Aygün Bahar ÖKMEN
Meriç köyünde 1998 yılında kurulan Meriç Süt Ürünleri işletmesinde 2.nesil olarak yönetimde yer alan, fabrikanın kurucuları Berrin Avunduk ile Candan Avunduk’un oğlu Yönetici Bekir Meriç Avunduk, güncel ekonomiyi değerlendirdi.
Döviz artışına değinen Avunduk, ülkeye daha çok döviz getirebilecek icraatların gerçekleşebilmesi için pandemi döneminde devletin unuttuğu özel sektörün hatırlanması gerektiğinin altını çizdi.
İhracat yapan sektörlerin ülkeye katkı sunduğunu dile getiren Avunduk, daha çok teşvik gerektiğini dile getirdi.
‘Tavuk kümesinden, günde 2 ton süt işleyen bir fabrikaya…’
Ailesinin başlattığı ihracata yönelik süt ürünleri üretimi yapan Meriç Süt Ürünleri Fabrikası’nın 1998 yılında kurulduğunu dile getiren Yönetici Bekir Meriç Avunduk, “200m2 kapalı alanı olan bir tavuk kümesinden günde 2 ton süt işleyebilen bir fabrikaya dönüştü burası” dedi. Kaşar üretimi ile başladıklarını ifade eden Avunduk, daha sonra bu ürünlere hellim ve mozerella peynirlerinin de eklendiğini söyledi. “Kaşar, hellim ve mozerella üzerine spesifikleştik” ifadelerini kullandı.
“İlk günden itibaren ihracat amacı güttük”
İlk günden itibaren ihracat amacı güdüldüğünü ifade eden Avunduk, “İlerleyen zamanlarda kapalı alan arttı, süt kapasitesi arttı. Revizeler yapıldı. Hellim üretimine de bundan sonra başlandı” dedi. Hellimin adada çok tüketilen bir ürün olduğunu dile getiren Avunduk “Biz neden üretmeyelim, neden tanıtmayalım dedik” şeklinde konuştu.
Günlük üretim kapasitesinin zaman içerisinde 2 tondan 100 tona çıktığını belirten Avunduk, “Yaklaşık 4000 m2 kapalı alana sahibiz. Üretim ağımızı genişlettik” ifadelerini kullandı. Adanın ilk düzenli kaşar ihracatı yapan firması olduklarını dile getiren Avunduk, “Daha sonra da Türkiye’ye ilk düzenli hellim ihracatı yapan firma olduk” dedi.
“Türkiye pazarına hellimi satmaya başladığımızda çok güçlük çektik çünkü insanlar bu ürünü henüz tanımıyordu”
Orta Doğu’ya, Körfez ülkelerine ihracat yapan başka firmaların da bulunduğunu dile getiren Avunduk, yaşanan en büyük sorunlardan birinin ürünün tanınmaması olduğunu ifade etti. “Türkiye pazarına hellimi satmaya başladığımızda çok güçlük çektik çünkü insanlar bu ürünü henüz tanımıyordu” şeklinde konuştu.
Hellim tanıtımının aşamalarını paylaşan Avunduk, “Çoğu market zincirinde tanıtım yaptık. Bu ürünü tanıtmak yaklaşık 10 yılımızı aldı. Bu ürünü stand kurarak marketlerde kızartmaya başlayınca insanların ilgisini çekti. Ne olduğunu anlayamadılar. Tavuk mu? Balık mı? Şeklinde yorumlar geliyordu” dedi.
