Devlet, hayvancıların ürettiği sütü almaktan vazgeçerse ne olur?
‘Devlet bütçesi artık süt üretimini ödemeye yetmiyor’ diyor Tarım Bakanı.
Bir başka siyasetçimiz de bundan hareketle, ‘geldiğimiz aşamada devletin üreticiden süt satın almasının yeniden değerlendirilmesi gerekiyor’ diyor.
Bu siyasi aklın, yukarıdaki sorunun yanıtını iyice analiz etmesinde fayda var.
Çünkü ekonomiyi, ‘kamu maliyesi’ üzerinden dengeye oturtmayı öneren bu bakış açısının görmezden geldiği gerçek, bu ve benzeri sektörleri küçültecek girişimlerin, kısa vadede devlet bütçesinin yükünü azaltsa da, uzun vadede bütçeye yeni başka yükler getireceğidir.
Devlet sütü almaktan vazgeçerse, bunun sonucunda hayvancı da üretimden vazgeçecektir.
Peki ya hayvancı üretimden vazgeçince ne olacaktır?
Bu sektörden ekmek yiyen binlerce insan, üretimden vazgeçmeleri durumunda kendilerine yeni bir ‘ekmek kapısı’ bulmak zorunda kalacaklar.
Bizim gibi bir ülkede yeni emek kapısı neresidir?
Devlettir!
KTHY örneğinde olduğu gibi, işini kaybeden bu insanların bir noktada devlete istihdam ihtiyacı gündeme gelecektir.
Yani şu meşhur ‘kamu maliyesinin’, bir taraftan kapatılan ‘deliği’, diğer taraftan açılacaktır.
Geleceği göremeyen, günü kurtarmaya yönelik ekonomi politikalarının kaçınılmaz sonu, budur.
Bu işin bir boyutu...
Geleceği göremeyen ekonomi politikalarının yaratacağı sosyal etkiler ise işin diğer bir boyutu.
Yukarıda değindiğimiz KTHY ‘sorunu’, önümüzde duran önemli bir örnek olsa gerek.
Devlet, bütçeyi sebep göstererek üreticiden süt almaktan vazgeçerse ya da bunda kesintiye giderse, bu sektörden para kazanan insanların karşı karşıya kalacağı ekonomik zorluk, çocuklarının alacağı eğitimin kalitesinden tutun da, ailelerinin psikolojik anlamda yaşayacağı travmalara kadar, çok ciddi sosyal etkileri de beraberinde getirecektir.
Hayvancı süt üretiminden vazgeçerse karşı karşıya kalacağımız bir diğer somut etki de, süt fiyatlarının artacak olmasıdır.
Şu anda bir litrelik uzun ömürlü yerli süt, ortalama 2.90 TL’den satılırken, Türkiye’den gelen benzerleri, ortalama 5 TL’ye satılıyor.
Yerli süt arzının azalması ya da durması durumunda, temel gıda maddesi olan süt fiyatları arasındaki bu fark, doğrudan tüketicinin cebinden çıkacaktır.
***
Tüm bunları bir kenara bıraksak dahi, tarım sektörünün, ülkemizin ayakta kalan en önemli üretim alanı olduğu gerçeğini unutmamalıyız.
Bir başka siyasetçimiz, dün katıldığı televizyon programında, Sanayi Holding örneğini vererek, geçmişte uygulanan birtakım politikalar sonucunda toplum olarak üretimden nasıl da koparıldığımızı anlattı uzun uzun, hayvancının eylemini maksatlı ve biraz popülist bulduğunu ifade ederken.
Peki bu siyasetçimiz, elimizde kalan bu son üretim kalelerinden biri olan tarımın küçültülmesiyle sonuçlanabilecek mali politikaları uygulamaya koyma arzusundaki partililerinin yaptığının da, Sanayi Holding örneğinden çok da farklı sonuçlar yaratmayacağının farkında değil mi?
***
Ekonomi politikaları, kısa vadede çözüm öngören değil, uzun vadeli ve de olası sosyal etkileri de hesaplanan, sürdürülebilir politikalar olmak zorundadır.
Bütçeyi denkleştirmek elbette önemlidir.
Ancak bu planın başarıya ulaşabilmesi için halkın desteğini almak da önemlidir.
Uygulanacak programların, halkın tüm kesimlerince destek görmesi gerekir.
Bu desteğe sahip olmayan programların başarılı olması çok zordur.
Bütçe denkleştirilirken, bunun vebalini sadece belli kesimlerin boynuna yüklemeye çalışırsanız, daha işin en başında, çok büyük bir hata yapıyorsunuz demektir.
Devletin üreticiden süt satın almasının yeniden değerlendirilmesinin gerekliliğini savunarak bütçe denkleştirmeye soyunan siyasi akıl, üretimden daha da koparılacak bir toplumu gelecekte gerek ekonomik gerekse sosyal anlamda nelerin bekleyeceğini de umarım hesaba katıyordur.