“Üst Düzey Toplantı” yapıldı geçenlerde, "Cumhurbaşkanı Tatar" başkanlığında!
Düzeyini bilemem de “üst” denilen yerde bu toplumun iradesi yoktu.
“Üst Düzey Toplantı”nın fotoğrafı, dünyada hiçbir kabul görmeyen "egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü" siyasetini yalanlamaya yetiyor.
Kıbrıs’ın kuzeyine Türkiye’nin nasıl yerleştiğini görmek isterseniz, “Üst Düzey Toplantı”ya iyi bakınız!
Masanın en başında TC Lefkoşa Büyükelçisi oturuyor.
Diğer yanında "Komutanlar."
Türkiye’den atanmış tümü…
"Başbakan" ve "Dışişleri Bakanı" da öyle!
Kendi kendini devlet ilan eden yapının üst düzeyinde bir başka ülkeden atananlar başrolde…
***
Yeni bir dönem istiyorsak, demokrasi ve iradeye dair en önemli değişimlerden biri de "protokol" sırası olmalıdır.
Üst düzey tanımlanmalıdır yeniden…
Türkiye dahil dünyanın hiçbir ülkesinde böylesi bir manzara yoktur.
Bir ülkenin “üst düzey” masası böyle kurulmaz.
Yasama, yürütme ve yargıda olmalıdır öncelik…
Sivil toplumdan sendikalara, ana muhalefetten radikallere kadar bu talebi çok daha yüksek sesle dile getirmeliyiz.
***
Türkiye bile olsa bir başka ülkeden atanan büyükelçi ya da komutanlar, bir toplumun seçtiği vekillerin önünde nasıl olabilir? Bakanların, Başsavcı ya da Sayıştay başkanın önüne nasıl geçebilir?
Egemenliğin kayıtsız şartsız kimde olduğu ortada!
***
"Üst Düzey Toplantı"da ne mi görüşüldü?
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuzeydeki bazı sektörlere yönelik açılımları, yükseköğrenimdeki sorunlar ve yabancılara mal satışı!
Böyle açıklandı.
Pardon!
“Kıbrıs Rum Kesimi” diyorlar resmi dilde…
O taraf “kesim” bu taraf “devlet” gördüğünüz gibi (!)
***
Tam bir “alt yönetim” edimi var ortada…
“Üniversiteler” konuşuluyor ama eğitimden kimse yok, komutanlar var.
Askeri hareket mi düzenlenecek acaba?
Yabancılara mal satışı Büyükelçi’ye mi danışılacak?
***
Kıbrıslı Türklerin kendi iradesiyle seçtiği isimlere “ayak takımı” muamelesi yapılıyor yurdumda… Sivil toplum ve kamu kuruluşu niteliğindeki meslek örgütleri ya hiç dikkate alınmıyor ya da göstermelik toplantılarla gözleri boyanıyor.
Anahtar sözcük “siyasi irade” yine...
Ya da “iradesizlik...”
Kendi kararlarınızı veremez ve başkasının ağzına bakarsanız, gelecek belirsizliğini ortadan kaldıramazsınız.
Uluslararası toplumdan saygı görmezsiniz.
Düzeyini bilemem de o “üst” denilen yerde Kıbrıs’ın gailesinde olmalı öncelik…
Kendi kendini yönetebilme gücü yansımalı masaya...
“İnsan hakları” değil “İslam hakları”
Özel okullarda noel ve paskalya kutlamaları yasaklandı, Türkiye'de...
Müslüman değilseniz yaşam değerlerinize saygı gösterilmiyor!
“İnsan hakları” değil “İslam hakları” önemli kabul ediliyor.
***
İnsanların farklı tercihlerine saygı yok, din de dayatılıyor, kimlik de!
Kimi seveceksiniz, kimden hoşlanacaksınız, hangi bayramı kutlayacak, hangi dili kullanacaksınız, hepsine “devlet” karar veriyor.
Yılbaşı partileri de yasaklanırsa yakında, şaşmayınız…
***
"Bize ne canım, Türkiye'de daha neler oluyor, burası Kıbrıs" diyebilirsiniz.
Öyle değil, biliyorsunuz.
Türkiye'de ne oluyorsa, burada da tekrarlanıyor anında!
Bir istisna var!
"Andımız" orada kaldırıldı, burada okutuluyor.
Rus, İranlı, Suriyeli yüzlerce çocuk "Ne mutlu Türküm diyene" sözleri ile güne başlıyor her sabah!
***
TC Eğitim Bakanlığı’nın yasaklama genelgesi de ilginç…
“Milli ve kültürel değerlere aykırı, öğrencilerin psikososyal gelişimlerine katkı sağlayamayacak etkinlikler yasaklandı” diyor.
İyi de bu gelişimi kim ölçecek?
“Milli” ve “kültürel” değerlerin tanımını kim yapacak?
Hem herkesin “kültürel değerleri” aynı olabilir mi?
Öyle tornodan çıkmış gibi tek model insan isteniyor; çoğulcu yaşamı, çok kültürlü geleceği tehlike olarak gören baskıcı ve otoriter “kapanma" süreci büyüyor.
Okullarda “noel”i yasaklayan yönetim aklı, "tarikat ve cemaatlerle” protokol yapmayı sürdürüyor halbuki...
Bu zihniyetten kendimizi korumamız gerekiyor.
Türkiye’nin de Kıbrıs’ın da kurtulması gerekiyor bu tehlikeli akıldan…
Bravo mobilya sanayicilerine
Kıbrıs Türk Mobilya Sanayicileri Derneği, meslek liselerinin mobilya bölümünde okuyan 6 öğrenciye başarı bursu verdi.
Bravo…
Ülkede en önemli eksiklik yeni üniversite mezunları değil ara elamandır.
Mesleki eğitim teşvik edilmelidir mutlaka…
Daha önce önermiştim, mesleki eğitim gören erkek öğrencilere, askerlik yerine, sivil hizmet açılımı getirilse, bu ülkenin hem geleceğine hizmet edilecek, hem de güvenliğine!