“Hellim Türkiye’de ciddi tüketimi olan bir ürün haline geldi”
“Bu ürün niş bir ürün olarak, fiyatı da yüksek olan bir ürüne dönüştü. Fiyatı yüksek olduğu için tüketimi az oldu. Daha sonra işin içine yeni aktörler de girince, oradaki bayi ve arkadaşlarımızı tetikleyip bunun fiyatını düşürelim, herkese ulaşalım, dağıtım ağımızı güçlendirelim deyince, güzel bir noktaya gelindi” yorumlarında bulundu. Hellimin Türkiye’de de ciddi tüketimi olan bir ürün haline geldiğini ifade etti. Hellimdeki rantı gören Türkiyeli firmaların üretim tesislerinde hellim üretmeye başladıklarını dile getiren Avunduk, “Bu noktada Kıbrıs Türk Sanayi Odası’nın Türkiye ile işbirliği içerisinde hellimin tescilini Kıbrıs’ta üretilecek şeklinde alması, hem bize hem de bizim gibi pek çok hellim imalatçısına katkı sundu” dedi.
“Üretime devam etmek isteyen firmalar, Kıbrıs’taki hellimciler ile anlaştı”
Bu şekilde Türkiye’deki firmalar bu tescil ile dava kararı aldırarak onların hellim adı altında üretim yapmasının durdurulduğunu ifade eden Avunduk, “Üretime devam etmek isteyen firmalar, Kıbrıs’taki hellimciler ile anlaştı. Böylece Ekici, Yörükoğlu, Bahçıvan gibi global markaların hellimleri fason olarak burada üretilmeye başlandı” şeklinde konuştu.
Avunduk, “Hem kaşarımızı hem de hellimimizi hem Türkiye’deki gross marketlere hem de HOREKA dediğimiz Hotel, restoran ve kafelerde kendi markamız altında satıyoruz. Buna ek olarak da birçok global marka ile fason çalışıyoruz” dedi.
“Sadece fabrikalar için değil, hayvancılar için, tarımcı için, çiftçi için büyük katkı sunulmuş oldu. Çünkü bu bir zincirdir”
Bunun ada için büyük bir katma değer olduğunu ifade eden Avunduk, “Sadece fabrikalar için değil, hayvancılar için, tarımcı için, çiftçi için büyük katkı sunulmuş oldu. Çünkü bu bir zincirdir. Ben bu ürünleri satabilirsem, ham maddeye daha çok ihtiyacım olur. Ham maddeye ihtiyaç olursa hayvancının ürünü değerlenir, değerlenirse daha çok üretir” ifadelerini kullandı. “Ekonomik olarak büyümeye katkı olacaktır bu durum” yorumunda bulundu.
Türkiye’den sonra Orta Doğu’daki tüm ülkelere düzenli ihracat yaptıklarını dile getiren Avunduk, son bir yıldır da Kuzey Amerika’ya ihracat gerçekleştirdiklerini aktardı. Daha önce Japonya’ya da ürün ihracatı yaptıklarını ifade eden Avunduk, pandemiden dolayı Japonya’ya ihracatta kesintiler olduğunu dile getirdi. “Tanınmamış da olsak, adada lokasyonun verdiği sıkıntılara ve ekonomik şartlara rağmen bunu gerçekleştirebiliyor olmak bizi çok mutlu ediyor” dedi.
“Tek rakibimiz güneydeki hellimciler”
Ürün, kalite olarak hiçbir eksiğimizin olmadığını dile getiren Avunduk, güneydeki hellimcilerle aynı kalitede ürün ürettiklerini ve üretim kalitesi ile hijyeni denetleyen BRC belgesini en yüksek not olan A ile geçtiklerini ifade etti.
Ambargoların fuarlarda da kendilerine sorun yarattığını ifade eden Avunduk, “Ürünlerimizi tanıtmamız ve ihracat için gerekli bağlantıları kurabilmemiz için fuarlar çok önemli” açıklamasında bulundu.
“Şubat ayında Fuar olacağı haberi geldi. Ancak olmazsa, tüm ada ve elbette dünya açısından büyük bir eksik olacak. Çünkü fuarlar bizlerin hem son tüketici ile hem de aradaki bağlantılarımız ile buluştuğu çok güzel bir platformdur” ifadelerini kullandı.
