Uzuuun bir süreç ve Tatar…

Tayfun Çağra

1964’te BM Barış Gücü kurulduktan sonra 1965'te BM Genel Sekreteri'nin İyi Niyet Misyonu da başlar.

Kıbrıs Cumhuriyeti dönemi, ayrılık ve ardından

"1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nın tüm maddeleri yürürlüğe girinceye kadar" Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi'nin kurulduğunu ilan eder Kıbrıs Türk tarafı…. Bunu daha sonra 1974-75 yılları arasında Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi'nin ilanı takip eder. 1968 Haziran'ında toplumlararası görüşmeler Kıbrıslı Rum lider Klerides ve Kıbrıslı Türk lider Denktaş arasında, Beyrut'ta başlar.

Federasyon görüşmeleri henüz yoktur.

***

1974 Temmuz ve Ağustos ayları arasında, Kıbrıs’ta darbenin gerçekleşmesinden 5 gün sonra, Türkiye Ada’da iki askeri operasyon gerçekleştirir (20 Temmuz ve 14 Ağustos). Kıbrıs Diyalog Forumu’nun dijital kütüphanesinde 1974 olaylarının iki anlatısı vardır; Bu anlatılardan biri Türkiye'nin adayı istila ve işgal ettiği yönündeyken diğeri ise Türkiye'nin Garanti Antlaşmasının 4. maddesinde yer alan haklarını kullanarak, anayasal düzeni yeniden tesis etmeye yönelik müdahale ettiği yönündedir. Bu, adanın kuzeyde Kıbrıslı Türkler ve güneyde Kıbrıslı Rumlar olarak bölünmesine yol açar. Bu iki tarih arasında, Cenevre'de 30 Temmuz 1974'te üç garantörün (Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan) Dışişleri Bakanları arasında Kıbrıs'taki durumu kalıcı olarak düzeltmek ve düzenlemek için tedbirler almak için tüm birimleri saldırgan ve düşmanca faaliyetlerden vazgeçmeye çağıran ortak bir deklarasyon yayınlanır.

***

Şubat 1975'te, Kıbrıs Otonom Türk Yönetimi Meclisi Başkanı olarak görev yapan Rauf Denktaş, Kıbrıs Türk Federe Devleti'ni ilan eder. Buna tepki olarak BM Güvenlik Konseyi, 13 Şubat 1975'te Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bir kısmının, Kıbrıs Türk Federe Devleti'ne dönüştüğünün tek taraflı ilanının toplumlararası müzakerelerin eşit koşullarda devam etmesini tehlikeye atmasından üzüntü duyduğunu belirttiği 367 sayılı kararı alır.

***

Şubat 1977’de Kıbrıslı Rum lider Başpiskopos Makarios ve Kıbrıslı Türk lider Rauf R. Denktaş, bağımsız, bağlantısız, iki toplumlu bir federal cumhuriyet sağlayan dört maddelik bir anlaşmayı kabul ederler. 

Mayıs 1979’da Kıbrıslı Rum lider Spyros Kyprianou ve Kıbrıslı Türk lider Rauf R. Denktaş, 1977 anlaşmasını teyit eden on maddelik bir girişimi kabul ederler.

Kıbrıs Türk Liderliği, Kasım 1983'te adanın kuzeyinde, tek taraflı olarak bağımsızlık ilan eder. Bağımsızlık bildirgesi, diğer konuların yanı sıra ekteki bilgileri içerir: " …Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanı, iki eşit halkın ve onların kurdukları yönetimlerin, gerçek bir federasyon çatısı altında yeniden bir ortaklık kurmalarını engellemez; tam aksine bir federasyonun kurulabilmesi için gerekli ön şartları tamamlayarak bu yoldaki samimi çabaları kolaylaştırabilir”

Bugüne kadar Kıbrıs Türk tarafının tek taraflı attığı adımlarda Kıbrıs’ın bütünlüğü sürekli olarak vurgulanır.

716/1992 nolu BMGK kararında; “…Kıbrıs Devleti’nin federal anayasasının onaylanması veya değişikliği iki toplumun onayıyla gerçekleşebilir; federal Hükümetin tüm organlarında ve kararlarında her iki toplumun etkin katılımı; federal Hükümetin, toplumlardan herhangi birinin çıkarına aykırı uygulama/kararlar alabilecek şekilde güçlendirilmeyeceğini güvence altına alır ve iki federe Devletin de eşit ve birbirleriyle aynı yetki ve işlevlere sahip olması” gerektiği belirtilir.

***

Doruk Anlaşmaları, Çerçeve Anlaşmaları, BM Güvenlik Konseyi kararları, Fikirler Dizisi, Güven Artırıcı Önlemler, Yakınlaşma Müzakereleri, Doğrudan Müzakereler, Annan Planı, Kapıların açılması, kopan-yeniden başlayan müzakereler, Burgenstock, Referandum, Kıbrıs’ın AB üyeliği, Mont Pelerin, Ocak 17’de Cenevre, Crans Montana, orada çizilen Guterres Çerçevesi ama tamamlanamayan görüşmeler…

İlk kez 1977’de gündeme gelen Federasyon öncesi ve sonrasında bazen zorunlu, bazen istekli Kıbrıs sorununun çözümü için baskılar ve görüşmeler…

Hristofyas-Talat döneminde ilk kez önemli yakınlaşmalar, ardından Anastasiadis-Akıncı döneminde umut veren yakınlaşmalar ancak sona erdirilemeyen süreç… Sözü edilen dönemlerde politika alışverişi olmasına rağmen liderlerin duruşu da önemliydi.

***

Şimdi o süreçlerin sonunda Tatar dönemi, bir kez daha Cenevre ama şimdiye kadarki sürecin, anlaşmaların, kararların dışında, çözümü değil, Türkiye’ye bağımlığı amaçlayan! ‘eşit egemen devlet’ modeli… Bakın aşağıdaki de Tatar’ın Cenevre’deki bir açıklaması;

“Pozisyonumuzda değişiklik yoktur, olmayacaktır. O günden bugüne çok şeyin değiştiğini, konjektörün değiştiğini, 1960’lardan başlayıp olanları, Kıbrıs Türklerine yapılan haksızlıkları anlattık.

O ortamda benim bunları anlatmam, oradaki havayı nabzı yokladığımda ne kadar haklı olduğumuzu herkes biliyor. Herkes de ona göre bu işe yön verecektir.

Ben TC Dışişleri Bakanı’na teşekkür etmek istiyorum. Yaptığı konuşmada bana destek vermiştir.”

Yani “ben konuştum ama bereket yanımda Çavuşoğlu da vardı da rezil olmadım!” gibi bir anlam çıkarırım ben bu açıklamadan… Bu da Tatar’ın ‘lider’ profili.