KKTC üniversitelerine ayrılan 16.393 kontenjanın 5.063’ü öğrenciler tarafından tercih edilerek dolduruldu. %30’u doldu, %70 boş kaldı. Bu, öğrencilerin buradaki üniversiteleri tercih etmedikleri anlamına gelmektedir.
Peki ama neden? Nedir nedenleri?
Bunlar, bilinmelidir ki çare üretilebilsin.
2008 yılından sonra kontenjanlar %25-30 arasında doluyor. Öğrencilerin, “tercih etmeme” nedenleri arasında sosyal, ekonomik, eğitsel, altyapısal... sorunlar bulunmaktadır. Bunların tartışılıp, anlaşılması, somutlaştırılması gerekmektedir. Oysa, “Başarısızlığı kabul etmem, başarılıyım!” veya “siyasi rant” mantığı çerçevesinde ele alınıp açıklanmaya çalışılırsa, çare üretilemez.
“Başarılıyım” ne demek? Başarının tanımı nedir?
Elbette herkesin kendine göre bir tanımı vardır.
Başarının bir tanımı da belirlenen hedefe ulaşabilmek, değil midir?
“Yüz metreyi on saniyede koşacağım” diye bir hedef koyarsanız kendinize, takvimlendirilmiş belirli bir program çerçevesinde çalışırsınız ve bir, iki yıl içinde hedefinize ulaşırsınız. O zaman “başardım” dersiniz. Öte yandan biliyorsunuz ki dünyada yüz metreyi on saniyede koşan milyonlarca insan vardır. Bu nasıl başarı olur? İşte başarı, yüz metreyi on saniyede koşabilmek değil, konan hedefe ulaşabilmektir. On beş saniye yerine on saniyede koşabilmek için gösterdiğin gelişmedir.
Nitekim Eğitim Bakanlığı da kendine 2009’dan itibaren hedef koydu: “60 bin öğrenci” dedi.
Gazete arşivlerini taradığımızda hedeflerle ilgili söylenen sözlere tanıklık ederiz.
23 Şubat 2010
“2009-2010 öğretim yılında 30 bin civarında Türkiye'den, 9251 KKTC ve 4 bin civarında da üçüncü ülkelerden olmak üzere toplam 43 bin 328 öğrencinin kayıt yaptırdığını belirten Bakan Kemal Dürüst, üniversitelerde öğrenim gören öğrenci sayısının artmasıyla KKTC'nin dünyadaki tanıtımının daha etkili olacağını söyledi.”
2 Mart 2010 Üniversite temsilcileri ile toplantı yapıldı.
“Dürüst, bugünkü toplantının ardından elde edilen verilerle üniversitelerin nasıl 50-60 bin öğrenci hedefine çıkabileceğinin açılımını sağlamak için çalışacaklarını kaydetti.
Hükümet olarak bu toplantıların ardından atmayı planladıkları adımlar olduğunu ifade edem Dürüst, ülkedeki öğrenci akışını hızlandırabilmek ve ülkenin sosyal kültürel ekonomik yaşamına katkı sağlamanın uğraşı içerisinde olduklarını söyledi.”
11 Mayıs 2010
“Dürüst, Hedefimiz kısa vadede 50 bin, orta vadede 60 bin öğrenci.”
5 Kasım 2010
“Ankara temasları çerçevesinde 1000 üyesi bulunan Özel Dershaneler Birliği yetkilileri ile de görüştüğünü, söz konusu kurum aracılığıyla on binlerce öğrenciye ulaşılabileceğini anlatan Dürüst, geçtiğimiz yıl üniversitelere 43 bin öğrencinin kayıt yaptırdığını anımsattı. Asıl hedef 60 bin, ama 50 bin öğrenci için çalışıyoruz.”
19 Ağustos 2011
Öğrenci tercihi 5 bin 63, öğrenci sayısı 35 bin civarında. 11 bin 332 kontenjan boş.
Gazete arşivlerinden yapılan bu alıntılar, bir bakanın başarı veya başarısızlığını anlatmak amacıyla değildir. Ortaya konan hedeflere ulaşmak için toplantı ve açıklamalardan başka ne yapıldı? Toplantılardan sonra adım atılacak dendi; atıldı mı? Buna dikkat çekmek istedim. Ve bu konunun da siyasi değil, toplumsal duyarlılıkla ele alınması gerektiğine inandığımı da belirtmek isterim.
“60 bin öğrenci” hedefi konmuşsa, bu hedefe ulaşmak için ne yapıldı ve ne yapılması gerekmektedir? Bunun tartışılması gerekmektedir.
Sözden çok, icraat... Hedefe ulaşmak için adım atmak gerekir, yürümek gerekir... Ama yanlış tarafa değil...
Ya 30 bin öğrenci daha gelseydi ve 60 bin hedefine ulaşsaydık? Ne olacaktı; hiç düşündünüz mü?
Nerde kalacaklardı, ne yeyip, ne içeceklerdi. Ev kiraları, yiyecek, içecek... fiyatları fırlayacaktı.
Öğrencileri okutacak hoca bulunamayacaktı. Üniversitelerin doktoralı eleman sorunları çözülmelidir. Gerekirse sınavla yurdışına doktora eğitimi için öğrenci gönderilmelidir. Kiraları aşağıya çekecek için ev yerine oda kiralama yöntemlerinin geliştirilmelidir. Uygun aileler yanlarına öğrenci alabilmelidirler. Bunlar için projeler hazırlanmalıdır.
Ulaşım, taşımacılık sorunu çözülmelidir. Öğrenciye daha ucuz olmalıdır...
Yerel yönetimlerle işbirliğine gidilerek, öğrencilere yönelik kültürel aktiviteler düzenlenmelidir.
Geniş katılımlı platforumlarda üniversiteleşme politikası tartışılmalı. Kumarhaneler ve gece külüplerinin olumsuz etkileri ele alınmalıdır. Bu alanlar bir birini olumsuz etkilemektedir. Bu olumsuzlukları giderici tedbirler düşünülmelidir.
Öte yandan “sürekli gelişme”, “nitelik artışı” gibi vizyonlar çerçevesinde üniversitelere destek politikaları geliştirilmelidir.
Demek istediğim, hedefe ulaşmak için, önce tek tek neler yapılması gerektiği belirlenip planlanmalı, takvimlenmeli ve adım adım uygulanmalıdır. Hedefe böyle ulaşılır. Adım atarak, icraat yaparak. Yol yürünerek hedefe ulaşılır.
Başarı böyle gelir ve bundan da toplum kazanır.