4 günlük fuarlara 60 bine yakın katılımcı geldiğini ve her sene fuarlara katılım sağladıklarını dile getiren Avunduk, “Eskiden devlet fuarlara katılmamız için bize %70-%80 teşvik veriyordu. Son birkaç senedir maalesef bu teşvikleri alamıyoruz. Sadece biz değil birçok sektör alamıyor. Ama kendi imkânlarımızla fuarlara katılmaya devam ediyoruz” sözlerine yer verdi.
“Ürünler doğru analizlerden geçtikten sonra raflardaki yerini bulmalı”
Devletin denetim eksikliklerine değinen Avunduk, “Biz gıda üretiyoruz. Maalesef şu an piyasada bir denetim eksikliği var. İnsan sistemine doğrudan giren ürünler üretiyoruz. Gerekli denetimler yapılmalıdır. Hijyenik ve doğru koşullarda üretim gerçekleştirildiğinden emin olunması gerekir. Doğru analizlerin yapılması gerekir” uyarısında bulundu. “Biz BRC belgemizi aldıktan sonra gelebileceğimiz en üst noktaya ulaştık” dedi.
İhracatın %60’ını Türkiye’ye ve geri kalan %40’ının Orta Doğu ve Amerika’ya hem kendi markaları altında hem de fason olarak ürettikleri ürünler ile gerçekleştiğini ifade eden Avunduk, “Kapasitemizde çalışamadığımız oluyor” dedi. Bunun sütün çok ve az olduğu dönemlere göre değiştiğini dile getiren Avunduk, “Üretim için gerekli koşullar var, satış için gerekli bağlantılar var ama ham maddeye ulaşamadığımız ve kapasitemizin altında çalıştığımız oluyor. Müşteri seçmek durumunda kalıyoruz. Bu da hoş bir durum değil” şeklinde konuştu.
“Çiğ süt üretimi düştü ve biz bu durumun büyük kurbanı olduk”
Bu durumun son 2 senedir devletin hayvancılık ve tarımda aldığı yanlış kararların ve uygulanan yanlış politikaların bir sonucu olduğunu ifade eden Avunduk, “Çiğ süt üretimi düştü ve biz bu durumun büyük kurbanı olduk” dedi.
Bir senedir siyasilere kendilerini anlattıklarını ve onların da hayvancılarla ilgili daha doğru kararlar almaya başlayarak üretimi arttırdıklarını dile getiren Avunduk, “Pandeminin araya girmesi ile birlikte satış alanında sorunlar yaşandı” şeklinde konuştu.
Yiyecek sektöründe olmanın bu dönemdeki avantajından bahseden Avunduk, “İnsanlar kıyafet almayı, ahşap almayı bir kenara bırakabilir ama besin, ihtiyaç sıralamasında en üstlerde yer alır. Hellim de ülkemizin vazgeçilmez besin ürünlerinden bir tanesidir” dedi.
“Yeter ki devlet düzgün kararlar alarak hayvancıları desteklesin. Biz ürünleri pazarlayabiliriz. İmalatçının önü açıktır”
Avunduk, “İmalatçının önü açıktır. Biz ürünleri pazarlayabiliriz. Yeter ki devlet düzgün kararlar alarak hayvancıları desteklesin. Biz sütü alalım. Üretelim ve satalım. Hayvancı daha fazla kazansın. Daha fazla çiftçilik yapsın. Ekonomiyi bu şekilde kalkındıralım” ifadelerini kullandı.
“Biz bu ürünleri satarak adaya döviz getiriyoruz. Parayı ülkeden çıkartmıyor, ülkeye sokuyoruz” dedi. “Bir sürü istihdam ve yatırımımız var. Ürettiğimi sattığım zaman tüm para buraya geliyor. Bu da benim etrafıma daha çok yatırım yapmam demek. Devletin kasasına para girmesi demek” şeklinde konuştu.
