MALİYE'nin kasasında para olmayan bir süreçte PCR ve ANTİJEN testlerinin ÜCRETLİ olması belki zorunlu ancak son derece RİSKLİ bir adımdır.
Plansızlığın göstergesidir.
* * *
Siyasi irade ve cesaret göstererek tasarruf yapamadınız.
Kamusal kaynakları harcadınız.
İstihdam yaptınız hem de özde ihtiyaç olmayan yerlerde…
İnsan kaynaklarını doğru yönetemediniz.
Saray’a danışman yığdınız!
Törenlerden, kutlamalardan, şaşaadan, geziden, ikramdan vazgeçmediniz.
'TESTLERİ' paralı yapan hükümet, aynı zamanda pek çok yeni üst kademe yöneticisi atamasına da devam etmiştir.
* * *
Peki, özellikle yoksul insanların görev yaptığı iş alanlarında, testler paralı olduktan sonra nasıl tedbir alınacaktır?
Hem de salgın zirveyi görmüşken!
“Keyif” amaçlı PRC'a ücret alınız.
“Tatil” amaçlı PCR'a ücret alınız.
Üst kademeye, işverene, varlıklıya ücret alınız.
Yok da işçiye!
Yok da esnafa!
Yok da markette tezgahta çalışan ve ev kirasını, elektrik parasını, telefonunu, çocuğuna üç kuruş harçlığını ödedikten sonra elinde bir lira kalmayan kıza...
Yok da bakıcıya, komiye, boyacıya...
Yok da işsiz gence, öğrenciye, sporcuya…
O zaman "test yapmayınız" anlamına gelir bu!
* * *
Nüfusa oranlandığı zaman bulaş ve ölüm oranlarında artık "tehlike sınırı"nın da üzerindeyiz.
Ölüyoruz birer birer!
En azından yoksul kesimlere yönelik "ücretsiz test" yapacak kadar da mı iradeniz, planınız, beceriniz, aklınız ve vicdanınız yok?
Bir de!
Tek bir "özelliğiniz" vardı, inatla ve övünçle söylediğiniz: “En iyi parayı biz alırız.”
En iyi siz “eğilip, bükülürdünüz” hani!
En iyi siz “şükran” derdiniz!
En iyi siz “yaranır, yalvarır, küçülürdünüz” değil mi?
Gördük!
* * *
Utanmanın, yarattığınız yıkımı kabullenmenin ve özür dileyerek bu ülkeyi "kendinizden" kurtarmanın zamanıdır.
Gitseniz de geride bir enkaz kalacaktır.
Öyle hemen ayağa kalkacak değildir bu ülke!
Yüzümüzü Avrupa’ya dönmeniz gerekir.
Kendimizle yüzleşmemiz…
Bu iğrenç düzenle…
Gidiniz hayatlarımızdan!
Emin olunuz ki “istifa” kararına en önce kendi evlatlarınız sevinecektir, kendi yakınlarınız…
Yalandan uzayan burunlarınızı, kuklayı tepede tutan iplerinizi ve ömrümüzü çürüten yalanlarınızı toplayarak gidiniz.
Gidiniz…
Gidiniz bir an önce!