Dünya yeni tip Corona virüsü ile tanışalı bir yılı buluyor. Virüsün etkisi henüz kırılamadığı gibi, mutasyonlu haliyle neler yapabileceği de bilinmiyor. Yapılan yeni araştırmaların bir kısmı umut verirken, diğer bir kısmı da korkutuyor. Virüsün çok hızlı şekilde mutasyona uğradığı ve henüz keşfedilmemiş birçok varyantının olabileceği söyleniyor. İşin fena tarafı, mutasyonlu virüsün daha önce hastalanmış ya da aşılanmış kişileri yeniden hasta edebileceğinin görülüyor olması.
Diğer yandan dünyada bir aşılanma furyası yaşanıyor. Aşı üreten firmalar siparişleri yetiştirmekte zorlanıyor. Zengin ülkeler bile söz aldıkları teslimatların gecikmesinden şikayet ediyor. Fakir ülkeler ise aşıya ulaşmakta büyük güçlük çekiyor. Dünya Sağlık Örgütü Direktörü bile bu duruma isyan ediyor. Dünyanın ‘adaletiz bir gezegen’ olduğu bir kez daha yüzümüze çarpıyor.
***
Tüm bunlar olup biterken bir yandan da hayat devam ediyor ve insanlar yeni bir şekilde yaşamayı öğreniyor.
Geçen sene bu saatlerde biri çıkıp bize “Yakında maskelerle yaşamaya başlayacağız” deseydi, aklından şüphe ederdik!
“Günde 25 defa ellerimizi dezenfekte edecek, 125 defa da sabunla bol bol yıkayacağız” diyecek olsaydı güler geçer, alay ederdik.
Ama bunlar oldu. Hatta daha fazlası oldu.
Sosyal yaşamda ‘mesafeli’ olmayı öğrendik. En yakınlarımızla bile görüşmemeyi, görüşsek de yakınlaşmamayı alışkanlık haline getirdik.
Herkes değil tabii… Bu kurallara uymayanlar da az değil. Mesela Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan Yardımcısı ve diğer bazı ‘rol modeli’ olması gereken ve de kendi aldıkları kararlar için halka ‘bunlara riayet edin’ diyen kimi ‘sorumsuz sorumlular’ bu listenin içinde yer alıyorlar.
Bakanlar Kurulu toplantısından çıkıp “10 kişi bir arada bulunmayın” kararı aldıktan birkaç saat sonra sosyal medyada onlarca kişiyle beraber ‘siyasi bulaş partisi’ türünden birlikteliklerin fotoğraflarını yayımlayabiliyorlar.
Bu gibi sorumsuzlara rağmen insanlarımızın büyük bir kısmı kendi tedbirlerini almaya devam ediyor.
***
Bu koşullar altında Covid-19 ile mücadele verilirken, başka bazı olumlu gelişmeler de ortaya çıkıyor.
Mesela grip konusunda, bilim insanlarının bile şaşırdığı bir tablo var. Dünya Sağlık Örgütü uzmanlarının da teyit ettiği bir bilgi: Grip virüsü neredeyse bitti!
Bizim yaz aylarında kışı yaşayan Güney Yarım Küre ülkelerinde en soğuk mevsimde bile geçmişe göre grip vakaları çok ciddi şekilde azalmış.
Şimdi biz kışı yaşıyoruz ve bizde de geçmişe göre gribal enfeksiyonun son derece düşük olduğu gözlemleniyor.
Bilim insanları bunu birkaç nedene bağlıyor ve Covid’e karşı alınan tedbirler başı çekiyor.
Yani biz Corona olmamak için maske takarak, mesafeyi koruyarak ve sürekli el ve yüzümüzü hijyen tutarak aslında aynı zamanda grip virüslerine karşı da korunmuş oluyoruz.
Buna ek olarak Covid’e karşı güçlenen insan bünyesinin, yani bağışıklık sisteminin gribe karşı da daha dirençli olabileceği söyleniyor.
Bu iyi bir durum…
***
İyi bir durum ama bunun sürekli olabilmesi için de yaşam şeklimizin değişmesi gerekiyor.
Mesela bizim kültürümüzde sosyal ilişkilerde yakın temas önemli bir yer tutuyor.
Hergün gördüğümüz iş arkadaşımızın elini sıkıyor, ahbaplarımızın iki yanağından öpme ritüelini eksiksiz uyguluyor, yaşlılarımızın ellerinden öpüyoruz.
Bunlar sevgi, saygı, içtenlik göstergeleri elbette ve eminim pek çoğumuz böyle davranıyoruz.
Daha doğrusu davranıyorduk.
Bu dönemde yapmıyoruz. Tokalaşmak yerine dirsekleşmeyi, öpüşmek yerine uzaktan havayı öpermiş gibi yapmayı tercih ediyoruz.
Bunları Covid’den korktuğumuz için yapıyoruz.
Ama bakın, demek ki sadece Corona virüsü değil, diğer bütün viral hastalıklar için de gerekliymiş ‘uzaktan sevmek…’
‘Aşkların en güzeli’ olmasa da, galiba en sağlıklısı bu…