Bir grupta ortak bir hedef için mücadele ediyor, birlikte çalışıyor, siyaset yapıyor, yan yana yürüyorsunuz.
“Gel, elimizde bir görüntü var” diyorlar.
Dört ay önce!
Gidiyorsunuz.
“Şantaj” var ortada…
Büyük bir “ayıp” var.
Özel hayata müdahale var.
Hepsini geçtim bir “suç” var.
“Beni karıştırmayın” diyerek kaçıyorsunuz, öyle mi?
Bu olmadı!
Ne dostluğa, ne samimiyete yakışır bu.
Ne insanlığa, ne de yoldaşlığa…
Hepsini geçtim bir “milletvekili” olarak aslında bir suça göz yumuyorsunuz.
* * *
Birkaç sene önce sizin görüntünüzü kaydediyorlar.
Vekilsiniz…
Bakansınız…
Başbakansınız…
Bunun için tehdit ediyorlar sizi, susuyorsunuz.
Üzerine yatıyorsunuz.
“İş” istiyorlar, ayarlıyorsunuz.
Şantaja göz yumuyorsunuz.
Polise şikayetçi olmak için bekliyorsunuz aylarca…
Hepsini geçtim özür dilemiyor, pişmanlık belirtmiyorsunuz.
* * *
“Bir insanın ölçütü, güçle ne yaptığıdır” der Platon.
İş yalnızca “kirlilik” değildir.
“Samimiyetsizliktir” de…
Organize bir “komplo” var ortada…
Kötülük var!
İğrençlik var!
Kokuşmuşluk var!
Rant var!
Kimi konuşarak yönetmiş süreci…
Kimi de susarak…
* * *
En son genel seçimi anımsayınız.
Bir “boşanma” davasını konuşmuş, bir “banka hesabı”nı yorumlamıştık.
Üstelik orada toplumla paylaşılan “kişisel” belge kamusal bir şüpheyi de barındırıyordu çünkü izahı yapılamayan ciddi bir para hareketi vardı.
Yine bir parti lideriydi gündemdeki isim!
O seçimden “birinci parti” çıktı partisi, kendisi de vekil!
* * *
Kimi konuşarak yönetmiş süreci…
Kimi susarak…
Kimileri de her daim “seçerek” ne yazık ki!