Çok özlemişti onu…
Uzun bir süreden sonra bir araya geldiler…
Elini tutmak, sarılmak istedi.
Hatta yanaklarından öpmek, belki dudaklarına bir özlem busesi kondurmak…
Ama!..
Olur muydu?
Corona günlerinde aşk olur muydu?
Dokunsa mıydı!
Yoksa sosyal mesafe mi koysaydı araya!
Dokunsa kızar mıydı!
Yoksa sosyal mesafeyi araya koymak mıydı onu kızdıracak olan!
Bilemedi!
Bir süre öylece bakıştılar.
Bir adım öne atıldı adımlar, sonra durdular.
2 metre olmuştu aralarındaki mesafe…
Maskeler takılmalıydı şimdi…
Bir adım daha atsa mıydı, yoksa!
Beklese daha mı iyiydi!
İkisi de bilemedi.
Bilemediler doğru nedir…
Aşkı yaşamak mı olması gerektiği gibi yoksa gözlere mi bıraksalar duyguları!..
Ortaktı arzular, düşünceler aynıydı…
Ama olmadı, öylece durdular, uzaktan bakıştılar…
Gözler sevişti sadece…
Bedenler buluşamadı.
***
Biraz trajik, biraz komik…
İnsan hallerinin bir bölümünü esprili de olsa yazmaya çalıştım ama yine yazdığım gibi trajik de…
Ancak bu yazılanın tam tersi hem aşıkların hem de aşık olmayanların, tanıdıkların, tanımadıkların tedbirsiz yakın temaslarının olduğunu da görüyoruz!
Bir garip dönem…
Aşklar da, aşlar da, işler de problemli…
Aşkı yazdık ama iş de aş da bu dönemin sorunsalı…
İş olmayınca aş da yok zaten…
Pileliler isyanları yaşıyorlar…
Kıbrıs’ın güneyinde çalışanlar işlerine gitmek istiyorlar…
Bir süre daha gitmezlerse işlerini kaybedecekler…
Kıbrıs’ın kuzeyinde yeni normale geçmeye çalışırken işlerin düzene girmesi için 2021’i beklemek gerekecek gibi…
Tabii o da her şey normal giderse…
Salgının 2. dalgası gelmezse, restoranlar, oteller açılırken tedbirler aksatılmazsa…
Kapılar açıldığında, uçak seferleri başladığında “hade hurra!” demezsek… Salgını yanımızda hissetmezsek…
Okullar açıldığında gerekli önlemleri almazsak… Özellikle bazı okullarımızda çocuklar sıkışık halde eğitim görmeye çalışırken yeni dönemde bu sıkışıklığı aşabilmeyi beceremezsek…
Şimdinin rahatlığına yatarsak…
İşimiz zor olur.
***
Üretimin mutlaka artırılması için planlar yapılmalı, yerli üretim ve yerli tüketim özellikle bu dönemde daha da önemli oldu.
Üreticiler, sanayiciler ve bu sektörlerde çalışanların buralarda kalabilmeleri için teşvikler uygulanmalı, bu teşviklerden, verilecekse kredilerden, verecek olanların kâr elde etmeleri amaçlanmamalı, üretimin ve kazanılan paranın çarşıya yönlendirilmesi ve bu yönlendirmenin kazancı ‘kâr’ olarak düşünülmeli…
Bireysel değil, toplumsal ayakta kalışın çaresi aranmalı.
Turizmin ve düşüncesi çok hoşuma gitmese de yüksek öğrenimin önceden yarattığı ekonominin yeniden canlanabilmesinin planları bir an önce yürürlüğe girmeli yoksa olmayan bütçemizin aniden “gel imzayı at” protokollarıyla yürümesi mümkün değil.