“Küçük bir adayız, üretim olmaz demek yanlıştır” ifadelerini kullandı. “Covid-19 salgını bize üretimin ve sanayinin ne denli elzem olduğunu göstermiştir” dedi. “Gümrük kapıları kapandığında burada aç susuz kalacağız. Bir makarna fabrikamız yok. Hellim, portakal, zivania, ekmek ve dönemi gelince zeytin… Bu kadar” ifadelerine yer verdi.
“Ekonomimiz salgından sonra kötüye gitmedi. Salgından önce de zaten bir enkaz halindeydi”
Avunduk, “Bizim ekonomimiz salgından sonra kötüye gitmedi. Salgından önce de zaten bir enkaz halindeydi” yorumunda bulundu. “Ülke olarak dövize bağlılığımız çok yüksek. Kiralar, satışlar, arabalar, ham madde dövize bağlı. Örneğin biz hellim için ambalajı Almanya’dan alıyoruz. Döviz yükselince ambalajın, dolayısıyla da hellimin fiyatı yükseliyor” dedi.
“Devlet özel sektörü ne kadar büyütür ve desteklerse bunun kamu maliyesine yansıması da o denli büyük olacaktır”
Kamunun ekonomideki şişkinliğine değinen Avunduk, “ Kamunun yükünden ötürü maalesef özel sektöre, kobilere, imalatçıya, sanayiciye sıra gelmiyor. Devletin başına gelen herkesin tek bir derdi var o da maaşları ödeyebilmek. Maaşlar ödenince de geriye bir şey kalmıyor zaten. Bu nedenle üretici kendi başına çırpınıyor” şeklinde konuştu.
“Devlet salgından sonra kasaya hiçbir şey girmediğini fark edince üreticinin değerini anlamıştır diye umuyorum. Vergi alamadı, KDV alamadı. Kasaya para girmemesi ilk dertleri olan maaş konusunu daha da büyük bir hale getirdi. Özel sektörün vergi, KDV, sigorta yatırımları olmayınca, kasa boş kaldı” ifadelerini kullandı.
“Devlet özel sektörü ne kadar büyütürse, kamu maliyesine bunun yansıması da o denli büyük olacaktır” dedi. “Kamu ne yazık ki verimli değildir. Çalışma sistemi performans odaklı değildir. Devlete yükü azaltılmalıdır” ifadelerine yer verdi. “Ekonominin gidişatını bu durum da kötü yönde etkiliyor” dedi.
“Covid salgınına karşı savaşa devam ederken bir yandan da ekonominin çarklarının dönmesini sağlamalıyız”
Avunduk, “Ülkeye nereden döviz girecek? Ekonominin çarkları yavaşladı. Bu durum sürdürülebilir değildir. Eğer sürdürülebilir olsaydı, Kıbrıs’ın güneyi 1 Milyon nüfusa rağmen karantinasız geçişlere başlamazdı” dedi.
Daha alternatif yöntemler bulunması gerektiğini dile getiren Avunduk, “Sağlık sistemimizi çökertmeden, covid salgınına karşı savaşa devam ederken bir yandan da ekonominin çarklarının dönmesini sağlamalıyız. Sağlık çok önemlidir ancak ekonomi de durdurulmamalıdır” şeklinde konuştu.
1500 liralık yardımın yalnızca bir defa yapıldığının altını çizen Avunduk, “Bazı kişilere bu yardım bile ulaşmadı. Özel sektördeki insan sayısı azaldı. Özel sektördeki işverenler istihdamı korumak için ağır şartlar altında uğraş veriyor ancak artık bıçak kemiğe dayandı” ifadelerini kullandı.
“Yılsonu geldi. 7 ay oldu. Çoğu işletme maalesef istihdam azaltma yoluna gidecektir ve gidiyor da. Ekonomi daha kötü bir noktaya gelecek. Önümüzdeki günlerde istihdamda azaltılmaya gidilmesi daha kötü şeylere yol açabilir” dedi.
