MURAT OBENLER/SELANİK
Yönetmen-yapımcı Fatih Akın, 2019 yılı yapımı çok tartışmalı “Altın Eldiven” sonrasında daha çekme fikrini ortaya atmasından itibaren “Nasıl olur da bir asinin, Kanake’nin filmini rol model olarak seçiyorsun?” gibi ırkçılığa varan sert eleştiri ortamı içinde senaryosunu Giwar Hajabi ile birlikte yazdığı “Rheingold” filmini çekti ve 2022 Ekimi sonrasında Almanya'da vizyona giren film 63. Selanik Film Festivali kapsamında özel bir gösterimle sinemaseverlerle buluştu. Yapımcılığını Fatih Akın’ın şirketi Bombero International, dağıtımını ise Warner Bros Pictures Germany üstlendiği filmin Ortadoğu’dan Avrupa’nın her köşesine kadar uzanan senaryosu ile gerçek hayattan uyarlanan Xatar (Giwar Hajabi) adlı karakterin hayat hikayesini takip ediyor.
Kürt bir ailenin çocuğu olarak zor şartlarda dünyaya gelen Giwan’ın annesi müzisyen,babası da ünlü bir besteci ve ortkestra şefidir.Aynı zamanda bir özgürlük mücadelesi savaşcısı da olan Rasal filmde hem klarnetiyle,hem silahıyla hem de hayattaki duruşuyla filmin en istikrarlı karakteri olarak öne çıkarken baba ise ailesini başka bir kadın için terk ederek hem çocuklarını anne ile hayat mücadelesinde yalnız bırakıyor hem de onca zorluğu aşarak bir noktaya getirdikleri ortak yaşam düzenini darmadağın ediyor.
Giwar Hajabi’nin doğumdan bugüne kadar olan yaşamdaki çizgileri çok güzel bir şekilde yorumlayan yönetmen Akın, Richard Wagner’in 1869 yılında yazıp bestelediği Nibelung Yüzüğü epik dörtlüsünün birinci kısmı olan “Das Rheingold” eseriyle de filmin hikayesini müthiş bir şekilde bütünleştirmiş görünüyor.
Bazen insan kendi yolunu ailesinin de desteğiyle kendi çizer bazen de ailesinin yaşadığı yol kazalarını kurbanı olur. Tür olarak drama,müzikal ve suç filmi olan yapım tam olarak bu üçlüye cevap veriyor. Filmin başından sonuna kadar çeşitli dramlar (doğum,hapishane, işkence,babanın evi terk etmesi,sokaktaki yaşam mücadelesi, şiddetin her türü,uyuşturucu vs) devam ederken neredeyse hayatı bir drama haline dönüştürüyor. Müzikal kısmında ise İran’ın geleneksel müzikleri ile Wagner’in Rheingold eseri, Xatar’ın rap dünyası ile Amsterdamdaki Kürt mafya babası rolündeki Uğur Yücel’in evindeki televizyon sayesinde Türkiye’den birçok ünlü sanatçının sesleri harmoni içinde film boyunca kulaklarımıza çalınıyor.
Suç kısmında ise Alman mahallesindeki çetelerden tutun da birden çok uyuşturucu ve diğer mafyaların bulunduğu Avrupa suç sisteminde ayakta kalmaya çalışan bir gencin hikayesine tanık oluyoruz. Sürekli bir inişler ve çıkışlar sarmalı içinde ilerkeyen filmin sonunda suçun değil de aşk ve müziğin kazandığını görmemiz hem bizleri hem de müzisyen olması için varını yoğunu harcayan(hatta piano ders alması için ev temizliği de yapan) Giwar’ın annesini çok mutlu etmiştir.
Gerçek hayatta da olan Giwar’ın birkaç arkadaşıyla altın yüklü kamyonu kaçırarak altınları bilinmeyen bir yere saklamaları filme adını da veren Wagner’in Rheingold eserinde de geçiyor. Nibelung Yüzüğü epik dörtlüsünde de anlatıldığı gibi Yüzüğün dövülerek hazırlanması ve bu yüzüğün lanetlenmesi hikâyesini bir şekilde bu filme de yansımıştır. Ren Nehri’nin dibindeki Üç Ren Kızı filmde de altınları bekleyen denizkızları olarak gösterilirken Giwan’ın Almanyadaki mahallede ilk ergenlik yıllarından beri aşık olduğu ve film boyunca hiç vazgeçmediği İranlı Şirin’e olan aşkı ile altınlar arasındaki ilişki(gitgeller) özellikle filmin son bölümünde aşk tarafına doğru çözülmeye başlıyor.
Fatih Akın, Olimpion Tiyatrosu’ndaki özel gösterim sonrasında filmin bugünkü Almanya’nın çok kültürlü yapısını yansıttığını ve Xatar karakterinin de hem kişinin kendi hikayesini anlatmada hem de bu yapıyı anlatmada büyük bir paralellik gösterdiğini belirtti. Kendisinin de rap müziğini beğenerek izlediğini ve bu müziğin isyanıyla,aşkıyla,kavgasıyla sevdasıyla, mücadelesiyle hayal kırıklığı ve düşüşleriyle kısacası iyisiyle,kötüsüyle gerçek hayatı tüm çıplaklığıyla yansıttığını dile getiren Akın, Xatar’ın dipten ünlü bir rap müzisyenine uzanan hayatının günümüz Almanyası’nı yansıttığını vurguladı. Selanik’te olmaktan duyduğu mutluluğu da dile getiren Akın,Selanik’in ve fesivalin kendisi için her zaman özel bir önemi olduğunu ve Selanik seyircisi ile özel bir bağ kurduğunu dile getirdi ve tüm sinemaseverlere 3 katlı salonu doldurduğu için teşekkür etti.