2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat katıldığı bir TV programında çeşitli konuları değerlendirdi.
Talat, bir soru üzerine Kıbrıs konusunda gelinen son aşamada umutlu olunabilmesi için ortak metnin tamamlanmasının zorunlu hale geldiğini kaydetti. Talat, aslında Türk tarafının ortak metne gerek olmadığı hususundaki görüşünün doğru olduğunu, ama Rum tarafının BM ve uluslararası toplumu yanına almasının bu gerçeği gölgede bıraktığını anlattı.
“Egemen eşitlik” ifadesinin ne anlama geldiğinin sorulması üzerine Talat, bir demeçte bu ifadeyi gördüğünü ve ne demek istendiğini anlamadığı söyledi. Talat, bunun “egemenlik iki toplumdan eşit olarak kaynaklanır” diyen Gali Fikirleri’nden mi esinlendiğini sorarak, “kastedilen bu ise bunu açık söylemek lazım ki tepki doğmasın” dedi.
Rum tarafının 1977-1979 Doruk Antlaşmaları benzeri bir ortak metni gündeme getirmesinin sorulması üzerine Talat, bu antlaşmaların çoktan aşıldığını anlattı... Hristofyas ile iki kurucu devletin olacağı, söz konusu devletlerin eşit statüde olacakları; prensip olarak tek egemenlik ve tek vatandaşlık kabul edilirken uygulamanın müzakere edileceğinin vurgulandığı bir çerçevenin çizildiğini kaydeden Talat, bunların doruk anlaşmalarında bu açıklıkta olmadığını hatırlattı.
İKİ BASININ FARKI
Başka bir soru üzerine, Rum basınında çıkan haberlere çok fazla itibar edilmemesini salık veren Talat, Kıbrıs sorununun çözümünü zorlaştıran güçler arasında Rum basınının da yer aldığını belirtti, bunun aksine Kıbrıs Türk basınının büyük çoğunlukla çözümden yana olduğunu ifade etti.
Başka bir soru üzerine Talat, Kıbrıs sorununda daha birçok şeyin yapılması gerektiğini söyledi ve 2004’ten önce dünyanın Kıbrıs Türküne itibar etmediğini ancak Annan Planındaki tutumundan sonra birçok şeyin değiştiğini belirtti. Talat, FİFA ile yapılan görüşmelerin de bunların meyvesi olduğunu kaydetti ve daha birçok konunun gelişebileceğinin altını çizdi.
“İPTE SALLANDIRMAYALIM”
KTFF yöneticilerinin Zürih’te geçici bir anlaşmaya imza koyduklarını kaydeden Talat, “insanları ipte sallandırmayalım” dedi ve imzalanan metnin bu saatten sonra ret edilemeyeceğini kaydetti. Talat, metinde var olan konuların ilerletilmesi üzerinde durulması gerektiğini söyledi ve örnek olarak da ortak yönetim kurulunun makul bir oran çerçevesinde oluşturulabileceğini ifade etti. Talat “Yararlı ne ise onu yapalım” dedi.
Bu anlaşma sorunun çözümüne bir katkı sağlar mı şeklindeki bir soruya Talat, ortamın yumuşaması ve iyileştirilmesi bağlamında olumlu olacağına inandığını belirtti.
TAKLİTÇİLİK
2. Cumhurbaşkanı Talat, bir başka soru üzerine Türkiye taklitçiliğinden bıkıp usandığını, son olarak gündeme gelen öğrenci yurtları konusunun da her yerde durmaksızın tartışıldığını söyledi. “Ben Türkiyeli miyim?” diye soran Talat, başka ülkelerde yer alan konularla ilgili olarak kimsenin bağırıp çağırmadığını söyleyerek, “Türkiye’de oldu mu birdenbire Türkiyeli olur herkes” dedi.
