektedir” denildi.
Kıbrıs sorunun “idare edilmesi” gereken küçük bir sıkıntı olmadığını vurgulayan aktivistler, Kıbrıslı Türk muhalifler ve sivil toplumu üzerindeki baskı ve tehditler arttığına vurgu yapıldı.
Yazılı açıklamada Kıbrıslı Türklerin, BM kararlarından uzaklaştırıldığı ve Türkiye’ye daha da bağımlı hale gelecekleri bir yola itildiğine de dikkat çekildi.
Yazılı açıklama şöyle:
"UCN, BM Güvenlik Konseyi’ne, Kıbrıs barış sürecini demokratikleştirmesi çağrısı yapar
Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 19 ve 20 Temmuz 2021 tarihinde Kıbrıs ziyareti sırasında yapmış olduğu açıklamaların da açıkça gösterdiği üzere Kıbrıs ve AB, gözleri kapalı bir şekilde Lefkoşa’nın ortasında Türkiye ile bir kara sınırı gerçeğine doğru ilerlemektedir. Uluslararası camianın bu istikrarsız, sözde “statükoyu” nasıl çözüme kavuşturacağına ilişkin bir planının olmadığı ne yazık ki ortadadır. Bizi bekleyen güvensiz ortam yatırımları ve istihdamı etkileyecek, Kıbrıslıların gelecek için yaşayabilir planlar yapmasını engelleyecektir. Bu yıl içinde denizde yeni kazıların yapılması da gündemdedir. AB, devamlı olarak ortaya çıkan gerginlik ortamına sürüklenecek ve hem iç hem dış politikasını etkileyecek sürekli bir istikrarsızlık ile karşı karşıya kalacaktır. Yanlış anlaşılmamalıdır: Kıbrıs sorunu “idare edilmesi” gereken küçük bir sıkıntı değildir. Hem AB hem de Türkiye için merkezi ve devamlı bir sorundur.
Acı gerçek şudur ki, iki toplumun sözüm ona liderleri, gerekeni yaparak artmakta olan bu güvenlik riskini engellemekten acizdir. Bunca yıldır devam etmekte olan bölünmüşlüğü engelleme iradesine sahip olmadıklarını birden çok kez göstermişlerdir.
Sayın Ersin Tatar, Türkiye hükümetinin daha önce benzeri hiç görülmemiş müdahaleleri sonucunda birkaç bin oy ile Kıbrıslı Türklerin lideri olmuştur. Bu, avukatlar, araştırmacılar ve STÖ temsilcilerinin Haziran 2021’de yayınladıkları raporda belgelenmiştir. Sayın Tatar’ın demokratik meşruiyeti yoktur. Ancak, adada iki devlet politikasını sürdürürken halkı temsil ettiğini iddia etmektedir. Şaibeli seçiminden beridir Türkiye’nin Kıbrıslı Türklerin iç meselelerine doğrudan müdahalesinin korkutucu şekilde artmasına izin vermiştir. Kıbrıslı Türkler, Türkiye’nin hayatlarının her alanına benzeri görülmemiş müdahalesi nedeniyle kendi gelecekleri üzerindeki kontrolü kaybetme noktasına gelmiştir. Aynı zamanda, Kıbrıslı Türk muhalifler ve sivil toplumu üzerindeki baskı ve tehditler artmıştır. Kıbrıslı Türkler, BM kararlarından uzaklaştırılmakta ve Türkiye’ye daha da bağımlı hale gelecekleri bir yola itilmektedirler. Bu gelişmeleri protesto etmek için tüm baskılara karşın iki ana Kıbrıslı Türk muhalefet partisi Sayın Erdoğan’ın mecliste yapacağı konuşmayı cesur bir kararla boykot etmişlerdir.
Araştırmaların ortaya koyduğu gibi, Sayın Nikos Anastasiadis halkını yarı yolda bırakmıştır. Kıbrıs sorununu çözme vaadiyle seçilmiş olan ve aynı vaatle yeniden seçilen Anastasiadis, 2017-2020 dönemini güç paylaşımına dayalı federal çözümün temelini sorgulamakla ve 2020’de herhangi bir çözüm yanlısı Kıbrıslı Türk liderin seçilme şansını doğrudan baltalamakla geçirmiştir. Dahası, önceki Kıbrıslı Türk lider Sayın Akıncı 2018’de, iki tarafın Guterres Çerçevesini kabul etmesi ve müzakerelerin o noktadan yeniden başlaması önerisini yaptığında, Sayın Anastasiadis bu öneriyi reddetmiştir. Şu anda desteklediğini iddia ettiği Çerçeveyi o zaman reddetmiştir. Bu tavırlarıyla Kıbrıslı Rumların federal bir çatı altında Kıbrıslı Türklerle güç ve yetki paylaşmayı asla kabul etmeyeceğini söyleyenleri cesaretlendirmiştir.
Yurttaşları yetkilendirin
Uluslararası toplum çok uzun bir süredir birleşik bir gelecek vizyonu olmayan liderlerin tüm AB’yi istikrarsızlığa sürüklemesine izin vermiştir. Akademik araştırmalar, Kıbrıs’taki halkın uzlaşmaya sözümona liderlerinden daha açık olduğunu göstermiştir. Bu çıkmazı aşmanın tek yolu, başarısız olmuş süreci değiştirmektir. Bugüne kadar liderler, Güvenlik Konseyi’ne, yurttaşların sürece yakinen müdahil olması talebine aldırış etmemişlerdir. Güvenlik Konseyi’ne liderleri, ülkenin geleceğini ele almak için uzman ve sivil toplumun da katılımı ile iyi donanımlı, profesyonel şekilde yürütülen demokratik bir süreci desteklemeleri için güçlü şekilde teşvik etmesi çağrısında bulunuyoruz. Güvenlik Konseyi, aynı zamanda, tarafların, ülkemizin ve bölgenin uzun-vadeli istikrarını güvence altına alan ortak bir vizyon üzerinde anlaşmaları talebini bir öncelik haline getirmelidir."