Özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası adamızda ekonomik açıdan büyük sıkıntılar yaşanmaktaydı. Elbette bu sıkıntılar tüm dünyada kendini göstermekteydi ama bir İngiliz sömürgesi olan Kıbrıs adasında söz konusu ekonomik sıkıntı, insanlarımzın bugünkü aklımızla düşündüğümüzde, nasıl yapıldı bunlar diyebileceğimiz olaylara da şahit olmuşuzdur.
Küçük yaşlarda “Araplara Satılan Kızlarımız” konusunu bilenler bilir ama başka “trajediler” de vardı çocuklarımızla ilgili. Evlat verilmeler, dinleri değiştirilip Hristiyanlaştırılan ve bunlarla birlikte Hristiyan ailere hizmetçi olarak verilenler... bu küçük adanın boyundan büyük trajedeleri var... bunlardan biri Aralık 1948 tarihinde gazete sayfalarına düşen; Hristiyanlaştırılan Kıbrıslı Türk çocuklardı. Konuyla ilgili ilk habere Halkın Sesi gazetemizde rastlıyorum...
“Halkın Sesi, 29 Aralık 1948, syf:1
Dinimize yeni bir tecavüz
Aldığımız müessif bir habere göre, Bodamya’da 13 yaşında bir Türk kızı ile 11 yaşındaki erkek kardeşi St. Lazar Kilisesinde vaftiz edilerek Hristiyan dinine sokulmuşlardır. 11 ve 13 yaşlarındaki çocuklarda din değiştirmek hususunda herhangi normal bir temayül bulunamıyacağına göre, bu olayı dinimize kilisenin yeni bir fiili tecavüzü olarak karşılar ve sonsuz teessüflerimizi belirtmek isteriz. Ayni zamanda henüz sinnirüşde vasıl olmamış masum çocukları kilisenin vaftiz etmiye hak ve salâhiyeti olmadığını hem kendi dini makamlarımıza ve hem de hükûmete hatırlatırız. Adı geçen çocukların ana ve babaları din değiştirmelerine rıza gösterse bile, Kilisenin bu yolda bir vaftiz işine hiçbir zaman salâhiyettar olmadığını tekrar belirtir; ve polisin mi olur, dini makamların mı veya Maarif Dairesinin Welfare Office’inin mi olur, herhalde mes’ul bir makamın acilen müdahalesini bekler ve kiliseye de din namına teessüfümüzü beyan ederiz.”
Haber bir anda Kıbrıs Türk basınında yankı yaratmıştı. Lefkoşa köylerinden Bodamya’da yaşanılan bu olay, İngiliz sömürge dönemi içerisinde yaşandığı için yazarlar, İngiliz Hükûmetini olduğu kadar Türklerin dini müesseselerini de göreve çağırıyorlardı. Kısacası bu konu Kıbrıslı Türkler arasında bir infial yaratmıştı.
Kıbrıs Türk basınımızın değerli ve nitelikli gazetelerinden biri olan Hür Söz de, Halkın Sesi’nden bir gün sonra birinci sayfadan konuyu duyuruyordu. Gazetenin sahibi olan Fevzi Ali Rıza bey’in eleştirel yazısı şöyleydi...
“Hür Söz, 30 Aralık 1948, syf:1
Himayeye Muhtacız
-Fevzi Ali Rıza-
Hafta zarfında millî haysiyet ve şerefimizi rencide eden (haddi zatında küçük fakat bizce önemli) bir vak’anın gazetelerde havadis olarak intişar ettiğini gördük.
Bodamyalı iki Türk çocuğu Hristiyan edilmek suretiyle Türklüklerinden uzaklaştırılmışlar! Ve bizden ayrılmışlardır!
Bu çocuklardan birisinin 11, ötekisinin ise 13 yaşlarında olması karşısında, kanunen bunları hodbehot yabancı bir dine ve ayni zamanda isim değiştirerek yabancı bir milliyete sürüklemenin hukukî! İmkânını araştıracak değiliz... biz vakianın bir çıbanbaşı şeklinde memleketimiz için ve buradaki varlığımız bakımından hazin olduğu büyük ehemmiyeti tedkik ve mütalâa edeceğiz:
Vakit vakit Kıbrıs Türklerinden (binde yahut da on binde bir olsa da) yolunu şaşırarak yabancı ve ekseriyet unsurunun tesiri altında kalan, Rum unsurundan kızlar veya erkeklerle evlenerek içimizden ayrılanlar yok değildir. Bu gibi hâdiselerin bilhassa Rum nüfusunun ekseriyette bulunduğu muhitlerde daha fazla olduğu da şüphesizdir. Yıllar geçtikçe bu gibi gayri tabiiliklerin çoğalmakta olması karşısında meseleyi etraflıca tedkik etmemiz icap eder kanaatındayız.
Bizce kanayan bu yara hiç de ehemmiyeti haiz olmayan bir hâdisenin veya sebeplerin neticesi değildir. Şu muhakak ki Kıbrıs’taki eğitim ve kültür teşekküllerimiz, bizi –kahir bir ekseriyetin içerisinde kendi benliğini muhafaza etmek cihetinden- kâfi miktarda tatmin edecek bir mükemmeliyeti maalesef haiz değildir. Bilhassa Lisemizin ve Viktorya’nın başına bizden olmayan unsurlardan kimselerin arzumuz hilâfına geçirilmesinden sonra, bu gibi hâdiselerin daha fazlalaştığına şahit bulunuyoruz.
Demek oluyor ki ortada Lise ve Viktoryamıza bizi ve kültürümüzü anlamayan kimseler koymakla, hükûmetin bir organı şeklinde olan hali hazır komisyon ve teşkilâtın, geçmişte bu adadaki Türklük ve Müslümanlık mevcudiyetine büyük bir zararı olmuş oldu...
Diğer taraftan, cemaat teşkilâtımızın noksanlığını tevlit eden, her türlü haklarına sahip bir din teisi (müftüden) mahrumiyetimiz, varlığımız için büyük bir noksan oluyor. Bu yüzden Kıbrıs Türk cemaati millî hislerinden olduğu kadar, dinî akidelerinden de bir çok ahvalde birçok şeyler kaybedebilir...
Geçmiş senelerin bu ihmalleri ve aksi kararları bir yandan tamire çalışılırken, öteden bize yardım elini uzatmağı bir vazife ve kardeşlik vecibesi bilen anayurdumuzun kültür şubelerinden ve diğer sosyal kurumlarından da azamî istifade yoluna gitmemiz icap eder kanaatindeyiz. Ekseriyeti Rum olan Bodamya’da iki küçük çocuğun (herhalde tazyik veya telkin neticesi olarak) Rumluğa imtisali vesilesiyle, bilhassa maarif bakımından anayurdumuz Türkiye’nin manevî himayesini reca etmekteyiz. Anayurdumuz Türkiye tarafından burada okuma yurtları, orta okullar, Lise ve san’at mektepleri ile kütüphaneler açılması zamanının artık gelmiş olduğunu belirtmeği bir vazife biliriz.
İki zavallı kimsesiz ve bedbaht Türk yavrusunu İsa dinine sokmak hakkını Lârnakada St. Lazaros kilsesinin haiz olup tafılığı (!) mevzuunu tetkik işini Maarif Dairesinin Welfare Ofisine gö... şimdilik dinî teşkilâtımızın alakadarlarına bırakarak, biz, meselenin bu önemli vechesini tetkiki muvaffik bulduk. Her halde bu memleketteki varlığımız için, karşı yakanın sosyal ve kültürel himaye, delâlet ve teşviklerine ehemmiyetli bir nisbette ihityacımız vardır.”