Türkiye’de ne olursa burada da aynısının yaratıldığını söyleyen Talat, kuzeydeki yer isimlerinin, Türkiye’de oluyor diye, eskisine dönüştürülmesinin istendiğini kaydederek, halbuki görüşmeler sürecinde, teknik komitelerde yer isimleri konusunda Türkçede ve Rumcada kullanılan adların yazılmasının benimsendiğini hatırlattı.
ÜRETTİĞİMİZ KADAR TÜKETEBİLİRİZ
Entegrasyonun içselleştirildiğini belirten Talat, “Kim ne derse desin Kıbrıslı Türkler Türkiyelileşti” dedi.
“Harup”un bile “Harnup” olduğunu belirten Talat, Türkiye’de olup biten her şeyi burada tartışan ve uygulamak için çalışanlara yönelik olarak “bir de bana bağımsız devlet istiyoruz diyecekler” dedi.
Toplumun Türkiye gündemi ile kalkıp oturduğunu söyleyen Talat, Türkiye’den kendisinin de etkilendiğini ancak bu kadar olmaması gerektiğini kaydetti.
Bunun sebebinin de en başta kitle iletişim araçları olduğunu söyleyen Talat, Türkiye’nin burada beyinlere tamamen yerleştiğini kaydetti.
Kıbrıslı Türklerin bağımsızlığının, kendi kimliğini koruması ile anlamlanacağını ifade eden Talat, halkın ve basının buradaki sorunların çözümü için çaba ortaya koyması gerektiğini, birdenbire Türkiye gündemine oturan herhangi bir tartışmanın burada ancak bir haber olarak geçilmesi gerektiğini söyledi. Bunların yanı sıra ekonomik bağımsızlığın da olması gerektiğini söyleyen Talat, maaş ödemek için Türkiye’den para alınmasının bir zül olduğunu kaydetti.
Talat, gerçekten bağımsız bir devlet olmak isteniyorsa, iç düzenimizin hale yola konması gerektiğini, ekonominin yarattığı zenginliği sosyal dengeleri gözeterek paylaşmak gerektiğini belirterek, “ürettiğimizden fazla tüketemeyiz, bunu yapmakta ısrarlı olursak bağımlılığı da kabul etmek zorundayız” dedi.
60. GÜN
Hükümetin 60’ıncı gününü değerlendiren Talat, bu aşamada belirli sıkıntıların olduğunun izlendiğini kaydederek, ekonomide çok önemli gelişmeler olmadığını, hükümet kadrolarının oluşmadığını, ancak bunun bir hazırlık süreci olduğunun da açık olduğunu belirtti.
Daire müdürlerinin üçlü kararname kapsamından çıkarılması konusunda yasal çalışma gerektiğini kaydeden Talat, müdürlerin de Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından liyakata göre atanmasının önemine dikkat çekti, ancak Eroğlu’nun yaptığı daha ilk atamayla ortaya çıkan Komisyonla ilgili şaibelerin ortadan kaldırılmaması durumunda objektifliği konusunda kuşkuların devam edebileceğini kaydetti.
Başka bir soru üzerine bütün partilerle arasının iyi olduğunu belirten Talat, ancak CTP’de herkesi teker teker tanıdığına dikkat çekti ve CTP ile ilişkilerinin çok iyi olduğunu belirtti.
CTP kurultayının UBP kurultayı gibi olmayacağını belirten Talat, geçmiş CTP kurultayından örnek verdi. Talat, bir önceki kurultayda Özkan Yorgancıoğlu’nun ilk turda yüzde 50 oy almadığını, ama hiç kimsenin meşruiyeti sorgulamadığını ve mahkemeye gitmediğini hatırlattı.
CTP’de, UBP gibi olaylar yaşanmadığını ve yaşanmayacağını söyleyen Talat, bir soru üzerine CTP’de de değişim olduğunu belirtti. Talat, CTP’nin bağlı olduğu sol ideolojinin, değişimi esas aldığını ve her şeyin koşullara göre değerlendirileceğini öngördüğünü ifade etti.