Uslu uslu

Cenk Mutluyakalı

Çok daha “radikal” tavırlar beklerim doğrusu…
Olmaz.
Öyle derin bir nefes alırım böylesi zamanlarda, bir ah çekerim, kendime yıkılırım.

Siyasetçi değilim belki o nedenle beklentim farklıdır…
Ya da belki kaybedeceğim yok denecek kadar azdır…

Belki fazla uçuktur hayallerim, fazla keskin, iyileştirici olmaz böylesi…
Yine de duygu halim budur!

***
Uslu uslu bir yere varamıyoruz.
Hepimize dayatılan onca onursuzluğun en önemli sebebi "KKTC düzenine" uyumlaşmaktır.

En büyük isyankârlar bile bir yerine ilişmiştir bu düzenin, ya bir maaş bağı vardır ve aslında geçimini garantiye almıştır, konforlu alanını sevmiştir, öyle "emeğimle çalışıyor, alın terimin karşılığını alıyorum”la izah edilecek kadar saf değildir mesele...
Ya da ihaleyle, krediyle, yandaşlıkla, karanlıkla iç içedir.
Sözüyle hayatı örtüşmez, diliyle pratiği çoğunun…

Yaşadığımız türlü yozlaşmaya, baskıya, kirliliğe söylenenlerin çoğu kendi pratiği içerisinde isyan büyütmeyen, huzursuzluğu göze almayan, düzenin pek de dışına çıkmayan insanlardır.

Hem düzenin içinde kalmak tercihi vardır, hem de bağırmak!
Bir yere kadar…

***

Barış eylemcisi, eski bir vekil, dostumuz Okan Dağlı'nın İzmir'den geri gönderilmesi sonrasında, muhalif isimlerin tümü gitse ve diplomatik pasaportlarını iade etseler örneğin, çok daha ciddi bir tepki çıkacak ortaya.
Olmaz, biliyorum.

Örneğin, eski muhalif başkan ya da siyasilerin onca tehdide rağmen bu “devlet”ten halen makam odası, şoför ya da polis kullanmalarını da anlamıyorum…

Kıbrıs’ın ortak yurt, bağımsızlık, federal çözüm ve barış mücadelesine yürekten inananlar toplansa keşke, hani, “bunlar Türkiye’ye giremez” denilen isimler, hep birlikte, bir uçağa doluşsa… Öyle gidilse Türkiye’ye… Demokrasiye, iradeye, özgürlüğe saygı uçuşu olsa bu…
“Geldik” desek…
Sanatçısı, yazarı, siyasetçisi, işçisi…
En önde muhalif liderler…
“Buyurunuz, buradayız” desek tüm dünyaya göstere göstere…

***

Bize bahşedilen bu düzenden aidiyetimizi kopartmadığımız sürece toplumsal bağımsızlığımızı kazanmamız da kolay olmayacaktır. Yaşadığımız hayatın haysiyetli olması için isyanımızı sadece bir ‘gösteriye’ çevirmemiz yetmez.

Hem bu düzenin bir dişlisi olmak ve içinde uyumlaşmak, hem de bağırmakla bir yere varamayız.
Hep aynı yüzler, aynı insanlar, aynı kalabalıklar toplanıyor ve isyan ediyoruz ama hayat değişmiyor.
Uslu uslu olmaz bu kadar…


Elbette akılla, bilgiyle, bilinçle, dayanışmayla…
Elbette siyasetle, diplomasiyle, sanatla…
Yine de daha radikal, daha özlü…