“Kimse özel sektörün unutulduğunu inkâr edemez”
“Çalışanlar işini kaybederse en büyük sıkıntı o noktada başlar. Daralan bir ekonomide kimse yeni işçi almaz. İnsanlar işsiz kalır. İstese de harcama yapamaz. Bunun en büyük örneğini şu anda sigortacılar yaşamaktadır. Sigorta şu anda büyük bir lüks çünkü insanlar için” şeklinde konuştu. “Arabaya, eve bir şey olmasın diye ihtimale karşı verilecek onca parayı işsiz kalan biri gözden çıkartamaz. Böylece sigortaya talep azaldı” dedi.
Kendilerinden de örnek veren Avunduk, “Ürünlerin gramajında küçülmeye gittik çünkü eskiden 1 kg kaşar alan birinin parası şu anda ancak 250 gr kaşar almaya yetiyor. Adam markete girip de cebindeki otuz lirayı kaşara vermek istemiyor” açıklamasında bulundu.
“İşsiz kalanlarla işi olanlar arasında kavgalar çıkması bile muhtemeldir”
Avunduk, “Eskiden 1 kg et alan, tavuk alan insan artık yarım kilo alacak. Belki yetişmeyecek parası, 250 gr alacak. Belki de hiç alamayacak. Gitgide daralma olacak. Dayanmaya gücü olmayan bazı firmalar elenecek. Üretici azalacak. Devlet kasasına daha az para girecek. Bu da bir kısır döngüdür” dedi.
“Kimse özel sektörün unutulduğunu inkâr edemez. Özel sektör çalışanlarına bir şekilde, mantıklı bir destek verilmelidir. Bu insanlar tekrar ekonomiye dâhil edilmelidir” şeklinde konuştu. “İşsiz kalanlarla işi olanlar arasında kavgalar çıkması bile muhtemeldir. Bunlar uzak senaryolar değildir. Olan ve olmayan karşı karşıya bırakılmaktadır” ifadelerini kullandı.
“Özellikle salgının artması ve bir kıtlık yaşanması durumunda filmlerde gördüğümüz ekmek çalma sahneleri gerçeğe dönüşebilir. Bunlar ihtimaller arasındadır. Bu nedenle devlet bir denge kurmalıdır. Biri son model cip mile gezerken bir taraftan birileri aç kalmamalıdır. Devletimiz bu insanlara sahip çıkmalıdır” dedi.
“Yerel üretime karşı ürünün muadili olan ithal ürünlere sınırlama getirilmelidir ya da vergi konulmalıdır”
“Yerel üretime karşı ürünün muadili olan ithal ürünlere sınırlama getirilmelidir ya da vergi konulmalıdır” diyen Avunduk, “ Örneğin ülkemize İtalya’dan, Fransa’dan, Hollanda’dan peynir geliyor ve bu peynirler marketlerimizde hellimden daha ucuza satılıyor. Belki biz bu adada edam, gouda ya da küflü peynir üretmiyoruz ama örneğin cheddar muadili olabilecek kaşar üretimimiz var. O zaman bu ürüne bir sınırlama ya da vergi getirilmeli ki yerli üretici bununla yarışabilsin” şeklinde konuştu.
“Avrupa neden Türkiye’den et ve süt ürünleri ithal etmiyor? Neden yasak? Hayvan hastalıkları nedeni ile diyor ancak bunun arkasındaki realite, Türkiye gibi 80-85 Milyonluk bir ülkenin Avrupa’ya ithal yapması sonucunda yaşanacak rekabeti önlüyor? Neden?” sorusunu soran Avunduk, “Türkiye’den gidecek olan ürün TL ile üretiliyor. İşçisi TL ile ödeniyor. Avrupa’ya gönderildiğinde de son derece ucuz oluyor. Rekabette çok büyük bir avantajdır bu. Bununla baş etmek istemiyorlar” şeklinde konuştu.